Allah’ı Zikretmesi
Hz. Peygamber her an ve her saniye Allah’ı zikretmekle meşgul olurdu.
Kur’an-ı Kerim’de iman ehlinin özelliklerinden bahsedilirken, “Onlar, Allah’ı ayakta iken, oturarak ve yanlarına yaslanmış olarak zikreden kimselerdir.” (Âl-i İmrân, 3/191) ve “Ticaret ve alışveriş onları Allah’ı anmaktan alıkoymaz.” (Nûr 24/37) buyrulmaktadır.
Efendimiz (a.s) zikir âyetlerinin bizatihi uygulayıcısıydı. Hz. Aişe (r.anhâ) şöyle demiştir:
“Hz. Peygamber her an ve her saniye Allah’ı zikretmekle meşgul olurdu.”
Rebîa b. Ka’b el-Eslemî (r.a) şöyle demiştir:
“Geceleyin, Hz. Peygamber’in tesbih ve tehlil seslerini dinleye dinleye yorulurdum da uyku bastırırdı.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 59)
Otururken kalkarken, yürürken dolaşırken, yerken içerken, uyurken uyanıkken, abdest alırken, elbise giyerken, bineğe binerken, yola çıkarken, geri dönerken, eve girerken, mescide adım atarken kısacası her hal ve durumda kalbi ve dili Allah’ı zikretmekle meşgul olurdu. Böyle olduğu içindir ki hadislerde çeşitli zaman ve durumlara ait yaptığı pek çok dua nakledilmiştir. Hayatının sonuna doğru, içinde hamd etmesi ve teşbih etmesi bildirilen Nasr sûresi nazil olduktan sonra mü’minlerin annelerinin anlattığına göre; her zaman ve her durumda mübarek ağzından tesbih ve tehlil eksik olmazdı. (Buhârî, Hacc, 119)
İbn-i Ömer (r.a) der ki:
“Hz. Peygamber (s.a.s) çoğu kez şu duayı kısa aralıklarla sürekli okurdu: ‘Ey Rabbim! Beni bağışla ve tevbemi kabul et, çünkü Sen tevbeleri en çok kabul eden bağışlayıcısın!’ Hz. Peygamber (s.a.s)’in her oturuşunda yüzer kere bu duayı okuduğunu saptadık.” (Müsned, II, 21)
Yol ve seferin güvensiz anlarında da Hz. Peygamber (s.a.s), Allah’ı zikretmekten uzak olmazdı. Bineğin üzerinde oturmuş vaziyette nafile namaz kılardı ve yüzünün kıbleye dönük olup olmadığına aldırış etmezdi. Bineği ne tarafa giderse, yüzü o tarafa olmak üzere namaza dururdu.” (Müslim, Müsâfirîn, 25; Tirmizî, Salât, 184)
“Siz ne tarafa dönerseniz dönünüz, Allah’ın yüzü o taraftadır.” (Bakara, 2/115)
Zikir Halkasında
Ashaptan Şeddad b. Evs ile Ubâde b. Sâmit der ki:
“Peygamber aleyhisselamın yanında bulunuyorduk. Peygamber aleyhisselam:
‘İçinizde garîb (Ehl-i Kitab) var mı’ diye sordu.
‘Hayır, yâ Rasûlallâh’ dedik. Bunun üzerine kapıların kapatılmasını emretti.
‘Ellerinizi kaldırınız ve Lâ ilâhe illallâh deyiniz.’ buyurdu.
Ellerimizi kaldırdık ve bir saat boyunca birlikte ‘Lâ ilâhe illallâh’ dedik.
Rasûlullâh aleyhisselam, elini indirdi. Sonra da:
‘Allah’a hamdolsun. Allah’ım! Sen, beni bu kelime-i ile gönderdin ve beni bununla memur kıldın.
Cenneti de, bana bu söz üzerine vaat ettin.
