Merhabalar Efendim Eşref-i mahlûkât olarak yaratılan insanoğlu, Allah’ın rızasından uzaklaştıkça “esfel-i sâfilîn” derekesine düşebiliyor.

 

 

İnsanın şahsi hataları, günahları ve isyanlarının da iç dünyasında, aile ve yakın çevresinde felaketlere davetiye çıkardığı ortada. Buna bir de çağın hastalığı olan “şükürsüzlüğü” ve “doyumsuzluğu” ilave edebiliriz.

Allah’ın çizdiği sınırları aşanlar, Hz. Peygamber’in sîretine, sünnetine sırt çevirenler kendi nefislerinde ve dış dünyada her gün bir yenisini yaşamak zorunda kaldıkları felaketlerle boğuşuyorlar. Sadece kendileri mi peki? Hayır, topyekûn bütün bir insanlığı da felakete sürüklüyorlar.

Akıllanan, ibret alan ve Rabbine geri dönen var mı peki?

Halbuki istesek de istemesek de sonunda dönüşümüz Rabbimize olacak.

Allah’tan geldik, Allah’a döneceğiz.

Kader-i İlâhî’de ne yazılmışsa onlar mutlaka olacaktır. Zelzeleler, seller, yerden gökten gelecek musibetler kıyâmete kadar devam edecektir. Tevbe ve istiğfara sarılalım, kurtuluşa erelim.

Nasûh tevbesi ile Allah’a yönelen, âlemlere rahmet olarak gönderdiği Sevgili Peygamberinin (s.a.s) sadra şifa tavsiyelerine kulak verenlere selam olsun.