Yunus Emre TOPRAK

Kur’ân Okuyor muyuz?

Kur’ân Okuyor muyuz?

Efendim, küçükken okumuştum unuttum. Babam, dedem hacıdır, hocadır. Soyumuz seyyiddir. Benim kalbim temiz kardeşim....

Diyanet İşleri Başkanlığı 15 Mayıs 2010 tarihi itibarıyla “Türkiye’de Kur’ân Araştırması” anketinin sonuçlarını açıkladı, rakamlar ürkütücü...

“22 bin kişi üzerinde yapılan bu araştırmada, %20’lik bir kesimin Kur’ân-ı Kerim’i hayatında eline almadığı, %60’ının Kur’ân-ı Kerim’i eline aldığı ancak yüzünden okuyamadığı, %40’lık kesimin Kur’ân-ı Kerim’i yüzünden okuyabildiği ve %80’lik bir kesimin ise yüzüne okuduğu Kur’ân-ı Kerim’in manasını bilmediği sonucu çıktı. Diyanet İşleri Başkanlığı olarak, ülkemizde yaşayan her müslümanın mutlaka Kur’ân-ı Kerim’i bilmesini isteriz. Ancak, %20’lik bir kesimin Kur’ân-ı Kerim’i hiç eline almamış olması bizleri çok üzdü. Bütün Kur’ân kurslarımızda, Kur’ân’ın mutlaka mealinin okunmasını istiyoruz ki insanlarımız okunan Kur’ân’ın anlamını bilsinler.”

Tuhaf bir durum değil mi? Nüfusunun %99’u müslüman kabul edilen, tarihi ve kültürel bakımdan İslâmiyet’le yoğrulan aziz milletimizin içine düştüğü durum gerçekten çok, ama çok vahim!

Sorunun temelinde ağır hayat şartları mı, yetersiz kadro mu, vurdum duymalık mı, ilgisizlik ve isteksizlik mi ya da başka nedenler mi yatıyor bilemiyoruz ama şunu rahatlıkla söyleyebilir ki, şu an itibarıyla cennet vatanımızda Kur’ân-ı Kerim öğrenmek isteyene hiçbir engel bulunmamaktadır. Kur’ân kursları, camiler ve özel eğitim kurumları, kelâm-ı kadîmi talim muradında olan her mü’mine kapılarını ardına kadar açmış vaziyettedir.

Kur’ân, aslında ciddi bir çalışma ile yaklaşık iki-üç haftada rahatlıkla öğrenilebilir. Bilemediniz bir ay… Hele bir de fem-i muhsin (dili yatkın) bir hoca efendiden talim gördünüz mü bir ömür boyu zevkle okursunuz Kelâmullâh’ı. Kur’ân’ı anlamak mı? O da kolay. Ehl-i Sünnet bir âlimin yorumlarıyla bezenmiş bir meâl aldınız mı elinize artık sizden mutlusu yoktur! Hasan Basri Çantay, Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır ya da onların izinden giden âlimlerimizin meâlleri okunabilir.

Evet, hakikaten bir asır öncesine benzemiyor hayat şartları. Bazen yoğunluktan “iflahımız kesiliyor” âdeta… Ama ömür kilometresi de doluyor müslüman! An be an ölüme, kabre, iyi ya da kötü akıbetimize yaklaşıyoruz. Şöyle bir tefekkür edelim. Yüreklerin ağızlara geldiği o çetin hesap gününde, bizi bizden çok seven Rabbimiz: “Ey kulum! Sana okuyup anlaman için bir kitap ve o kitabı hayatı ve sözleriyle en güzel biçimde yorumlayan bir de Peygamber gönderdim. Kitabımı okudun mu, aziz Peygamberimi yakından tanıdın mı?” diye sorsa nasıl bir cevap verebiliriz acaba! “Ya Rabbi! Gerekli-gereksiz o kadar çok şeye zaman ayırdım ki, Kitabı’na ve Peygamberine hiç vakit kalmadı?” diyemeyeceğimize göre şu andan itibaren bu işin takipçisi olalım. Önümüz yaz tatili. Çocuklarımızı da Kur’ân öğrenimine teşvik edelim. Nitekim “Çocuğu yeryüzünde benim ismimi zikrederken kabirde babasına azap etmekten hayâ ettim ve onu bağışladım” buyurmuştur Yüce Mevlâ…

Efendim, küçükken okumuştum unuttum. Babam, dedem hacıdır, hocadır. Soyumuz seyyiddir. Benim kalbim temiz kardeşim. Dinde zorlama yoktur vb. bahaneler emin olunuz, rûz-i mahşerde/mahşer yerinde aklımıza bile gelmeyecek. Utanacağız, sıkılacağız ve kahrolacağız hafazanallah.

“Sizden biri Rabbiyle konuşmak isterse Kur’ân okusun” (Kenzü’l-Ummâl, Hadis no: 2257) buyuruyor Efendimiz (s.a.s). Düşünün, Cenâb-ı Hakk ile günlük konuşan bir müslümanın stres, sıkıntı, dert ve tasası olabilir mi? Oluyorsa da bu Kur’ân’ın mahiyetinden bihaber olduğu içindir. “Ey insanlar! Rabbimizden size bir öğüt, kalplerinize bir şifa, inananlar için bir rehber ve rahmet gelmiştir” (Yûnus, 57) “Kur’ân, inananlar için bir şifa ve rahmettir” (İsrâ, 82) buyuruyor çünkü bizi bizden iyi tanıyan Yaradan. “Yaş-kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır” âyeti ile de bir iddiada bulunuyor Kitabımız. Aklınıza gelebilecek her türlü sorununuz, ana hatlarıyla bende mevcut, diyor lisân-ı haliyle. O, bu yönüyle derinliği bilinemeyen engin bir okyanusa benzer. Zaten böyle olduğu için yüzyıllardır yüzlerce tefsiri yapılmıştır, hala da yapılmaktadır.

Kur’ân tilâvet olunan bir ailede ve toplumda huzur, güven, bereket ve manevî bir atmosfer oluşur okunanın hürmetine. Okuyana, okutana, hizmetinde bulunana elhasıl diriye ve ölüye bir rahmettir o… Okumayı bilmesek de, okumaya zaman ayıramasak da her gün kapağını açıp ibadet niyetiyle bir göz gezdirsek, hiç değilse yanından geçerken şöyle bir saygıyla baksak bu bile yetebilir belki sorumluluktan kurtulma adına.

Rabbimiz, güzel ve faydalı işler yapabileceğimiz bir ömür bahşetmiş bizlere. Kıymetini bilmek gerekir. Öyleyse sizleri yüce Allah’ın kutsal kitabı olan Kur’ân-ı Kerîm’i okumaya ve içeriğini öğrenmeye davet ediyoruz.


Yunus Emre TOPRAK diğer yazıları