Mescid-i Aksa

Defalarca yıkımlara maruz kalan Mescid-i Aksâ, Hz. Peygamber döneminde bugünkü haliyle ayakta değildi. Bununla birlikte Mescid’in sadece temelleri kalmıştı...

En kadim şehirlerden olan Kudüs ve Müslümanların ilk kıblesi sayılan Mescid-i Aksâ, Müslümanlar nezdinde çok kıymetli bir yerdir. Mescid-i Aksâ; Aramicede Beth makdeşa, İbranicede Beth ha-mikdaş ve Arapçada Beytü’l-makdis (mukaddes ev) olarak anılmaktadır. Ayrıca Arapçada Aksâ, “uzak” anlamına geldiğinden, Mescid’in Mekke’ye olan uzaklığı sebebiyle burası “Aksâ” olarak isimlendirilmiştir.[1]

Tam olarak hangi tarihte inşa edildiği bilinmese de Mescid-i Aksâ, yeryüzünde Kabe’den sonra inşa edilen ikinci mescit olarak kabul edilmektedir.[2] Nitekim bir hadiste Ebû Zerr el-Ġifârî, Rasûlullah’a yeryüzünde ilk önce hangi mescidin inşa edildiğini sormuş; Hz. Peygamber ise ilk önce Mescid-i Harâm’ın sonra da Mescid-i Aksâ’nın inşa edildiğini ifade etmiştir.[3]

Mescid-i Aksâ’nın inşasına dair işlemler Hz. Davud döneminde başlamış ancak tamamlanması oğlu Hz. Süleyman zamanında gerçekleşmiştir.[4] Mescid-i Aksâ, Hz. Süleyman’dan sonra çeşitli dönemlerde yıkım ve yağmalamalara maruz kalmıştır. Bâbil Hükümdarı II. Buhtunnasr’ın MÖ. 586 yılında Kudüs’ü işgalinde mabet tahribata uğramıştır. MÖ. 515’te mescit yeniden inşa edilmiş, daha sonra birkaç defa daha istilaya uğrayan Kudüs, kısa bir süre Partların hakimiyetine girmiştir. MÖ. 37’de I. Herod tarafından Kudüs ele geçirilmiş ve mabet, genişletilerek yeniden yapılmıştır. MS. 70 yılında Titus kumandasındaki Roma ordusunun işgaliyle Kudüs tahrip edilmiş ve mabet tamamen yıkılmıştır. Şehir Hadrien zamanında (MS. 117-138) yeniden imar edilmiş ve Jüpiter Tapınağı yapılmıştır. Ancak daha sonra bu tapınak da yıkılmıştır.[5]

Defalarca yıkımlara maruz kalan Mescid-i Aksâ, Hz. Peygamber döneminde bugünkü haliyle ayakta değildi. Bununla birlikte Mescid’in sadece temelleri kalmıştı.[6] Müslümanların Kudüs ve Mescid-i Aksâ ile ilgileri Mekke döneminde başlamıştır. Hz. Peygamber’in mirâc yolculuğuna Mescid-i Aksâ’dan çıkması Mekke’de vuku bulmuştur. Ayrıca Rasûlullah’ın Mescid-i Aksâ’ya getirilmesine İsrâ sûresinde de bahsedilmektedir.[7] Bilindiği üzere Müslümanların ilk kıblesi Mescid-i Aksâ’dır. Bu durum Medine döneminde, Hicret’in 17. ayına kadar sürmüştür.

Müslümanların Mescid-i Aksâ’ya karşı ilgileri bunlarla sınırlı kalmamış kıblenin değişmesinden sonra da artarak devam etmiştir. Âyet ve hadislerde Mescid-i Aksâ ve Kudüs’e atfedilen değer Müslümanların bu ilgi ve alakalarının temel nedenidir. Kur’an’da Kudüs ve Mecid-i Aksâ’nın çevresinin bereketli ve mübarek kılındığına dair âyetler vardır.[8] Nitekim “Kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu (Muhammed’i) bir gece Mescid-i Harâm’dan çevresini bereketli kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya götüren Allah eksikliklerden münezzehtir. Hiç şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.”[9] âyeti hem Mescid-i Aksâ’nın çevresinin bereketli olduğunu hem de Hz. Peygamber’in Mirâc gecesi Kudüs’e götürüldüğünü göstermektedir.

