Prof. Dr. Ali AKYÜZ

Duyarlı / Müşfik ve Merhametli Olmak

Duyarlı / Müşfik ve Merhametli Olmak

Allah müşfiktir; yumuşak huylu ve şefkatli olmayı sever...

 “Andolsun size kendinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün, müminlere karşı çok şefkatlidir, merhametlidir.” (Tevbe, 9/128)

 

Hz. Peygamber, bütün çilesine ve musibetlerine rağmen kendisini paralayan insanlara ve ümmetine çok düşkün, muhataplarından “sevgi”den (Şûrâ, 42/23) başka hiçbir talep ve istekte bulunmayan, insan sevgisiyle dolu örnek bir şahsiyetti.

Yüce Allah kâinatı yaratırken temeline sevgi, şefkat ve merhamet koymuştur. Varlıkların doğasında bu vardır. Vahşet ârızidir ve terbiye edilmelidir. Hz. Peygamber bu sevgiyi şöyle ifade buyurur:

“Allah müşfiktir; yumuşak huylu ve şefkatli olmayı sever. Şefkatin elde edeceği kazanımları sert ve kabalıkla elde etmeyi imkânsız kılar.”

“Şefkat ve incelikten mahrum olan, pek çok hayırdan mahrum olur.”

 “Allah merhamet ve şefkatinin yüzde birini yeryüzüne indirdi. Varlıklar bu bir parça şefkat sebebiyle birbirine merhamet ederler. Kısrak da, ayakları arasında gezinen yavrusunu çiğnememek için ayağını kaldırır ve dikkatle yere basar.” (Buharî, Edeb/19; Müslim, Tevbe/17; Ebû Davud, Edeb/11; Tirmizî, Deavât/99; İbn Mace, Zühd/35)

Çevresinde olup bitene duyarlı, müşfik ve merhametli olmak, dengeli beşeri münasebetlerin temelini oluşturur. Toplumsal ahenk ve fertler arası yardımlaşma böyle bir duygu, düşünce zemininde yeşerir ve gelişir. Zira “insanlara merhametsiz davranana Allah da merhamet etmez, merhamet etmeyene merhamet edilmez.” vecizeleriyle fıtratın kanunları deşifre edilmektedir. Yani bu etki–tepki bir ilahi yasa ve fıtrat kanunudur.

Sadece insana değil, tabiattaki bütünü gören ve onu bu ahenk içinde muhafaza etmenin gereğini ifadeyle çevre ve yaban hayatın hukukunu büyük bir incelik ve dikkatle koruma duyarlılığını gösterip dillendiren Nebi (a.s):

“Zarar verip söz ve hakaret işiteceğiniz üç hareketten uzak durun; yol ve patikaları, dinlence yeri gölgelikleri ve pınar başlarını def-i hacet ederek kirletmeyin. Zira oralar insanlar, evcil ve vahşi hayvanların, haşarat ve yılanların uğrak yeridir.” (Ebû Davud, Taharet/14; İbn Mace, Tahâret/21; Ahmed b. Hanbel, I, 299) demek suretiyle sadece bir duyarlılık ve erdem öğretmemiş, aynı zamanda çağları aşan bir ufkun habercisi olduğunu da seslendirmiştir.

Zayıflarını gözetmeyen, güçsüz, yaşlı ve yetimlerini himaye etmeyen toplumsal oluşumlar sıkıntılardan kurtulamazlar. Bu toplumsal dinamiğe dikkat çeken Hz. Peygamber:

“Zayıf ve güçsüzün itilip kakılmadan ve rencide edilmeden hakkını alamadığı bir toplum yücelmez/yücelmesin!” (İbn Mâce, Sadakat/17) ifadeleriyle önemli bir hakikati tespit ederek sorumlu ve yetkililerin dikkatini çekmektedir. Ayrıca Kur’ân-ı Kerim’de Yüce Allah, sivil inisiyatiflerin görevlerini ve başarılarının sırlarını, “Yardımlaşmayı, iyi ve yararlı davranışları ve insanların arasını düzeltmeyi öngören, bunları gerçekleştirmeye çalışan kimselerin yaptığı gönüllü toplantılar dışında gizli toplantı ve fısıldaşmaların hiçbirinde hayır yoktur.” (Nisâ, 4/ 114) ifadesiyle tespit etmekte; duyarlı, müşfik ve merhametli toplumun oluşmasına zemin hazırlamaktadır.

