Hassas Bir Ortam
Değil mi cephemizin sinesinde iman bir Sevinme bir, acı bir, gaye aynı, vicdan bir!
İçerisinde bulunduğumuz ortam her zamankinden daha fazla birlik ve beraberlik, tesanüt ve yardımlaşma içerisinde bulunmamızı gerekli kılıyor. Dünyadaki emperyalist güçler kanlı, hırslı ve doymak bilmeyen aç gözlerini memleketimize dikmişlerdir. Gayeleri birlik ve beraberliğimizi bozarak bizi birbirimize düşürmektir. Bizler bu oyuna gelmemeliyiz, uyanık olmalıyız, onların oyunlarını boşa çıkarmalıyız. Bizim bütün bu olup bitenlerden hiç haberimiz yokmuş gibi birbirimizle çekişmemiz, dövüşmemiz en azından gafletin eseridir. Bu hareketler bizden çok düşmanlarımızın işine yarar. Bunlar aziz milletimize zarar, hain düşmanlarımıza yarar sağlar. Düşmanlarımızı sevindirecek ve ekmeklerine yağ sürecek hareketlerden kaçınmalıyız.
Birlikten kuvvet doğar. Tarihimiz bunun parlak misalleriyle doludur. İstiklal harbindeki ve Kıbrıs harekâtındaki muzafferiyetimiz bunun son ve canlı örnekleridir. Coğrafi yerimiz birlik ve beraberlik içerisinde olmamızı gerekli kılıyor. Milli menfaatlerimiz bunu zorunlu kılıyor. Akıl ve mantık bunu söylüyor. Bütün bunların ötesinde dinimiz bunu emrediyor. İslam tefrikanın, ayrılığın düşmanıdır. Birlik ve beraberlik içerisinde olmamamız için hiçbir sebep yok. İstiklal şairimiz Mehmet Akif Ersoy ne güzel söylemiş:
Değil mi cephemizin sinesinde iman bir
Sevinme bir, acı bir, gaye aynı, vicdan bir!
Değil mi sinede birdir vuran yürek… Yılmaz!
Cihan yıkılsa emin ol bu cephe sarsılmaz.
Milleti meydana getiren fertler arasında ayrılık ve tefrikanın meydana gelmesi düşman istilasından daha tehlikelidir. Düşman topunun ve tüfeğinin yapamadığı şeyi ayrılıkçı unsurlar yapar. Onun için düşman, bir memleketi istila etmek istediği zaman yapacağı ilk şey o memlekette tefrika, ayrılık tohumları ekerek insanları birbirine düşürmektir. Şair ne güzel demiş:
Girmeden bir millete tefrika düşman giremez.
Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.
Milli meseleler etrafında hep beraber birleştiğimiz, birlik ve beraberliğimizi muhafaza ettiğimiz, yüreklerimiz toplu vurduğu müddetçe düşmanlarımız bizi yenemez, top ve tüfek bizleri sindiremez.
Bunun farkına varan Müslüman Türk milletinin topla, tüfekle yenilemeyeceğini anlayan düşmanlarımız her türlü gayret ve faaliyetlerini, bizi içten yıkmaya, aramızda tefrika çıkartmaya, fitne ve fesat tohumlarını atarak milletimizi kamplara bölmeye teksif etmişlerdir. Bu, dün böyle olduğu gibi bugün de böyledir. Dün Osmanlı Devletini yıkmaya çalışan devletler, bugün de Türkiye Cumhuriyeti´ni yıkmaya çalışıyorlar. Ecnebi bir mahfelde büyük devletlerin kudretinden bahis açıldığı bir sırada Fuat Paşa:
“En kuvvetli devlet Osmanlı Devleti´dir. Siz dışarıdan biz içeriden yıkmaya çalışıyoruz da yine yıkamıyoruz.” diye söze karışmıştı. (M.Zekai Konrapa, Bolu Tarihi, Bolu, 1960, s. 418)
Kuvvet ve kudretimizi, hiddet ve şiddetimizi düşmanlarımıza saklayalım, onlara karşı kullanalım. Şefkat ve merhametimizi, sevgi ve saygımızı birbirimize gösterelim. Kur’an-ı Kerimde Hz. Muhammed (s.a.s) den ve ashabından (r.a) bahsedilirken, onların durumları şöyle belirtilir:
“Muhammed Allah´ın resulüdür. Onun maiyetinde bulunanlar da kâfirlere karşı çetin ve metin, kendi aralarında çok merhametlidirler.”(Fetih Suresi,48/29)
Çünkü bütün müminler kardeştirler. Kardeş kardeşe karşı dirsek çevirmez, sırtını dönmez, hele kavga ve niza hiç yapmaz. Aralarında ayrılık, gayrılık olmaz.
Dinimiz birlik dini, beraberlik dini, kardeşlik dini, karşılıklı sevgi ve saygı dinidir. Peygamber efendimiz (s.a.s):
“Kudret ve iradesiyle yaşadığım Allah´a yemin ederim ki sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş sayılmazsınız.”(Müslim, İman, 94)
“Sizden biriniz kendi öz nefsi için sevdiği şeyi din kardeşi için de sevmedikçe imanda kemale eremez, tam ve kâmil mümin olamaz.”(Buhari, İman, 7)buyurur.
Bizler bu yüce duygu ve anlayış içerisinde bulunmalıyız. Birbirimizle olan münasebetlerimizi bu ölçüler içerisinde yürütmeliyiz.
Çimento zerreleri gibi dağılmayalım. Esen tehlikeli rüzgârların önünden kendimizi kurtaramayız. Bir araya gelerek harç meydana getirelim, beton kesilelim ki düşmanlarımız bizi yerimizden sökemesin.
Hem birleşmememiz için bir sebep yok. Çünkü tarihimiz bir, kültürümüz aynı, dinimiz bir, Peygamberimiz bir, kitabımız bir, kıblemiz bir, Allah’ımız bir. Öyle ise biz niçin birlik ve beraberlik içerisinde olmayalım?
Ve son olarak Mevlana Hazretlerine kulak verelim:
Beri gel daha da beri,
Mademki ben senim, sen de bensin,
Niye bu senlik benlik?
Işık ışıktan ne diye kaçar böyle?
Herkesle barışıp kaynaş
Kendinde kaldıkça bir zerresin
Ama herkesle birleşince bir ummansın.
Doç. Dr. Durak PUSMAZ diğer yazıları
- 03 Nisan 2022 Bütün İyiliklerin Kaynağı Allah Korkusu
- 26 Nisan 2020 Ramazan´a Girerken
- 28 Ocak 2020 Kötülüğü İyilikle Savmak
- 20 Aralık 2018 Dualarımız Kabul Olmuyor mu?
- 09 Mart 2018 Mü’min Eşini İncitmez
- 17 Temmuz 2017 Bir Olay
- 23 Şubat 2017 Allah Sevgisi
- 09 Mart 2016 Kişi Noksanını Bilmek Gibi İrfan Olmaz
- 27 Şubat 2015 Hayra Anahtar, Şerre Kilit Olabilmek
- 03 Haziran 2014 Bir Kez Gönül Yıktın İse
- 26 Şubat 2011 Kalbin Arı-Duruluk Kıvamı, İhlâs
- 25 Aralık 2010 Allah’ın Rızası
- 12 Ekim 2010 Allah Bes Bâkî Heves
- 22 Temmuz 2010 Namazda Huşû