“Ey insanlar! Şüphesiz sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık, tanışasınız diye sizi kavim ve kabilelere ayırdık, Allah katında en değerli olanınız O’na itaatsizlikten en fazla sakınanınızdır. Allah
Hayır, korkmuyorum çünkü biliyorum beni ahiretin beklediğini. Evet, korkuyorum çünkü bilmiyorum yeterince iyi yaşadığımı, (iyi amellerde bulunduğumu,…).”
Sonra zeytin ağaçlarını sayıyor, kuş bakışı seyrediyoruz eski şehri, Beytu'l-Makdis’i, Kudüs’ü…
“Ey insanlar! Şunu iyi bilin ki Rabbiniz birdir, atanız da birdir. Arap’ın Arap olmayana, Arap olmayanın Arap’a; beyazın siyaha, siyahın beyaza takva dışında bir üstünlüğü yoktur...”(İbn Hanbel, 411)
Meslektaşıma İslam’da orucun güzelliklerinden anlatmaya başladım. Allah için oruç tuttuğumuzu...
O kadar saat konuştuk, muhabbet ettik ama beni en çok etkileyen o davranıştı. “Allah seni mükafatlandırsın.” diye dua ettim…
Denilir ki, insanların çoğu beyinlerinin yüzde dördünü kullanır, üstün zekalı olanlar da yüzde yedisini. Peki ya peygamberler?
“De ki: “O (Kur’an) inananlar için doğru yolu gösteren bir rehber ve şifadır.” Fussilet suresi, 44:
Bir kimse, bir başkasıyla kardeşleştiği zaman, ilk iş ismini, babasının ismini ve kimlerden olduğunu sorsun. Çünkü böyle yapmak, sevginin artmasına daha uygundur. (Tirmizî, Zühd 54)
Namaz kılanları görünce, merak etti. Anlattım ona, nasıl ki bedenimizin yeme-içme ihtiyacı olduğu gibi ruhumuzun da bu ibadete ihtiyacı olduğunu...
Asıl vatanımız, cennettir, biz ise o sonsuzluğa tâlibiz. Şu fani hayat sürerken șöyle bir durup düșünmeliyiz… Her nerede olursak olalım… Bize heryer gurbet değil mi?
O gün insanlar, amellerinin karşılığı kendilerine gösterilmek üzere bölük bölük çıkacaklardır. Her kim zerre kadar hayır işlemişse onu görecektir. Her kim, zerre kadar şer işlemişse onu görecektir.