Editör

es-selâmü aleyküm ve rahmetullâh

es-selâmü aleyküm ve rahmetullâh

Hz. Âdem'den günümüze, “zulüm” insanlığın yakasını hiç bırakmıyor. Hem nefsimizde hem de ictimâî hayatımızda zulme şahitlik ediyoruz. Haksız yere cana kıymak, kul hakkına girmek, devlet malı yemek ve daha niceleri...

Hz. Âdem'den günümüze, “zulüm” insanlığın yakasını hiç bırakmıyor. Hem nefsimizde hem de ictimâî hayatımızda zulme şahitlik ediyoruz. Haksız yere cana kıymak, kul hakkına girmek, devlet malı yemek ve daha niceleri...

Adaletin hiçe sayıldığı, haklı olanın değil, güçlü olanın haklı olduğu zamanlardan geçiyoruz. Özellikle Gazze'de, İslâm coğrafyamızda ve sosyal hayatımızda zulüm ve haksızlık yapanlar, zulümlerine yardımcı olan bir takım bayağı kişiler bulabilirler. Zulümlerine de belli bir müddet devam edebilirler ancak zulümle âbâd olanların sonu mutlaka berbat olacaktır. Rabbimiz: “Zâlimlerin hiçbir dostu ve sözü dinlenecek şefaatçısı yoktur.” (Mü’min sûresi, 18) buyuruyor. Onları, yüreklerin ağıza geleceği, tasadan yutkunacakları, yaklaşan kıyamet günü ile uyarıyoruz.

Bu sayımızda, adalet ve zulüm konusunun yanı sıra kültür dünyamızın zenginliklerinden gönül dünyamıza kadar pek çok konuya temas ediyoruz. İslam âlemini tehdit eden sapkın inançlara dikkat çekiyoruz. Edebî ve tasavvufî yazılar ile gönüllere dokunma niyetindeyiz. Geçmişteki güzelliklere duyduğumuz hasretten, köklerimize inmeye ve gönlümüzü oralardan beslemeye çalışıyoruz. Muhterem Abdullah Demircioğlu Hocamızın da belirttiği üzere rahmeti gazabını geçmiş olan yaratanımıza karşı bu mübarek günlerde dualarla, tövbe istiğfarlarla, Resulullah’a salât ü selâmlarla, zikir ve tespihlerle el açıp yalvaralım. Gün bu gündür. Yarına bırakmayalım. Bakarsın ki yarın çok geç olur.

Kalb-i selim temennilerimizle...


Editör diğer yazıları