Aidiyetin Gaspı
Modern dünyada insan çalmanın en etkili yolu kitleselleştirmedir...
“Bu zamanda insan çalanlar, altın çalanlardan daha fazla. Duyarsın hırsızlar altın peşinde koşuyor; sen de altın madenisin kendinden bîhaber olma. Ey insanoğlu!” Celaleddin Rumî (k.s.)
Hayvan ve bitki formlarından farklı olarak doğayı bilinçli bir şekilde değiştirebilen canlı olan ademoğlu, özünde fizik ötesi bir varlıktır. Öyle olmasa fizikî yasalara müdahale edemez, diğer canlılar gibi doğanın içinde kaybolurdu. Düşünmez, sorgulamaz, doğaya öznel anlamlar yüklemez ve uygarlıklar kurmazdı. Bu mümeyyiz vasfı ile insan esasen dünyaya ait olmaz; dünya kümesinin elemanı değildir. Aksine dünya, insanlık kümesinde bir eleman olabilir. Geçici eylemler alanıdır, son konum değil. Yüce âlemlere yolcudur o, dünyanın bekçisi değil.
Irkımızın en büyük sorunu ne salgınlar, ne iklim değişiklikleri ne de savaşlardır. Dünyaya ait olduğumuzu düşündüğümüz için bu problemleri primary seviyede algılıyoruz. Oysa en büyük meselemiz aidiyetin gaspıydı. Yasak ağaç ile başlayan gasp tarihinde insanın fıtratı, ailesi, ahlakı, sağlığı ve düşünce dünyası çalınır. Bireyin cennetine daha dünyadayken el konulur, öte âleme bir şey kalmaz. Z Kuşağı terimi, yeni kuşakların köklerinden kopartılarak kitleler halinde yağmalanmasının modern bir deyimidir. Nereden geldik biz, şimdi neredeyiz ve nereye gideceğiz? Modernitenin “sorgulayan birey olun” sloganı, bu soruların sonuncusunu Z Kuşağının aklına asla getirmez.
Aidiyetin gaspı yalnız dışsal, çevresel faktörler ile gerçekleşmez. İnsanın aidiyeti kendi egosu tarafından da işgale uğrar. Hakk'ın cemal ismi tecelli eder ama güzelliğiyle övünür. Kadir ismi tecelli eder, kuvveti kendinden bilir. Âlim ismi tecelli eder, bilgisiyle gururlanır. Varlığı kendisine atfeder, el koymaya çalışır, uzaklaştırır.
Modern dünyada insan çalmanın en etkili yolu kitleselleştirmedir. Güce ulaşma kavgasında, yönetilen bir ‘sürü psikolojisi’ne sahip olmak alternatifsiz amaçtır. “Peki ya sen kimlerdensin?” diye sorulduğunda bahis daha çok biyolojik veya sosyolojik kitledendir. Oysa âlemde esas, manevi kökler olmalıdır. Âdem (as.) kimlerdendi? Yere değil göğe varan kök ya cennette ya ateşteydi.
Köklerimizi kendimizle konumlandırırız. İlk adım kalpten ve sonra dışa... Hızla akan zamanda ezilen insanlıkla birlikte kanamak, bir gül ile yeniden açmak ve her tür iyiliği yaymakla öte âlemde kök salar insan. Bu halin konumu göksel varlıklarla aynı semttedir.
Zünnûn (as.) içten dualarıyla göklerde bir ev edinmişti. Sesiyle meleklere komşu oldu. Konum önemli, ona sahip çıkmaksa daha önemli. Güzel ahlak teslimiyettir. Varlığı, varlığın Sahibine teslim etmektir. Evet; zaten varlık hep O’nun, ancak bunu kendimiz için yapabiliriz.
Fehmi YILMAZ diğer yazıları
- 03 Nisan 2022 Sanat Nedir?
- 01 Aralık 2021 İkinci Yeni’nin Son Nefesi
- 08 Haziran 2021 Gizli Özne
- 07 Şubat 2021 Akıllı Yaşam Formları
- 18 Ekim 2020 Testideki Derya
- 28 Ocak 2020 Büyük Göç
- 28 Eylul 2019 İllüzyon
- 20 Aralık 2018 Medical Nemesis ve Sufi Tıbbı