Sen bizim ayıplarımızı da kayıplarımızı da bilirsin. Bizi taatla aziz et, mâsiyetle zelil etme!
Sonra sebebini bilmeden ağlamaya başladım, ağlamam artıp gözyaşlarım aktıkça, rahmet ve lütuftan harika bir gücün beni kucakladığını hissettim.
Allah (c.c), mahlûkları ile sana ezâ ettiriyor. Bunu onlardan yüz çevirmen için yapıyor. Böyle yapınca, sen onlardan soğuyorsun. Allah (c.c), kendine döndürmek, seni her şeyden koparmak için böyle yap
Şeriat ve tarikatın cahilleri birbirleriyle mücadele ederler, âlimleri daima musalâha içindedir
Halife Hârûnu’r-Reşîd, ağabeyi Behlü’l-Dânâ'ya: “Ağabey, bu akşam camide namaz kılanları yemeğe alacağım. Sana zahmet akşam namazına git de namaz kılanları getir, yemek yesinler.”der.
Sultan Abdülhamid, Ehl-i Sünnet’e mugayyir olmayan tarikat ve ilim erbabı ile sık sık görüşürdü.
O (s.a.s) gökyüzünün Ahmed’i, Yeryüzünün Muhammedi, O (s.a.s) Allah’ın (c.c) seçilmiş kulu, Mustafa’sı, O (s.a.s) kendine vaad edilen Makam-ı Mahmud’un sahibi…
Geldikti bir zaman Sarı Saltuk’la Asya’dan, Bir bir Diyâr-ı Rûm’a dağıldık Sakarya’dan.