Muhabbetullah

Seni sevmek benim dinim imanım İlahi dini imandan ayırma

Muhabbet bir şeye karşı duyulan derûni aşk ve sevgidir. Muhabbetullah ise kelime manası olarak Allah sevgisi, Allah aşkı olarak tanımlanabilir. Ne güzel bir kelimedir Muhabbetullah. Duyunca bile bu kelimeyi, içimizde bir sıcaklık hissederiz.

Hayatımızda kul olarak asıl maksadımız ve gayemiz de muhabbetullaha ulaşmaktır. Kıldığımız namazlar, tuttuğumuz oruçlar ve diğer sâir ibadetlerin maksadı, Cenâb-ı Hakkın rızası ve sevgisini kazanabilmektir.

Eşrefoğlu Rumi (k.s.) hazretlerinin aşağıdaki dizede bahsettiği gibi;

“Seni sevmek benim dinim imanım

  İlahi dini imandan ayırma”

Bakara süresi 165. Ayette Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:

“Gerçek müminlerin Allah'a olan sevgileri ise, her şeyden daha sağlam ve daha kuvvetlidir”

Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (sav) “Bir kimse, Allah ve Resulünü her şeyden daha çok sevmedikçe, iman etmiş sayılmaz” buyurmuştur.

 

Lâ Mevcude İlla hu! Allah'tan başka hiçbir şey yoktur! 

Lâ Mabude illa hu! Allah'tan başka ibadet edilecek hiçbir mabud yoktur!

Lâ Maksude illa hu! Allah’ tan başka hiçbir gaye yoktur!

 

Yaratılmışlara iyi davranmak, her nesneye bakınca O’nun yarattığını düşünmek, her insana bakınca O’nun kulu olduğu bilincine varmak, O’na olan muhabbetten kaynaklanmaktadır. Kesrette vahdeti görmekte ve o yüzden engin bir şefkat beslemektedir muhabettullaha erenler.

Yunus Emre’miz ne güzel demiş bu minvalde. “Yaratılanı severiz yaratandan ötürü”.

Yaratılıştan bir kabiliyetimiz, yatkınlığımız vardır bu sevgiye. Hadisi Kutside buyrulduğu gibi, önce farzlara, sonra nafilelere sıkı sıkıya yapışarak bu sevginin, muhabbetullaha dönüşmesi için gayret sarf etmeliyiz.

Öyle bir sevgi olmalıdır ki bu, yıllar önce pek kıymetli mürşidim Abdullah Demircioğlu (k.s.) hazretlerinin bir sohbetlerinde bahsettiği menkıbedeki adam gibi. O kişi ki, bir çiçeği vardır. Onu aşk ile sever, sular, gözü gibi bakar. Sabah akşam onu düşünür. Günlerden bir gün o çiçek kurur. Bir rüzgâr eser, çiçek rüzgârla beraber uçar gider. Bunu gören adamda sevdasının peşinden, başka hiçbir şeyi görmeksizin koşar gider. Öyle ki, maşiyen (yürüyerek) geçer nehrin üzerinden. O sırada ricalül gaybden, kırklardan bir kişi vefat etmiştir ve onun yerine bu aşkı, sevdası sebebiyle o zatı muhteremi alırlar. Sorduklarında nasıl bu hale erdiniz diye, şöyle buyururlar:

“Şeyhi hases vema beses”

“Şeyhim kuru bir çiçekti beni Hakka ulaştırdı”.

İşte böyle bir aşk ve muhabbet!

Peygamber Efendimizi miraca çıkaran, “Kâbe kavseyn ev edna” ya (İki yay aralığı kadar hatta daha yakın) ulaştırandır Muhabbetullah.

İlim ve hikmetin kapısı Hz. Ali’ ye kerremallahü vecheh (Allah yüzünü ak etsin),verilen sırdır Muhabbetullah.

Pirimiz Abdülkadir-i Geylani’yi velayet sultanı yapandır Muhabbetullah.

İbrahim bin Ethem’e, Belh sultanlığını bıraktırıp, önce kul köle eden, sonra manevi sultan yapandır.

Mevlana Celalettin’i Rumi’ye, ölümü Şeb-i Aruz (düğün gecesi) gösterendir Muhabbetullah.

Aziz Mahmud Hüdai’ye kadı kıyafetiyle ciğer sattıran, sonra da manevi hırkayı giydirendir.

Önce kişinin kendi varlığını yok ettiren, sonrada Kendinde varedendir Muhabbetullah.

Muhabbetullahın karşılığı canımızdır. Can vermeden Canan’a ulaşılmaz. Can veren pervaneler gibi ateşe atılmak lazımdır.

“İsmail'im, Hak yoluna canımı kurban eylerim,

Çünkü bu can kurban sana, ben koç kurbanı neylerim. “

Tasavvuf mektebidir muhabbetullaha ulaştıran. Dağlarda yaban meyve ağaçları yetişir kendiliğinden, ancak tatları bir bahçıvanın yetiştirdiği gibi tatlı olmaz. Varın siz anlayın gerisini…

Mürşidi kâmiller, gönüllere muhabbetullah tohumları eken birer bahçıvan gibidir. Günlük derslerle, rabıtayla, hatme hacelerle, mübarek nazarları ve sohbetlerinden gelen feyzler ile gönüllerdeki bu tohumları sular ve büyütür. Nice kurak çöllerde gül dererler sonrasında.

Biz muhabbetullah sevdalısı kullar olarak bu manaya erişmek için bu mekteplere kaydolmalı, bağlı olduğumuz mürşidi kâmilin kapısında bende olmalı, inleyip ağlamalı ve yanmalıyız.

“Yâ Rabbi aşkın ver bana

Hû diyeyim döne döne

Aşkın ile yana yana

Hû diyeyim döne döne

 

Seyyid Nizâmoğlu kuldur

İster güldür ister öldür

Aşkınla gönlümü doldur

Hû diyeyim döne döne”

Mahbubi subhani, Habibullah Efendimiz, Hz. Muhammed Mustafa (sav)’ in fem-i saadetlerinden dökülen şu duaya, muhabbetullaha erişmek dileğiyle âmin diyelim inşallah.

“Ya Rabbi, bana kendi sevgini, seni sevenin sevgisini, beni sevgine yaklaştıracak şeylerin sevgisini nasip eyle ve kendi sevgini, [susuzluktan yanan kimsenin şiddetle arzuladığı] soğuk sudan benim için daha sevgili kıl! [Tirmizi]”

Âmin.


Dr. Abdulkadir EREN diğer yazıları