Perihan SAVAŞ

Her Şerde Muhakkak Bir Hayır Vardır

Her Şerde Muhakkak Bir Hayır Vardır

Ne kadar iyi geldiyse o’nu dinlemem arkasını döndü tebessüm etti ve yine yeniden “teşekkür ederim” dedi ve gitti.

Her yazımda olduğu gibi naçizane yine yeniden içe yolculuk ettiğim bir hatıratımı kaleme almak nasip oldu… Mevla’m istifadeye medar eylesin… Allah kalemime, kelamıma doğruluk bahşetsin diye sözlerime başlayayım…

Yaklaşık üç-dört sene evvel yanlış bir hareketten dolayı soluğu acilde aldım. Acil kapısından içere girer girmez hemen müdahale edildi. Bir röntgen çektirmem gerektiği söylendi. Hiç beklemeden röntgen çekilecek yere geçtik. Sonuçlar da fazla beklemeden çıktı.

-“Dediğim gibi ters bir hareketten dolayı liflerde ufak bir zedelenme meydana gelmiş. Endişe verici bir durum söz konusu dahi değil. Birkaç güne merhem, ağrı kesici bir de korse yardımıyla muhtemelen düzelecektir.” denildi. Oradan ayrılıp bekleme salonuna geçtik.

-“Siz burada bekleyin korsenizi hemen getiriyorum” dedi hemşire hanım. Sanırım birkaç dakika sonra 50-55 yaş civarlarında bir gayrimüslim bekleme salonuna giriverdi. Birkaç sandalyelik mesafe var aramızda. Sanki önceden tanışıyormuşuz gibi bana hitaben “Selamünaleyküm” dedi. “Ve aleyküm” diye karşılık verdim. Hemen ardından sohbet etmeye başladı. O an anladım ki sohbet etmeye, anlatmaya, anlaşılmaya, dinlenmeye, ihtiyacı vardı. Muhakkak her insanın yargılanmadan dinlenilmeye ihtiyacı vardır… Hal ve hareketinden de anlıyordum ki sıkıntılı bir dönemden geçiyordu, bariz bir şekilde kaygı bozukluğu yaşıyordu. Kendisi başından geçenleri bir bir anlatıyor ben ise pür dikkat dinliyordum... O’nu dinlediğimi, o’nu anlamaya çalıştığımı, değer verdiğimi fiilen göstermeye çalışıyordum. Ne ben boşa acile getirildim ne de ben boşa sadece bir koruma bandı için bir saatten fazla bekletildim.

“Sizin hayır sandığınız şer, şer sandığınız şeyde hayır vardır. Allah (c.c) bilir, siz bilemezsiniz.” (1)

Hayat öyküsü içler acısıydı. Müslüman değil ki namaz kılarak Mevla’mızdan yardım dilesin, Allah’a sığınsın, Allah’a yönelsin ki O elbet bir kapı açar, O kullarına karşı çok merhametlidir diyemedim. Demek istediklerimin hiçbirini diyemedim, ne kadar acı… Elimden geldiğince teselli etmeye çalıştım. Her birimizin bildiği o cümleler…  “Üzülme, yalnız kalmamaya özen göster, sen değerlisin kendini değersiz görme, dostlarınla buluş, kendine zaman ayır” böyle cümleler işte… O derdini anlatıyor ben her cümle bitiminde Rabbime hamd ediyorum. Allah’ım Müslüman olarak şereflendirildiğim için sana sonsuz teşekkür ederim… Sana yöneldiğimde ne derdim ne gamım kalır… Ciddi anlamda muhasebe etmeye başladım kendimi. Bir – bir buçuk saat ara vermeden anlattı, anlattı, anlattı… Sırası gelince bekleme salonundan çağırdılar kendisini ve böylelikle vedalaştık.
“Teşekkür ederim, iyi geldin”dedi. Ne kadar iyi geldiyse o’nu dinlemem arkasını döndü tebessüm etti ve yine yeniden “teşekkür ederim” dedi ve gitti. Aradan beş dakika geçti geçmedi benim korsem getirildi. Acilden ayrılıp evime geldim yorgun ve bitkin bir vaziyette. O ara penceremin önüne gecenin bir yarısı serçe konuverdi. Uykusuzluktan gözlerimi zar zor açıp kapıyorum, uykuya da geçemiyorum. Bu da neyin nesiydi? Serçenin bir derdi vardı, var olması hayrola diye perdeyi araladım, camı açtım serçeyi seyre daldım. Bir şeyler diyordu kendi dilinde ah bir anlasam derken…

“Yedi gök ile onlarda bulunan varlıkların hepsi hal lisanıyla Allah’ı tesbih eder. O’na ibadet eder, fakat insanlar onların tesbihlerini anlayamazlar”(2) âyet-i kerîme düşüverdi gönlüme.

“Ne için var isen o’nun için yaşa! Ee böyle pencere önünde benimi izleyeceksin? Eşlik etmeyecek misin bana? Ee kalk bir teşekkür et Rabbine ey insanoğlu”der gibi sanki pencereme konan bu masum serçe. Bazen bir serçe dahi bizi silkeleyip kendimize getirmeyi başarıyor. Zira serçe deyip geçmemek lazım.

Her kalp sevdiğiyle meşgul olur. Gönül kimi severse dil de onu telaffuz eder. Her işe koyulduğunda, her işi başarıyla tamamladığında, her zor da her kolaylıkta, her şerde, her imtihanda Bir’i çağırır! Bir’i çağırmak Bir’e yönelmek, başka kimimiz var Bir’den gayrı… ALLAH (c.c.) demekten gayrısı yok insanın içini ferahlatacak…

Sözlerin en yücesiyle…

Hz. Ebu Hüreyre (r.a.) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

Allah Teala Hazretleri buyuruyor: 'Ben, kulumun hakkımdaki zannı gibiyim. O, beni andıkça ben onunla beraberim. O, beni içinden anarsa ben de onu içimden anarım. O, beni bir cemaat içinde anarsa, ben de onu daha hayırlı bir cemaat içinde anarım. O, şayet bana bir karış yaklaşacak olursa, ben ona bir zira yaklaşırım. Eğer o, bana bir zira yaklaşırsa, ben ona bir kulaç yaklaşırım. Kim bana yürüyerek gelirse, ben ona koşarak giderim. Kim bana şirk koşmaksızın bir arz dolusu günahla gelse, ben de onu bir o kadar mağfiretle karşılarım.”(3)

 

 


1.Bakara Suresi 216

2.İsra Suresi 44

3.Buharî, Tevhid 15;  35; Müslim Zikr 2,  Tevbe 1,

 

 

 


Perihan SAVAŞ diğer yazıları