Rasûlullah’ın “Sadece şu üç mescide yolculuk yapılır: Mescid-i Harâm, (Medine’deki) benim bu mescidim[10] ve Mescid-i Aksâ.”[11] buyurması Müslümanları ibadet amaçlı seyahate yönlendirdiği gibi bu mescitlerde kılınan namazların faziletine de işaret etmektedir.[12] Aynı şekilde Mescid-i Aksâ, Mescid-i Harâm ve Mescid-i Nebevî’de kılınan namazların diğer mescitlerde kılınan namazlardan daha faziletli olduğunu bildirmesi[13] ve Hz. Meymûne’nin (r. anhâ) Mescid-i Aksâ için tavsiyede bulunmasını istemesi üzerine Rasûlullah’ın: “Oraya gidin ve orada namaz kılın! Şayet oraya gidemez ve namaz kılamaz iseniz kandillerde kullanılan yağdan oraya gönderin.” buyurarak Mescid-i Aksâ’da namaz kılınmasını teşvik etmesi ve âyetlerde buranın mukaddes bir belde olarak anılması bu mescidin sahâbe nezdindeki önemini ve değerini diri tutmuştur. Hatta Hz. Peygamber döneminden itibaren bazı sahâbîlerin ibadet ve ziyaret maksadıyla Mescid-i Aksâ’yı ziyaret ettikleri bilinmektedir.[14]

Hz. Peygamber’in vefatından sonra da Mescid-i Aksâ’ya atfedilen değer ve önem devam etmiştir. Hz. Ebû Bekir döneminde meydana gelen Ecnâdeyn Savaşı ile Filistin’in kapıları Müslümanlara açılmış,[15] Hz. Ömer dönemine gelindiğinde ise Kudüs fethedilmiştir (16/637).[16] Hz. Ömer fetihten sonra Mescid-i Aksâ’nın yerini buldurmuş, Mescid’e Hz. Peygamber’in girdiği kapıdan girmiş, Mescid’in bulunduğu alanı temizletmiş ve orada namaz kılmıştır.[17]

Emevîler döneminde Mescid, halife Abdülmelik b. Mervân tarafından yeniden inşa ettirilmiş; Abbasiler döneminde ise depremde hasar gören Mescid’in tamiratı yapılmıştır. 425/1034’te deprem yüzünden hasar görmüş, Fâtımî Halifesi Zâhir döneminde ise yeniden inşa edilircesine onarılmıştır. Selâhaddîn-i Eyyûbî, Kudüs’ü haçlılardan kurtardıktan sonra bu onarımı esas alarak imar faaliyetinde bulunmuştur. Günümüzde var olan binanın büyük bir kısmı Zâhir dönemine aittir. Mescid-i Aksâ, Memlükler ve Osmanlılar döneminde de pek çok defa onarılmıştır.[18]

1917 Balfour Deklarasyonu ile İngilizler, Yahudilerin Kudüs’te siyasi bir teşekkül oluşturmalarını destekleyeceklerini belirtmeleri üzerine 11 Aralık’ta İngiliz askerleri Kudüs’e girmiş; şehir ve dolayısıyla da Mescid-i Aksâ 1917’den 1948’deki İsrail Devleti’nin kuruluşuna kadar İngilizler mandası altında kalmıştır.[19] Bu tarihlerden itibaren Müslümanlar nazarında son derece önemli bir yere sahip olan Kudüs ve Mescid-i Aksâ, İsrail’in işgal, baskı, zulüm ve soykırımlarına maruz kalmıştır. Bu durum maalesef günümüzde hala devam etmektedir.

KAYNAKÇA

Altun, İsmail. “Sahabe Gözünde Kudüs ve Mescid-i Aksâ”. İlahiyat Tetkikleri Dergisi 47 (2017), 153–169.

Bozkurt, Nebi, “Mescid-i Aksâ”. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. 29/268-271. Ankara: TDV Yayınları, 2004.

