Beytullah MISIR

A´mâk-ı Hayal – Şehbenderzâde Filibeli Ahmet Hilmi - KİTAP

A´mâk-ı Hayal – Şehbenderzâde Filibeli Ahmet Hilmi - KİTAP

Filibeli Ahmed Hilmi'nin A‘mâk-ı Hayal'ini mutlaka okumanızı tavsiye ederiz

İyi ki ölüm var! Yoksa yaşam bu kadar kıymetli olmazdı. Bizler düşüncelerin, duyguların, hallerin çok hızlı yaşandığı kapitalist bir dünyaya gözlerimizi açtık. Bu sebeple dünya yaşamının sonlu olduğunu idrak etmekte zorlanıyoruz. Hep bir işimiz var. Önce uyanıyoruz mesela, uyurken yarı ölü olduğumuzu unutuyoruz. Sonra bir yerlere gidip bir şeyler yapıyoruz. Yemek yiyiyoruz, sokaklarda yürüyoruz, sosyal medyaya bakınıyoruz, gündemi inceliyoruz... Tüm bunları yaparken bizimle aynı prototipten milyonlarca insanın olduğunu ve doğum-ölüm dengesi içerisinde oluş ve ölüşün bulunduğunu kavramakta zorluk çekiyoruz. Peki, biz ölüyorsak niye varız? Yani, hayatın anlamı nedir? Filibeli Ahmet Hilmi'nin A‘mâk-ı Hayal'i işte bu noktada yazılan bir şaheser olarak karşımıza çıkıyor. Ancak bu kitabı okurken kendinizi kitaba bırakmanız gerekiyor. Sonra hayalin derinliklerine her daldığınızda bir hikmetle çıktığınızı fark edeceksiniz. Eğer kendinizi kitaba daha da açarsanız, hikmetlerin ruhunuzu dokumaya başladığını göreceksiniz.  Kimi zaman iyilik-kötülük savaşında bir asker, kimi zaman Anka'nın sırtında bir seyyah, kimi zaman da yokluk tepesine yürüyen bir yolcu olarak kendinizi bulacaksınız...

A‘mâk-ı Hayal'de iki ana karakter vardır: Râci ve Aynalı Baba. Râci iyi bir eğitim görmüş, kendini yetiştirmiş, ancak fikri sorunları aşamadığı için bunalıma düşmüş, sorunlarını içki ve eğlencede unutmaya çalışan bir gençtir. Aynalı Baba ise varoluş gerçeğini kavramış, hakikatin bilgisine ulaşmış, bu nedenle toplumdan uzaklaşmış, meczuplara özgü giysi ve davranışlarıyla kendini perdelemiş, mezarlıkta yaptığı derme çatma kulübede yaşayan bir bilgedir. Râci'nin yolu bir şekilde Aynalı Baba'nın yanına düşer. Aynalı Baba ona kahve ikram eder ve ufaktan ufaktan neyini üflemeye başlar. Sonra Râci yavaş yavaş hayalin derinliklerine dalar. Tabi bu birçok kez olur. Aynalı Baba her neyi üflediğinde Râci daldığı hayallerden bir hikmetle çıkar. Aralara serpiştirilmiş şiirler meseleyi daha da güzelleştirir. A‘mâk-ı Hayal masalımsı bir üsluba sahip olmakla birlikte, anlatılanlar okuyanlara çok gerçekçi gelir. İçerisinde efsanevi varlıklar, gerçek üstü kentler, önemli kişiler kaliteli bir dille harmanlanmıştır.

  Kitabın yazarı Şehbenderzâde Filibeli Ahmed Hilmi (1865-17 Ekim 1914) çok yönlü, alim, muallim ve müeddip bir şahsiyettir. Bulgaristan'ın Filibe kasabasında doğan Ahmet Hilmi, İstanbul'a gelerek Galatasaray Lisesi'ni bitirir. Daha sonra Duyûn-u Umumiye İdare'sinde memuriyete başlar. Görevli olarak Beyrut'a gönderildiği sırada Jön Türklerin arasında yer aldığı için Mısır'a kaçmak zorunda kalır. 1901 yılında tekrar İstanbul'a döndüyse de Sultan Abdülhamit tarafından Libya'ya sürülür. Burada tasavvufla ilgilenmeye başlar ve Arusi tarikatına girer. 1908'de Meşrutiyetin ilanıyla birlikte İstanbul'a gelir ve “İttihad-ı İslâm” adında bir gazete çıkarmaya başlar. Ancak bu gazete kısa bir süre sonra kapatılır. Filibeli Ahmet Hilmi'nin kırk kadar eseri ve yüzlerce makalesi vardır. Ekim 1914'te zehirlenerek vefat eder. Masonluk ve Siyonizm'le mücadele eden ilk kişilerdendir. Mezarı Fatih Camii avlusundaki hazirededir. En meşhur eseri olan A‘mâk-ı Hayal'in önsözünde ise kendisi şunları söylemektedir:

''Bu kitabı hakikat aşkıyla yanan, akılla kavranamayacak konuları merak eden insanların zevkle okuyacağı kanaatindeyim. Bu millet geçmişte nice Râci'ler yetiştirmiştir, gelecekte de yetiştirmeye devam edecektir. Okuyuculara sunduğumuz bu hikayeler (hikaye olup olmadığı iyi düşünülmelidir) eğer beğenilirse, kendimizi bahtiyar sayacağız. Zira bu kitaba rağbet edilmesi, insanların ciddi meselelerle ilgilendiğini göstermesi bakımından çok önemli. Böyle okurların bulunduğuna inanıyorum. Zira bu millet hassas bir kalbe sahiptir. Bunu birçok defa ispat etmiştir. [1909]''

Filibeli Ahmed Hilmi'nin A‘mâk-ı Hayal'ini mutlaka okumanızı tavsiye ederiz.

Bakın, önsözünü okudunuz bile...


Beytullah MISIR diğer yazıları