Alçakgönüllü ve Mütevazı Olmak
“Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma.” İsra, 37
“Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma.” İsra, 37
Alçakgönüllülük, insanın yücelmesi ve yüceltilmesi için vazedilmiş fıtrat kanunu ve övülmüş bir ahlâki hususiyettir. Alçakgönüllülük, insanın kendisinin ve çevresindekilerin kabiliyet ve yeteneklerine engel koymamaktır. Onların pek çok yeteneği olduğuna inanmak ve onlara değer vermektir. Var olan yeteneklerine hürmet etmek ve saygı göstermektir.
Kibir, insanın yetkin ve etkisiz olduğunu kabullenmekse, bu kabul, onu sınırlandırmaktadır. Eksiksiz ve kusursuz olduğunu düşünenlerin gelişip tekâmül etmesi imkânsızdır. Böyle birisinin kabiliyetleri gelişmez. Zira bütün gelişim mekanizmaları donmuştur. Çünkü onları harekete geçiren en önemli dinamikten yani tekâmül etmesi gerektiği, eksikleri ve kusurlarının olabileceği, mükemmel birisi olmadığı düşüncesinden mahrumdur.
Alçakgönüllü ve mütevazı olmakla ilgili Kur´an-ı Kerim´de, örnek şahsiyet Hz. Peygamber´e,
* Başkalarına verilen dünya malına göz dikmemesi,
* Müminlere alçak gönüllü olması,
* Yaptığı iyiliği çok görerek başa kakmaması,
* Yakınlara, özellikle ana-babaya iyi davranılması,
* Bilhassa yaşlandıklarında onlara hor ve hakir davranılmaması, alçak gönüllü olunması ve onlara dua edilmesi,
* Elden bir şey gelmezse hiç olmazsa güzel sözlerle gönüllerinin alınması,
* Üzerinde dolaşılan yeri saçıp savuracak kadar güçlü, dağlarla baş edemeyecek kadar ulu olunamayacağına göre yeryüzünde kibirlenerek ve böbürlenerek dolaşılmaması gerektiği tavsiye ve emredilmektedir.
Vizyonun tamamlayıcı öğesi olan alçakgönüllü ve mütevazı olmakla ilgili özelde Hz. Peygamber´e, genelde herkese davranış ve ifade yükümlülüğü getiren ayetlerin meallerini okuyucuların dikkat ve anlayışına sunuyorum;
“Sakın onlardan bazılarına verdiğimiz dünya malına göz dikme! Onlardan dolayı üzülme ve Müminlere alçak gönüllü ol!” Hicr, 015/88
“Yaptığın iyiliği çok görerek başa kakma!” Müddesir, 074/06
“Rabbin sadece kendisine kulluk etmenizi, ana-babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan bir veya ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine “öf” bile deme; onları azarlama; ikisine de güzel söz söyle. Onları esirgeyerek, alçakgönüllülükle üzerlerine kanat ger ve “Rabbim! Küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse, şimdi de sen onlara rahmet et!” diyerek dua et. Eğer Rabbinden umduğun bir rahmet için onların yüzlerine bakamıyorsan, hiç olmazsa kendilerine, gönül alıcı bir söz söyle.” İsrâ, 017/23, 24, 28
“Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma! Çünkü sen azametinle ne yeri yarabilir, ne de dağlarla ululuk yarışına girebilirsin.” İsrâ, 017/37
Prof. Dr. Ali AKYÜZ diğer yazıları
- 18 Ekim 2020 Zamana / Vakte Saygı
- 17 Temmuz 2017 Güler Yüzlü, Nazik ve Sade Olmak
- 23 Şubat 2017 Özel Hayata, Kişiye, Özele Saygı
- 25 Ekim 2016 Zeki, Dikkatli, Gözlemci ve Yorumcu
- 31 Ocak 2016 Misyon, Vizyon ve Aksiyon Sahibi Olmak!
- 31 Ekim 2015 Tebliğde Güçlük, Meşakkat, Zorluk
- 06 Kasım 2014 Doğruluk / Dürüstlük / Samimiyet / Emin Ve Güvenilir Olmak
- 03 Haziran 2014 Şahsiyeti / Karakteri / Görünümü
- 08 Şubat 2014 Bilgi ve Bilgelik
- 17 Eylul 2013 İslâmî Değer Yargıları
- 25 Mayıs 2013 Adaletli Olmak ve Zulme Karşı Koymak
- 16 Şubat 2013 Hamiyetperver Olmak
- 03 Kasım 2012 Cömert ve Hayırhâh Olmak
- 11 Ağustos 2012 Müjdeci, Umut Dolu ve Gerçekçi Olmak
- 11 Mart 2012 Güven Duymak ve Kuşkudan Uzak Olmak
- 29 Aralık 2011 Hoşgörünün Sınırları
- 05 Ekim 2011 Vefâlı Olmak
- 28 Haziran 2011 Taraf Olma
- 26 Şubat 2011 Duyarlı / Müşfik ve Merhametli Olmak
- 25 Aralık 2010 Ahlakî Öğretiler
- 12 Ekim 2010 Dua/İstek ve Bağışlanma
- 08 Ağustos 2010 Erdeme Uzanmak
- 22 Temmuz 2010 Nasıl Bir Medeniyet?
- 31 Mart 2010 Allah’a Saygı Peygamber(ler)e Saygı