Prof. Dr. Ali AKYÜZ

Alçakgönüllü ve Mütevazı Olmak

Alçakgönüllü ve Mütevazı Olmak

“Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma.” İsra, 37

Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma.” İsra, 37

Alçakgönüllülük, insanın yücelmesi ve yüceltilmesi için vazedilmiş fıtrat kanunu ve övülmüş bir ahlâki hususiyettir. Alçakgönüllülük, insanın kendisinin ve çevresindekilerin kabiliyet ve yeteneklerine engel koymamaktır. Onların pek çok yeteneği olduğuna inanmak ve onlara değer vermektir. Var olan yeteneklerine hürmet etmek ve saygı göstermektir.

Kibir, insanın yetkin ve etkisiz olduğunu kabullenmekse, bu kabul, onu sınırlandırmaktadır. Eksiksiz ve kusursuz olduğunu düşünenlerin gelişip tekâmül etmesi imkânsızdır. Böyle birisinin kabiliyetleri gelişmez. Zira bütün gelişim mekanizmaları donmuştur. Çünkü onları harekete geçiren en önemli dinamikten yani tekâmül etmesi gerektiği, eksikleri ve kusurlarının olabileceği, mükemmel birisi olmadığı düşüncesinden mahrumdur.

Alçakgönüllü ve mütevazı olmakla ilgili Kur´an-ı Kerim´de, örnek şahsiyet Hz. Peygamber´e,

* Başkalarına verilen dünya malına göz dikmemesi,

* Müminlere alçak gönüllü olması,

* Yaptığı iyiliği çok görerek başa kakmaması,

* Yakınlara, özellikle ana-babaya iyi davranılması,

* Bilhassa yaşlandıklarında onlara hor ve hakir davranılmaması, alçak gönüllü olunması ve onlara dua edilmesi,

* Elden bir şey gelmezse hiç olmazsa güzel sözlerle gönüllerinin alınması,

* Üzerinde dolaşılan yeri saçıp savuracak kadar güçlü, dağlarla baş edemeyecek kadar ulu olunamayacağına göre yeryüzünde kibirlenerek ve böbürlenerek dolaşılmaması gerektiği tavsiye ve emredilmektedir.

Vizyonun tamamlayıcı öğesi olan alçakgönüllü ve mütevazı olmakla ilgili özelde Hz. Peygamber´e, genelde herkese davranış ve ifade yükümlülüğü getiren ayetlerin meallerini okuyucuların dikkat ve anlayışına sunuyorum;

“Sakın onlardan bazılarına verdiğimiz dünya malına göz dikme! Onlardan dolayı üzülme ve Müminlere alçak gönüllü ol!” Hicr, 015/88

“Yaptığın iyiliği çok görerek başa kakma!” Müddesir, 074/06

“Rabbin sadece kendisine kulluk etmenizi, ana-babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan bir veya ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine “öf” bile deme;  onları azarlama; ikisine de güzel söz söyle. Onları esirgeyerek, alçakgönüllülükle üzerlerine kanat ger ve “Rabbim! Küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse, şimdi de sen onlara rahmet et!” diyerek dua et. Eğer Rabbinden umduğun bir rahmet için onların yüzlerine bakamıyorsan, hiç olmazsa kendilerine, gönül alıcı bir söz söyle.” İsrâ, 017/23, 24, 28

“Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma! Çünkü sen azametinle ne yeri yarabilir, ne de dağlarla ululuk yarışına girebilirsin.” İsrâ, 017/37


Prof. Dr. Ali AKYÜZ diğer yazıları