Doç. Dr. Durak PUSMAZ

Hayra Anahtar, Şerre Kilit Olabilmek

Hayra Anahtar, Şerre Kilit Olabilmek

Olmak istersen dû âlemde saîd; Kıl tekarrüb hayra, ol şerden baîd!

Hayır, geniş kapsamlı bir kelime olup yapılan her türlü meşru iş, faydalı amel ve iyiliklere denir. Şer ise bunun zıttı olup zararlı ve meşru olmayan şeyler demektir. Diğer bir ifade ile Yüce Rabbimizin rızasına uygun amel ve faaliyetlerimiz hayır, Allah’ın rızasına uygun olmayan eylem ve davranışlarımız ise şerdir.

Resul-u Ekrem Efendimiz (s.a.s) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur:

“İnsanlardan öyleleri vardır ki hayrın anahtarları, şerrin de kilitleridirler. Öyle insanlar da vardır ki şerrin anahtarları, hayrın kilitleridirler. Ne mutlu Allah’ın hayra anahtar kıldığı kimselere! Yazıklar olsun şerrin anahtarı/öncüsü olanlara!”(İbn Mâce, Mukaddime,19)

Efendimizin bu hadis-i şeriflerinden hayır ve şer işleme ve bunlara öncülük yapma hususunda insanların iki kısma ayrıldıklarını görüyoruz:

Kimi insanlar vardır ki hayra anahtar, şerre kilittirler. Başka bir ifade ile onlar hayra açık, şerre kapalıdırlar, ellerindeki anahtarlar da hayırlı anahtarlardır, hep hayır kapılarını açarlar, şer kapılarını kaparlar.

Onlar hayır yapmaktan, hayır işlemekten mutlu olurlar. Onun için Yüce Rabbimizin:

“Rabbinizin mağfiretine/günahlarınızı bağışlamasına ve genişliği göklerle yer arası kadar olan cennete koşun. O, takva sahipleri için hazırlanmıştır.(Âl-i İmrân, 3/133)emrine uyarak hep hayır hususunda koşarlar, koşuştururular, bu uğurda çalışmaktan, didinmekten, gayret göstermekten yorulmazlar, yılmazlar, hiç bir engel tanımazlar. Hayır hususunda önlerine çıkacak, her türlü güçlüğü yenerler, her türlü engeli aşarlar.

Onlar Yüce Rabbimizin:

“Herkesin yüzünü çevirdiği, yöneldiği bir yön vardır, haydin öyleyse siz de hep hayırlara koşun, iyi, hayırlı, güzel işler yapma hususunda birbirinizle yarışın!”(Bakara, 2/148) buyruğuna uyarak hayırlı iş ve hizmetlerde hep birbirleriyle yarış ederler.

Bu tatlı bir yarıştır, hoş bir müsabakadır, hizmet yarışıdır, dünyalık elde etmek için, maddi çıkar sağlamak için yapılan bir yarış değildir.

Bu yarış Hakkın rızasını kazanmak uğrunda halka hizmet için yapılan bir yarıştır.

Bu yarışta karşıdakinin aleyhine çalışma yoktur, ona çelme takma, onun hizmetlerine engel olma yoktur.

Bilakis bu yarışta, Yüce Rabbimizin:

“İyilik ve takva/kötülüklerden sakınmak hususunda birbirinizle yardımlaşın; günah ve düşmanlık/haklara tecavüzhususunda ise asla yardımlaşmayın!”(Mâide, 5/2) emrine uyarak iyilik yapma ve takva hususunda birbirleriyle yardımlaşma vardır. Bu ayetten anlaşılıyor ki iyilik hususunda yardımlaşma takvanın gereğidir, günahta yardımlaşma ise düşmanlıktan kaynaklanmaktadır. Müminler birbirlerinin düşmanı değil, dostudurlar.

Bu yarışta dinimize, diyanetimize, insanlarımıza yararlı olan güzel şeyleri yapma hususunda birbirlerine destek olma, böylece tek başına yapılması zor olan nice güç işleri birlikte başarma azmi vardır.

Bu yarış içerisinde bulunanlar vakıf insanlardır, kendilerini hayır işleri yapmaya vakfetmişler, adamışlardır.

Onlar hizmet erbabı kimselerdir, memleketin neresinde bir hayırlı iş, hayırlı hizmet olursa hemen oraya koşarlar.

Onlar hizmet sevdalısı kimselerdir, hayra ve hizmete doymazlar, yaptıkça daha çok hayır yapmak, daha çok hizmet etmek isterler. Çünkü onlar Resûl-i Ekrem Efendimizin:

“Mü’min, cennete girinceye kadar kulağına gelen bir hayrı, iyiliği işlemeye doymaz.”(Tirmizî, İlm 19) hadis-i şeriflerini kulaklarına küpe edinmişlerdir.

Onlar her iki cihanda da mutlu olmanın yolunun hayra yakın, şerden uzak olmada olduğunu bilirler. Şair ne güzel söylemiş:

 

Olmak istersen dû âlemde saîd;

Kıl tekarrüb hayra, ol şerden baîd!

 

Onun için onlar hep hayra yakın, şerre uzak olan kimselerdir.

Bazı insanlar da vardır ki şerre anahtar, hayra kilittirler. Bunlar hiç hayır yoldan gidip hayır kapılarını açmazlar. Hep şer yolundan gidip şer kapılarını açarlar, din, diyanet ve insanlık için zararlı olan işler peşinde koşarlar.

Hatta bunlar sadece kendileri zararlı, kötü, şerli işler yapmakla kalmazlar, etraflarındaki insanlara da bu kötü yolu tutmaları için telkin ve tavsiyede bulunurlar, onların güzel ve hayırlı hizmette bulunmalarından rahatsız olurlar.

İsterler ki onlar da kendileri gibi olsun.

Tıpkı Mekke müşriklerinin ileri gelenlerinin Rasûlullah Efendimize iman edenlere engel olmaya çalıştıkları gibi.


Doç. Dr. Durak PUSMAZ diğer yazıları