Kutsal Topraklarda Çocuk

Hac ve Umre yapanlar ALLAH'ın misafirleridir. O'ndan bir şey isterlerse, onlara cevap verir. Af isterlerse, onları affeder.”(İbni Mâce, Menâsik/5)

Mekke ile Medine şu dünyadaki iki eşsiz hazine. Her müslümanın hasreti, yürek yangını... Eskiden genellikle dünya işleri düzene konur, emekli olunur, çocuklar evlendirilir, Hac ve Umre'ye o zaman gidilirdi. Sanki yarına çıkacağımız garantiymiş gibi... Şimdilerde çok şükür bu algı kırıldı ve büyük oranda gençler de artık Hac ve Umre ibadetini zaman geçirmeden yerine getirmeye çalışıyorlar.

Ancak konuyla ilgili bir yanlış algı daha var ki, o da çocukların kutsal topraklarda bir şey anlamayacağı ya da onlarla beraber gidilmesi halinde ibadetlerin yapılamayacağı düşüncesidir. Böylelikle evlatlarımız mübarek mekânların rahmetinden mahrum bırakılmaktadırlar. Çocuk bilmez, anlamaz diyemeyiz. Onlar günahtan uzak tertemiz kalpleri ile belki de bizden daha iyi o güzellikleri hissedebilirler. Bizim umre rehberimiz Sayın Âdem Bilensarı Beyefendi:

“Bir anne-babanın evladına bırakacağı en büyük mirastır.”demişti o mekânlara evlatları ile gelen misafirlere. ALLAH (c.c.) bu fakire iki kere umre nasip etti. O sonsuz merhameti ile gidemeyenlere o beldelere gitmeyi nasip etsin. Gidenlere ise tekrarlarını nasip etsin, inşallah. Biz çocuklarımız ile gittik. Gidene kadar cesaretimiz oldukça eleştirildi. Mümkün olmayacağı, bir şey anlayamayacağımız gibi temelde iyi niyetle söylense dahi şevkimizi kıracak birçok söz işittik. Yazımın başında da söylediğim gibi yanlış algılar... O halde gitmeyi teşvik açısından bu yazıda gelin hep beraber Peygamberimizin (s.a.v.) şu hadisine dikkat edelim;

Ebû Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre Rasulûllah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

“Hac ve Umre yapanlar ALLAH'ın misafirleridir. O'ndan bir şey isterlerse, onlara cevap verir. Af isterlerse, onları affeder.”(İbni Mâce, Menâsik/5)

Peki, şimdi şöyle düşünmemiz gerekmez mi? Basit bir dünya misafirliğinde bile kul olarak bizler inancımız gereği misafirimizi rahat ettirmeyi düşünmez miyiz? Kaldı ki yerin ve göğün yaratıcısı olan ALLAH'a misafiriz! O halde, ALLAH bize kolaylık gösterecektir. Yani “Hasbunallâh ve ni‘mel vekil…”

Evet, çocuk artı bir sorumluluk. Ama yapılabilir. Orada insana bir başka kuvvet geliyor. Normalde çocuğun kucağındayken iki adım atar, yorulursun. Ama orada 7 şavtı hiç anlamadan tamamlarsın. Sıcaktan baygın bakan evlâdını Zemzem ile serinletirken teşekkür edercesine gülüşünü görürsün. Safa ve Merve'de Sa‘y ederken zaten çok sevdiği koşmayı ibadetle birleştirdiğine tanık olursun.

Dünyanın dört bir yanından gelen müslümanlar senin çocuğunu, sen onlarınkini seversin.

Bakarsın tavafta, biri başına su döküyor, biri kraker ya da çikolata veriyor.

Tanımazsın ama bizi orada tek yürek yapan ALLAH'a hamd eder, zerreler gibi dönersin.