İnsani erdemlerin âbidevî ölçekte örneğini temsil eden Hz. Peygamber’e şefkat, merhamet ve duyarlı olmakla ilgili Kur’ân-ı Kerim’de;

Affedici ve bağışlayıcı davranması, iyiliği tavsiye edip cahil ve kaba saba olanlardan yüz çevirmesi ve onlara alınıp aldırmaması,

Kendisine uyan Müslümanlara kol kanat germesi ve onları sahiplenip savunması,

Allah rızasından başka beklenti ve isteği olmayan insanları huzurundan kovup rencide etmemesi,

Samimi ve gayretli Müslümanlarla beraber sabırla yoluna devam etmesi ve gözlerini onlardan ayırmaması ve onların üstüne titremesi,

İman etmeyenlere karşı merhamet ve acıması sebebiyle kendini paralaması ve onlar için yapacak fazla bir şeyin olmadığı, “Allah isteseydi onları da hidayet üzere toplardı” ihtarıyla dikkatli olması ve cahillik etmemesi,

İnsanlara getirdiği mesaj ve onların hayatını güzelleştiren öğretilere karşılık onlardan sevgiden başka hiçbir talep etmediği, sadece sevgi ve merhametin yerleşmesini arzu edip istediği ifade edilmekle gereğinin yapılması emir ve tavsiye edilmektedir.

Seçkin ve övülmüş bir insanî erdem olan duyarlılık, şefkatli ve merhametli olmakla ilgili özelde Hz. Peygamber’e, genelde herkese davranış ve ifade yükümlülüğü getiren ayetlerin meallerini okuyucuların dikkat ve anlayışına sunuyorum;

 

“Rasûlüm!

Sen af yolunu tut,

İyiliği emret ve

Cahillerden yüz çevir!”

(A‘râf, 7/199)

 

“Sana uyan müminlere kol kanat ger!”

(Şuarâ, 26/215)

 

“Rablerinin rızasını isteyerek sabah akşam

O’na yalvaranları kovma!

Herkesin sorumluluğu kendine aittir;

Onları kovup zalimlerden olma!”

(En‘âm, 6/52)

 

“Sabah akşam Rablerinin rızasını dileyerek

Dua edenlerle birlikte candan sebat et!

Dünya hayatının süsünü isteyerek

Gözlerini onlardan çevirme!

Kalbini bizi anmaktan gafil kıldığımız,

Kötü arzularına uymuş ve

İşi gücü aşırılık olan kimseye

Boyun eğme!”

(Kehf, 18/28)

 

“Eğer onların yüz çevirmesi sana ağır geldi ise,

Onlara bir mucize getirmek için,

Yapabilirsen yerin içine inebileceğin bir tünel ya da

Göğe çıkabileceğin bir merdiven ara!

Allah dileseydi onları hidayet üzerinde birleştirirdi.

O halde sakın cahillik etme!”

(En‘âm, 6/35)

 

“Yaptıkları şeyler başlarına gelirken

Zalimlerin korkudan titrediklerini göreceksin.

İman edip iyi işler yapanlarda

Cennet bahçelerindedirler.

Rablerinin yanında onlara diledikleri her şey vardır.

İşte büyük lütuf budur.

İşte Allah’ın, iman eden ve

İyi işler yapan kullarına müjdelediği nimet budur.

De ki:

Ben buna karşılık sizden,

Akrabalık sevgisinden başka bir ücret istemiyorum.

Kim bir iyilik işlerse onun sevabını fazlasıyla veririz.

Şüphesiz Allah bağışlayan,

Şükrün karşılığını verendir.

Yoksa onlar, senin için:

‘Allah’a karşı yalan uydurdu’ mu derler?

Allah dilerse senin kalbini de mühürler.

Allah batılı yok eder,

Sözleriyle hakkı ortaya koyar.

Şüphesiz O, kalplerde olanları bilendir.”

(Şûrâ, 42/22, 23, 24)


Prof. Dr. Ali AKYÜZ diğer yazıları