Ayşe DEMİRCİOĞLU

Haa Suriyeli Değilmişsin! - Irkçılık hakkında

Haa Suriyeli Değilmişsin! - Irkçılık hakkında

“Ey insanlar! Şunu iyi bilin ki Rabbiniz birdir, atanız da birdir. Arap’ın Arap olmayana, Arap olmayanın Arap’a; beyazın siyaha, siyahın beyaza takva dışında bir üstünlüğü yoktur...”(İbn Hanbel, 411)

            Günlerden bir gün Kayseri sokaklarında gezerken, dinlenmek için bir banka oturdum. Hem soluklandım hem de bir yudum su içtim sıcak yaz gününde… Oturup etrafı seyrederken, düşüncelere dalmıştım… Ta ki başörtülü bir bayan yanıma yaklaşınca. Eğildi, bana baktı sonra da:

  • Haa Suriyeli değilmişsin!” dedi hem şaşırarak hem de sevinerek.  Sonra da geldi yanıma oturdu.

Bayana dönüp baktım. Böyle bir cümleyi kurmasına hem şaşırdım hem de kızdım. Nasıl yani? Bu nasıl bir ima, nasıl bir söz? Suriyeli olup olmadığımı kıyafetimden anlamış demek ki. Suriyeli olsaydım yanıma gelip oturmayacaktı, öyle mi? Bu nasıl bir mantıktı? Nasıl bir cahil düşünceydi? Nasıl bir ırkçı tepkiydi!

  • Suriyeliler senin düşmanın mı?” diye sordum biraz sert.

Düşünüyorum…

Değil miydi Rabbimiz bize Kur’an’ı Kerîm’de ısrarla kardeş olduğumuzu ilan eden?

اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ اِخْوَةٌ

Müminler ancak kardeştirler.”
(Hucûrat Sûresi, 10)

 

Değil miydi Rabbimiz bize Kur’an’ı Kerîm’de ısrarla kardeş olduğumuzu lütfeden?

اِذْ كُنْتُمْ اَعْدَٓاءً فَاَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِكُمْ فَاَصْبَحْتُمْ بِنِعْمَتِه۪ٓ اِخْوَاناًۚ

“Hani siz birbirinize düşman idiniz de Allah gönüllerinizi birleştirdi ve O’nun nimeti sayesinde kardeş oldunuz.”
(Âl-i İmrân Sûresi, 103)

 

Değil miydi Rabbimiz bizim İlahımız, Tek Mâbudumuz, Allah’ımız, O’na kulluk ettiğimiz?

 

Değil miydi Peygamberimiz (s.a.s) bize Hadislerinde ısrarla kardeş olmamızı söyleyen?

“Ey Allah’ın kulları, böylelikle kardeş olunuz.”(Müslim, Birr, 32)

Değil miydi Peygamberimiz (s.a.s) Hadislerinde bize ısrarla kardeşlik hukukuna riayet etmemiz gerektiğini öğütleyen?

“Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona zulüm ve haksızlık yapmaz, yardımı kesmez ve onu hakir görmez. (…) Müslüman kardeşini hor ve hakir görmesi, bir kimseye şer olarak yeter.”
(Müslim, Birr, 32)

Değil miydi Peygamberimiz (s.a.s) bizim Önderimiz, Rehberimiz, Örnek aldığımız?

Değil miydi…? Soruyorum…

Bayan sorumu ayıplamıştı kendi sözlerini ayıplayacağı yerde…. Cevap verdi:

  • “Yoo. Ama geliyorlar buraya düzenimizi bozuyorlar. Çalışmıyorlar, devlet parası yiyorlar.”

Ve saçma sözlerini sıraladı bir bir. Desem ki içindeki zehri, o kinini, öfkesini kustu… Surette düzgün Müslüman, düşünce tarzında  ise…? Allah bilir…

Bayana dedim ki:

  • Kimse zor durumda kalmadığı müddetçe yerini, yurdunu bırakıp başka bir yere göç etmez. Hele dilini, yolunu, yordamını bilmediği bir yere… Suriye’de savaş var, savaş! İnsanların evleri bombalanıyor. Çocuklar, kadınlar, masum insanlar ölüyorlar. Ne yapabilirler?”

Bayan söylediklerimi anlamamış olmalı ki, empati kurmamış olmalı ki, şöyle dedi:

  • “Niye Suriye’de kalıp savaşmıyorlar? Gelip şurada burada şöyle kötülükler, şu kötü şeyleri yapıyorlar.”