Şüphe yok ki sen, asla vaadinden dönmezsin’ diyerek dua etti. Sonra da:
‘Sevininiz! Hiç şüphesiz Aziz ve Celil olan Allah, sizi bağışladı.’ buyurdu. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 124; Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, I, 19; Hâkim, Müstedrek, I, 501)
Hz. Aişe:
“Rasûlullâh aleyhisselam her vakitte Allah’ı zikrederdi.” dediği gibi (Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 70; Müslim, I, 282, Ebu Dâvud, I, 5; Tirmizî, V, 463; İbn Mâce, I, 110), Retina b. Ka’bü’l-Eslemî de:
“Rasûlullah aleyhisselamın gündüzün hizmetinde bulunur, hacetini görür gözetir, derler toparlardım.
O, yatsı namazını kılınca evine girerdi.
Ben de kapısının önüne otururdum.
‘Belki hacetine ait bir buyruğu olur.’ derdim.
Rasûlullâh aleyhisselamın:
‘Sübhanallah! Sübhanallah! Sübhanallahi ve bihamdihi!’ diyerek tesbih edişini dinleye dinleye gözlerimi uyku bürür, uyuyakalırdım.” demiştir. (Müsned, IV, 59)
Rasûlullâh aleyhisselam, sabah namazını kıldığı zaman, güneş iyice doğuncaya, yükselinceye kadar oturur (Müsned, V, 101, 107; Müslim, I, 464; Ebu Dâvud, II, 29; Nesâî, III, 80; Taberânî, Mu’cemu’s-Sağîr, II, 150), Allah’ı zikreder (Taberânî, II, 150);
“İkindi namazından sonra güneş batıncaya kadar Allah’ı zikreden cemaatle birlikte oturmam; bana, her biri için on iki bin dirhem vererek İsmail aleyhisselam evladından dört köleyi azad etmemden daha sevgilidir.” buyururdu. (Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, X, 105; İbn Hacer, Metâlibu’l-Âliye, III, 245)
Peygamberimiz aleyhisselam:
“Allah’ın nimete bürüdüğü kimse, Allah’a hamd etmeyi çoğaltsın!
Günahı çoğalan kimse, istiğfarı çoğaltsın!
Rızkı geciken kimse de ‘lâ havle ve lâ kuvvete illa billâh’ sözünü çoğaltsın!”
“Cennete ilk davet edilecek kimseler, genişlikte ve darlıkta Allah’a hamd edip durmuş olan hamd edicilerdir.” (Taberânî, I, 103)
“Rabbin kuluna, gecenin son yarısındakinden daha yakın olduğu bir zaman yoktur.
Eğer o saatte Allah’ı zikredicilerden olmaya gücün yeterse, ol!” buyurmuştur. (Tirmizî. V, 569 vd.)
Muaz b. Cebel’e Tavsiye
Muaz b. Cebel der ki:
“Yâ Rasûlallâh! Bana bir tavsiyede bulun.”
Rasûlullâh (s.a.s):
“Elinden geldiği kadar, Allah’a karşı takvalı ol! Bulunduğun her taşın ve her ağacın altında Allah’ı zikret. İşlediğin kötü işten dolayı da gizlisine gizlice, açığına açıkça tevbe et!” buyurdu.
Yine Muaz b. Cebel:
“Rasûlullah aleyhisselam ‘Cennet halkı, dünyada iken Allah’ı zikretmeksizin geçirmiş oldukları saatlerden başkası hakkında hasret ve nedamet duymayacaklardır.’ buyurdu.” demiştir. (Ebû Bekir Ahmed b. Muhammed, Amelü’l-Yevm velleyle, s.12; Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, X, 73 vd.)
Editör diğer yazıları
- 09 Aralık 2023 es-selâmu aleyküm ve rahmetullâh
- 15 Temmuz 2023 es-selâmu aleyküm ve rahmetullâh
- 18 Ocak 2023 Ankâzâde Köstendilî Halîl Efendi’nin, Tûti İhsan Efendi’ye Mektubu (7. Mektup)
- 18 Ocak 2023 es-selâmu aleyküm ve rahmetullâh
- 11 Eylul 2022 es-selâmu aleyküm ve rahmetullâh
- 03 Nisan 2022 es-selâmu aleyküm ve rahmetullâh
- 01 Aralık 2021 Ankâzâde Köstendilî Halîl Efendi’nin, Tûti İhsan Efendi’ye Mektubu (31. Mektup)
- 01 Aralık 2021 es-selâmu aleyküm ve rahmetullâh
- 08 Haziran 2021 Ankâzâde Köstendilî Halîl Efendi’nin, Tûti İhsan Efendi’ye 26. Mektubu
- 08 Haziran 2021 eş Şeyh es Seyyid Abdurrahmân Hâlis Kerkûkî Hz.nin Nigârâ Adlı Türkçe Gazeli
- 08 Haziran 2021 es-selâmü aleyküm ve rahmetullâh
- 08 Şubat 2021 es-selâmu aleyküm ve rahmetullâh
- 08 Şubat 2021 Mürîdin nefsiyle olan âdâbı nelerdir?
