Ben henüz küçük bir çocuktum. Havanın çok sıcak olduğu bir gün Rasûlullâh (s.a.s), ana-babamı ziyaret etmek için bize gelmişti.
Peygamber aleyhisselamın huzuruna girenler talip olarak girerler, en büyük ilim zevkini tatmış ve onlara delâlet edici oldukları halde çıkarlardı
Şecaat; savaş ve şiddet sıralarında cesaret ve yüreklilik göstermek demektir.
Yaz! Varlığım Kudret elinde bulunan Allah’a yemin ederim ki, buradan hak sözden başkası çıkmaz!’ buyurdu.” (İbn Hanbel, II, 192; Ebu Dâvud, III, 318)
Her din için bir ahlâk vardır. İslâm ahlâkı da hayâdan ibarettir.
Hz. Hasan’ın sorusu üzerine, Peygamberimiz aleyhisselamın üvey oğlu Hind b. Ebi Hâle, Peygamberimiz aleyhisselamı şöyle anlatmıştır:
Bir yahudi kadın, Âişe validemizin yanına girdi. Kabir azabından bahsederek...
Kıymetli İhsan Efendi oğlum! Allah’ın selâmı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun.
Yeni yılda doğan ilk güneş, hocamın başucunu aydınlatmazsa, ben o güneşi neyleyim