Mustafa ÖZDAMAR

Ümit Kandilini Söndürme Sakın

Ümit Kandilini Söndürme Sakın

Ona içini döktü: “Ben” dedi, “Bir gönül adamıyım.

Adam iyice dağıtmıştı.

Yıllardır bir dağa bir bağa, bir göle, bir çöle bağırıp çağırıp duruyor, ama hiç birinden de sadra şifa bir yankı alamıyordu.

Hiç bir cevap gelmiyordu, ne dağdan ne bağdan, ne gölden, ne çölden…

Ümit kandili iyiden iyiye zayıflamıştı.

İşte tam o sırada birisiyle karşılaştı. Kendisinden farksız birisiydi karşılaştığı.

Ona içini döktü:

“Ben” dedi,

“Bir gönül adamıyım.

Âdemoğullarının bâdem kavgasında telef olmalarını istemiyorum.

Onları cennete taşımak istiyorum.

Bunun için de yıllardır bağırıp çağırıp duruyorum.

Yazıyorum, çiziyorum, konuşuyorum.

Yırtınıyorum...

Ama ne gören vaar, ne duyan, ne de hisseden…

Kahrediyor beni bu.”

İçini döktüğü adam ona şunları söyledi:

“Eğer sen bir gönül adamıysan, bilmen gerekir ki bu gezegen, Âdemoğullarının bâdem kavgası edecekleri bir meydandır.

Onları bundan vazgeçiremezsin.

Onları cennete taşıma davasına gelince...

O konuda ümit kandilini canlandır!

Doğruyu yalan söylemeden konuşmaya devam et!

Körler seni göremeyebilirler. Sağırlar duymayabilirler...

Hissizler ise, varlığından bile haberdar olmayabilirler.

Fark edilmemek bu denli kahretmesin seni.

Ümit kandilini söndürme sakın! Sen üstüne vazife olanı yapmaya devam et!

Bir gün bir gören olur seni. Bir duyan, bir hisseden bulunur.

Mutlaka bulunur.

Ve o taşır seni bütün insanlığa belki.

Her söz bir tohumdur.

Sen tohum atmaya devam et…


Mustafa ÖZDAMAR diğer yazıları