Sanat Nedir?

Gönlümüzde kadim coğrafyanın spiritüel mirası ile, Batı dünyasının ardına takılıp gitmemiz mukadderdi de, hiç olmazsa sadece bedenlerimiz gitseydi!

Günümüzde sanatın ne olduğunu ya da ne olmadığını söyleyebilmek kolay değil. Lev Tolstoy'un, okul gezisi sırasında on yaşındaki bir çocuğun "sanat nedir?" sorusuna cevap bulması otuz yıldan fazla sürmüştü.

İnsanlar varlıklara yükledikleri anlamlarla kendi öznel dünyalarını kurarlar. Sanat da kendisine verilen anlam ile varlığını gösterir. Tanımı, egemen paradigmalara ve toplumsal zihin katmanlarına göre değişir. Batılı felsefede Platon ve Aristoteles ile başlayan ve Baumgarten'la güncellenen estetik bilimi, bugün modern dünyada tüketicisi hazır sanat tanımlarını üretir. Önce, sanatın neliği ile ilgili Batıda kullanılan etiketlere bir bakalım:

İnsan kaynaklı biyopsikolojik hal ve davranışlar dört mühim gayeye yöneliktir; Menfaat, Gerçek, İyilik ve Güzellik. Otomobil faydalıdır menfaati, Bağdat başkenttir gerçeği, yaşlılara yardım iyiliği ve gül kokusu güzelliği ifade eder. Burada güzellik sanatla ilişkilendirilir. Güzel estetik haz veren şey, güzellik ise estetik haz veren şeyin sahip olduğu niteliklerdir.

Sanat yapay bir güzellik nesnesi olduğundan, doğadaki asıl güzelliklerin taklidi durumundadır. Arapça kökenli bir kelimedir ve ustalık, hüner, marifet gibi anlamlara gelir. Önceki şekli zanaattır. XIX. yy'a kadar bizde ve Batı'da zanaat kelimesi, sanat kelimesiyle aynı anlamı haizdir. Sanat (art) güzellik odaklı iken, zanaat (technic) fayda odaklıdır. Neredeyse sanatçı sayısı kadar tanımı olan sanatın, Batı'daki en efektif tanımı şu olsa gerek; "Sanat, insana rağmen insanın ikinci doğasıdır."

Sanat, insan eseri olması nedeniyle doğal güzelliklerden ayrılır. Bu nedenle, estetik bilimi (sanat felsefesi) tarafından doğadaki güzellikler sanat eseri sayılmaz. Burada son derece önemli bir manadan kopma merhalesine ulaşılır ve medeniyetlerin ayrılan yollarını göstermesi açısından dikkate şayandır. Bir araştırmacı, insan ırkının bölünüşündeki şifreleri bu kopuş noktasında aramalıdır.

Haliyle, her insan eseri de sanat olamayacaktır. Bir sanat eserinde özgünlük, teklik, bireysellik, zaman dışılık, her ortaya çıkışında yeniden hayat bulma ve muhatapları tarafından farklı anlamlara kavuşturulma gibi özellikler bulunmalıdır. Batı estetiği güzel sanatları hiyerarşik bir düzende sıralamıştır. Bu sıralama basitten karmaşığa, somuttan soyuta, maddeden manaya ve faydadan güzele doğrudur. Sıralama şöyle: Mimari, Heykel, Resim, Müzik, Edebiyat.

Doğu estetiğine gelince, yüzeysel sanatlar yerini mündemiç manalara bırakır. Sanat aykırı hisleri tetikleyen; korku, kahkaha, illüzyon veya haz fabrikası değildir. Toprağa tutunan güllerle, gökyüzüne tutunan yıldızlardaki tek renk ve ahenk keşfedilmiştir. Sanatçı, ezeli sanata bir ayna konumundadır. Belki de kendisine rağmen kendisinin ikinci doğasıdır. Ancak, bu müteal ve kadim sanat Doğuda muhafaza edilememiştir. Zamanla, Batı gibi insanın özünü dışlayan, mizantrop bir sanat anlayışı egemen olmuştur.

Gönlümüzde kadim coğrafyanın spiritüel mirası ile, Batı dünyasının ardına takılıp gitmemiz mukadderdi de, hiç olmazsa sadece bedenlerimiz gitseydi! Derin uyku bizi sarıncaya dek güneşi takip edeceğiz battığı yere doğru, sonunda güneşin doğduğu yerde uyanacağız. Vakit çoktan geçmiş olduğu halde.


Fehmi YILMAZ diğer yazıları