- 07 Şubat 2021 Şeyhu’l-İslâm Haydȃrîzȃde İbrȃhîm Efendi´nin, Kerküklü Abdurrahman Hâlis Hazretlerinin Biyografisine İçeren Makalesi
- 18 Ekim 2020 es-selâmu aleyküm ve rahmetullâh
- 18 Ekim 2020 Sahih-i Buhari´de Zayıf Hadis Yoktur
- 18 Ekim 2020 Bu Dünya Dar-ı Gaflettir
- 28 Nisan 2020 es-selâmü aleyküm ve rahmetullâh
- 26 Nisan 2020 Tasavvufi Eğitimin Hedefi ve Bir Prototip
- 28 Ocak 2020 Ya Resulallah - Niyazi Mısri
- 28 Ocak 2020 Ankâzâde Köstendilî Halîl Efendi’nin, Tûti İhsan Efendi’ye 23. Mektubu
- 28 Ocak 2020 Tasavvufsuz İslami Kalkınma Olmaz
- 28 Ocak 2020 es-selâmü aleyküm ve rahmetullâh
- 28 Ocak 2020 Hüdâyi Hazretleri´nin Nefis Terbiyesi
- 28 Eylul 2019 Abdülkâdir Geylânî’nin Ahlakı
- 28 Eylul 2019 Ankâzâde Köstendilî Halîl Efendi’nin, Tûti İhsan Efendi’ye 22. Mektubu
- 28 Eylul 2019 Derviş Olsam
- 28 Eylul 2019 Allah, Kubâ Halkını Niçin Övmüştür?
- 28 Eylul 2019 Bir Kıssa, Bin Hisse - Buyurun Efendim!
- 28 Eylul 2019 Bursa Ulucami’indeki Levhanın Sırrı
- 28 Eylul 2019 Ayasofya Diyor ki
- 28 Eylul 2019 es-selâmü aleyküm ve rahmetullâh
- 20 Aralık 2018 Cem Olmuş Dervişleri
- 20 Aralık 2018 Kıssadan Hisse -ÇingeneAli-
- 20 Aralık 2018 Siz Hiç Çocuğunuza Böyle Bir Mektup Yazdınız mı?
- 20 Aralık 2018 Tövbe
- 20 Aralık 2018 Ankâzâd´den Tûti İhsan Efendi’ye 21. Mektub
- 09 Mart 2018 Tasdik ve İnkâr Bakımından İnsanlar - Ömer Nesefî
- 09 Mart 2018 Kudüs Davası Sahipsiz Değildir!
- 09 Mart 2018 Ankâzâde Köstendilî Halîl Efendi’nin, Tûti İhsan Efendi’ye 20. Mektubu
- 09 Mart 2018 Hz. Peygamber, Barış ve Savaş
- 29 Ekim 2017 Kabir Azabını İnkâr Edenlere Güzel Bir Cevap
- 29 Ekim 2017 Suların Kısımları
- 29 Ekim 2017 Ankâzâde Köstendilî Halîl Efendi’nin, Tûti İhsan Efendi’ye 20. Mektubu
- 29 Ekim 2017 Bir Mucize, Süheyl b. Amr (r.a)
- 29 Ekim 2017 Olmayınca
- 29 Ekim 2017 Gel Papaz Efendi!
- 23 Şubat 2017 Abdesti Bozmayan Şeyler
- 23 Şubat 2017 Ankâzâde Köstendilî Halîl Efendi’nin, Tûti İhsan Efendi’ye 18. Mektubu
- 23 Şubat 2017 Himmetini Âlî Tut - Pir Abdulkâdir Geylâni Hazretleri