 

Suriye’deki durumdan haberi yok galiba…

  • Suriye’nin başında bulunan zâlim, masum sivilleri öldürüyor! Evlerini yakıp yıkıyor! Nereden birlik beraberlik olacaklar da, hangi imkanlarla savaşacaklar?! Buradan bunları rahat rahat konuşmak kolay tabii. Şimdi masum çocuklar mı kalksınlar savaşsınlar? Güçsüz kadınlar mı kalksınlar savaşsınlar? Onların suçu, günahı ne? Ayrıca yapılan kötülükler bir topluma mâl edilmemeli. Her toplumda iyiler de vardır, kötüler de. Genellememek gerekir, değil mi?”


Bayan biraz da olsun durumu anlamış olmalı ki, dinledi ve anlamaya başladı. Ya da belki devam etmemi istemediği için öyle geçiştirdi…

Devam ettim…

  • “Nasıl ki Peygamberimiz zamanında Ensar ve Muhacir kardeş oldular, birbirlerine yardım ettiler, biz de inşallah Suriyeli ve diğer ülkelerden gelen kardeşlerimize kucak açacağız, onlara yardım eli uzatacağız… Değil mi? Hem biz Müslümanlar olarak sahip çıkmazsak kim sahip çıkar? Gayri Müslimler mi?”

Bayanda bir farkındalık olmasını amaçlamıştım. Dinimiz İslâm, Rabbimiz Cenâb-ı Allah, Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s), Kitabımız Kur’an, kıblemiz Kâbe… Bu kadar ortak noktamız olduğu halde, neden ayrı olalım fikren, kalben, ruhen? Değil mi?

O gün orada oturmam, o bayanla karşılaşmam, bu konuşmaları yapmamız… Hiç biri tesadüf değildi….

Yaşadığım olayı, bayanın söylediklerini sindirmeye çalışırken, Rasulullah (s.a.s)’in bize Veda Hutbesinde miras bıraktığı o güzelim Sözleri canlandı hatıramda….

“Ey insanlar! Şunu iyi bilin ki Rabbiniz birdir, atanız da birdir.
Arap’ın Arap olmayana, Arap olmayanın Arap’a; beyazın siyaha, siyahın beyaza takva dışında bir üstünlüğü yoktur...”
(İbn Hanbel, 411)

Kimsenin kimseye üstünlüğü yoktur Allah katında! Üstünlük ancak takvadadır, Allah’a kulluktadır, imandadır, Allah’a yakınlıktadır!

Kimsenin kimseyi hakir görme “yetkisi” yoktur! Hakîm (c.c) olan, hükmeden, hükmedecek olan, Hasîb (c.c) olan, hesaba çeken, çekecek olan ancak ve ancak Cenâb-ı Allah’tır!

Rabbimizin bize Kur’an’da öğrettiği ve Rasulullah (s.a.s)’ın bize öğrettiği dualarla bitirelim yazımızı…

 

رَبَّـنَا اغْفِرْ لَنَا وَلِاِخْوَانِنَا الَّذ۪ينَ سَبَقُونَا بِالْا۪يمَانِ وَلَا تَجْعَلْ ف۪ي قُلُوبِنَا غِلاًّ لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا رَبَّـنَٓا اِنَّكَ رَؤُ۫فٌ رَح۪يمٌ۟

“Ey Rabbimiz! Bizi ve bizden önceki iman etmiş kardeşlerimizi bağışla;
kalplerimizde iman edenlere karşı kötü bir düşünce ve duyguya yer bırakma.
Rabbimiz! Kuşkusuz sen çok şefkatlisin, çok merhametlisin.”
(Haşr suresi, 10)

 

اَللَّهُمَّ إِنَّا نَجْعَلُكَ فِ نُحُورِهِمْ وَنَعُوذُ بِكَ مِنْ شُرُورِهِمْ

اَللَّهُمَّ اَشْغِلِ الظَّالِمِينَ بِالظَّالِمِين

وَ اَخْرِجْنَا مِنْ بَيْنِهِمْ غَانِمِينَ سَالِمِينَ

Allah’ım zalimlerin karşısına kudretinle dikilmeni istiyoruz. Allah’ım zalimlerin zulmünden bizi muhafaza eyle. Allah’ım zalimleri zalimlerle meşgul et.
Allah’ım bizi zalimlerin arasından sağ salim çıkar.”
(Ebû Dâvûd, Salât, 365)

Rabbim Ümmet-i Muhammed’e yardım etsin, selamete ulaştırsın…

Âmin…

Selâm ile…

 

 

[email protected]


Ayşe DEMİRCİOĞLU diğer yazıları