Buḫârî, Ebû Abdillâh Muhammed b. İsmâîl b. İbrâhîm el-Cu‘fî. Saḥîḥu’l-Buḫârî. thk. Muhammed b. Nâsır. 9 Cilt. b.y.: Dâru Davkı’n-Necât, 1422/2001.

Ebû Dâvûd, Süleymân b. el-Eş‘as b. İshâk es-Sicistânî el-Ezdî. Sünen-i Ebî Dâvûd. thk. Şuayb Arnavud – Muhammed Kâmil Karabelli. 7 Cilt. b.y.: Dâru’r-Risâleti’l-‘Âlemiyye, 1430/2009.

el-Aselî, Kâmil Cemîl, “Kudüs”. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. 26/334-338. Ankara: TDV Yayınları, 2002.

İbn Mâce, Ebû Abdillâh Muhammed b. Yezîd Mâce el-Ḳazvînî. Sünenü İbn-i Mâce. thk. Muhammed Fuâd Abdülbâkî. 2 Cilt. Kahire: Dâru İhyâi’l-Kütübi’l-Arabiyye, 1373/1953.

İbnü’l-Esîr, Ebü’l-Ḥasen ‘İzzüddîn Ali b. Muhammed b. Muhammed eş-Şeybânî el-Cezerî. el-Kâmil fi’t-târîḫ. thk. Ömer Abdüsselâm Tedmurî. 10 Cilt. Beyrut: Dâru’l-Kitâbi’l-‘Arabiyyi, 1417/1997.

Komisyon. Hadislerle İslam. 7 Cilt. Ankara: T. C. Diyanet İşleri Başkanlığı, 2020.

Müslim, Ebü’l-Hüseyn Müslim b. el-Haccâc b. Müslim el-Kuşeyrî. el-Câmi‘u’s-saḥîḥ. 5 Cilt. Beyrut: Dâru İhyâi’t-Türâsi’l-‘Arabiyyi, 1412/1991.

Tirmizî, Ebû Îsâ Muhammed b. Îsâ b. Sevre. Sünenü’t-Tirmizî. thk. Muhammed Fuad Abdülbâkî. 5 Cilt. Kahire: Matbaatü Mustafa, 1395/1975.

Yıldız, Hakkı Dursun, “Ecnâdeyn Savaşı”. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. 10/385. İstanbul: TDV Yayınları, 1994.

 


[1]    Bozkurt, “Mescid-i Aksâ”, 29/268.

[2]    Yeryüzünde ilk inşa edilen mescit Kabe’dir. bk. Âl-i İmrân 3/96.

[3]    Müslim, “Mesâcid”, 2.

[4]    Bozkurt, “Mescid-i Aksâ”, 29/268.

[5]    Bozkurt, “Mescid-i Aksâ”, 29/269-270; Altun, “Sahabe Gözünde Kudüs”, 162.

[6]    Altun, “Sahabe Gözünde Kudüs”, 162–163.

[7]    İsrâ 17/1.

[8]    Aʿrâf 7/137; İsrâ 17/1; Enbiyâ 21/71, 81; Sebeʾ 34/18.

[9]    İsrâ 17/1.

[10]   Buḫârî’de Mescidi’r-Resûl olarak geçmeketedir.

[11]   Buḫârî, “İḳāmetü’ṣ-ṣalât”, 1; İbn Mâce, “İḳāmetü’ṣ-ṣalât”, 196; Tirmizî “Salât”, 127.

[12]   Komisyon, Hadislerle İslam, 2/157; 7/518.

[13]   İbn Mâce, “İḳāmetü’ṣ-ṣalât”, 198.

[14]   Altun, “Sahabe Gözünde Kudüs”, 156.

[15]   Yıldız, “Ecnâdeyn Savaşı”, 10/385.

[16]   İbnü’l-Esîr, el-Kâmil fi’t-târîḫ, 2/329-331.

[17]   Altun, “Sahabe Gözünde Kudüs”, 163.

[18]   Bozkurt, “Mescid-i Aksâ”, 29/270-271.

[19]   el-Aselî, “Kudüs”, 26/338.


Asiye Tekçe diğer yazıları