Prof. Dr. Ali AKYÜZ

Özel Hayata, Kişiye, Özele Saygı

Özel Hayata, Kişiye, Özele Saygı

Birbirinizle kardeş olunuz –binaen aleyh birbirinizi seviniz-.

Farklılıklar potansiyel suç kaynağı değil, potansiyel güç kaynağıdır!

Kişinin “özel hayatı”, “kişiye özeli” onun canı ile ilgili dokunulmazlar arasında kabul edilmekte ve hiçbir surette hukukî gerekçenin bile geçerli olmadığı bir gizlilikle mahrem kabul edilmektedir. Hiçbir merci, bir şahsın hayatının gizliliklerini araştırmak şöyle dursun, onun mukaddimesi sayılabilecek bir tecessüs ile merak etme hakkına bile sahip değildir.

Zira merak, tecessüsü, tecessüs de araştırıp ifşa etmeyi ve dedikoduyu meşrulaştırır ki, böyle bir şeyin İslam hukukunda tartışmasız büyük günahlardan olduğu herkesin malumudur. Her defasında tekraren ifade edildiği gibi ahlâki konularda İslâm’ın din, ırk ve mezhep ayrımı da söz konusu değildir.

Ebû Hüreyre radıyalluhuanh´tan rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

* Aman sûi-zandan/ithamdan sakınınız!

* Çünkü zanna dayalı itham, sözlerin yalanı çok olanıdır.

* Kimsenin özelini –mahrem ve hususi hayatını- merak etmeyin, araştırmayın,

* Satın alamayacağınız malın fiyatını başkasını zarara sokmak/aldatmak için artırmayın,

* Birbirinize haset/kıskançlık, çekememezlik etmeyin,

* Birbirinize kin ve nefret beslemeyin,

* Birbirinize arkanızı dönmeyin/küsmeyin,

* Birbirinizle kardeş olunuz –binaen aleyh birbirinizi seviniz-.

 

Sırra ve Gizliye Saygı/Gize Saygı

Hassasiyetinden ötürü kusurlarını gizleyen kişinin suçunu deşifre etmek, ne ona, ne bize, ne de topluma hiçbir şey kazandırmaz. Fakat hepimizin hassasiyetini kaybettirir, kusurlar karşısında duyarsızlaştırır. Birinin sırrına sahip olmak bir dostluk nişanesidir. Ancak onu muhafaza edip taşıyabilmek erdem gerektirir. Bir hadiste ve Hz. Ali´ye nispet edilen bir sözde ifade edildiği üzere;

“Sevdiğini ölçülü sev, günün birinde düşman olabilirsin. Düşmanına da ölçülü kız, günün birinde dost olabilirsin.” buyurulmuştur. Ölçüsüzlük, erdemli insana yakışmaz. Erdemli insan her işinde ölçüyü itiyat edinendir. Ne başkasına ne de kendine ait özellikleri ifşa etmek doğru değildir. Hiçbir gerekçeyle meşru kabul edilemez. Erdemli insan başkalarının sırrına karşı mezar gibi davranmalıdır.

Ebû Hüreyre’den (r.a) rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

* Ümmetimin tamamı Allah tarafından affolunmuştur. Yalnız açık/pervasız günahkârlar değil…

* Her hangi bir kişinin gece hayatı yaşayıp da sabahleyin, Allah´ın örtbas ettiği günahını tasvirle;

* “Hey arkadaş dün gece ne yaşadım bir bilebilsen!” diyerek deşifre etmesi pervasızlıktandır.

* Hâlbuki Rabbi onun günahını ört bas ederek gecelemişti,

* Oysa o, Allah´ın gizlediği/örttüğü günahını açıklayarak sabaha çıkmıştır.

 

Enes b. Mâlik’ten (r.a) rivâyet edildiğine göre o şöyle demiştir;

* Ben çocukluk arkadaşlarımla oyun oynarken Hz. Peygamber (s.a.v) bana rastladı da hepimize selam verdi ve beni ihtiyaç dolayısıyla bir yere gönderdi.

* Gecikmiş olarak annemin yanına döndüğümde annem bana;

* Neden geç kaldın? diye sordu. Ben de;

* Rasûlullâh (s.a.v) beni bir yere gönderdi, dedim. Annem bana;

* Neymiş işi/ihtiyacı? dedi. Ben anneme;

* O bir sırdır, söyleyemem dedim. Bunun üzerine annem bana;

* Sakın Rasûlullâh’ın (s.a.v) sırrını kimseciklere söyleme! dedi.

Bu diyaloğu naklettikten sonra, Enes b. Mâlik, Sâbit el-Bünanî’ye dönüp;

“Vallahi Sabit, eğer bu sırrı birine söylemiş/söyleyecek olsaydım, sana söylerdim” demiştir.

Ebû Saîd el-Hudri (r.a)´den rivâyet edildiğine göre, Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

* Erkeğin/adamın hanımına, hanımının da eşine tevdi ettiği sırrını ifşa etmesi,

* Kıyamet gününde Allah katında emanete ihanetin en büyüklerindendir…


Prof. Dr. Ali AKYÜZ diğer yazıları