İçinde bir umut belirir, sonra “Ben günah ile geldim, RABBİM! Belki elimden tutan bu günahsız hürmetine beni affedersin ya da ondan gelen sıkıntıya sırf senin rızanı kazanmak adına sabretmeye çalıştığım için beni de affedersin.” diye düşünmeye başlarsın. Medine'ye gittiğinde Peygamberimizin (s.a.v.) çocukları ne kadar sevdiğini hatırlar, Selâm Kapısı’ndan içeri evlâtlarını verirken onların heyecanlarına tanıklık edersin. Kısaca KÂBE'ye sarılmalarını, Medine'de Asr-ı Saadet çocukları gibi koşuşturduklarını görürsün. Kendine döner sorgularsın; HANİ ANLAMAZLARDI... Sanki onlar senden daha iyi tanıyor gibiler.

         Bütün bu güzelliklerin yanında ufak bir kaç hatırlatma yapmak isterim. Her ne kadar orada da temin imkânı olsa da siz yine de yanınıza ateş düşürücü alabilirsiniz. Özellikle çantanızda çocuğu oyalayabilecek kraker, çikolata, kuruyemiş gibi yiyecekler bulundurmaya çalışın. Yanınıza mutlaka gece ziyaretleri için hırka ya da bebek battaniyesi alın. Eğer çocuklarınız biraz daha büyükse onlara mutlaka otelin kartını verin. Herhangi aksi bir durumda buluşulacak ortak bir nokta belirleyin. Bunu özellikle metaf alanında yapın. Tavaftaki herhangi bir kopuklukta endişenizi azaltır. Biraz dikkat ile zaten kimse birbirini kaybetmiyor. Ama her ihtimali göz önünde bulundurun.

Çocuk anneye gittiğinde babanın, babaya gittiğinde annenin mutlaka haberi olmalıdır. Günümüz şartlarında otellerde çocukların yemek ihtiyacı çok rahat giderilebiliyor. Günde bir kere dahi olsa sulu gıda vermeye dikkat etmeli ve özellikle süt içen çocuklara yarım yağlı süt verilmesini önerebilirim. Hava değişiminin olumsuz etkileri bu şekilde en aza indirgenebiliyor. Sakin olmakta fayda var. Onları hoş tutun. Her zamankinden daha anlayışlı olmaya çalışın. Bizim hırçınlığımız onlara çok çabuk geçiyor ve çocuk huysuz olabiliyor.

Bugün tavafınız az mı oldu? Üzülmeyin. Yarın ortama daha fazla uyum gösteriyor. Yeter ki gülümseyin. Zahmetsiz rahmet olmaz. Anın tadını çıkarın. Ömrünüzce unutamayacağınız anılar biriktirdiğinizin farkında olun.

İnşallah, onların Kâbe'nin örtüsüne değen elleri harama uzanmayacak, oraları gören gözleri harama bakmayacak. Gerçekten çok defa ağladıklarını gördüm. Kâbe’yi ilk gördüklerinde, ilk örtüsüne sarıldıklarında...

Nasıl da hacılar onları incitmeden nazikçe yer açıyorlardı. Herkes o kadar iyi ve hoşgörülüydü ki, sanki Ümmet-i Muhammed tek yürekti. Bir iki günden sonra, onların daha da sakinleştiklerini görürsünüz. Peygamberimize (s.a.v.) yakın olmak muhabbetlerini arttırmış ve onun gül kokusunu almışlardır bir kere... Bunun en büyük delili ise; her yıl: “Biz ne zaman Mekke'ye, Medine'ye gideceğiz?” sorusunu sormalarıdır.

O kutsal topraklara gidenler mutlaka duymuştur. En ufak bir aksilikte “Sabır hacı sabır” derler. İşte, sloganımız budur. Müsamaha elbisesi ile edebi takınmak. Sıkıntılarla karşılaşabilirsiniz. Allah sizi değişik imtihanlarla sınayabilir. “Anam babam sana feda olsun!” diyen sahabîler gibi biz de evlatlarımızın bize verdiği sıkıntılara rahatımızı feda ederek, Allah'ın sabredenlerle beraber olduğunu düşünmeliyiz.

Hani Efendimiz (s.a.v.) buyuruyor ya: “Hac meşakkattir.” veya “Medine'nin sıkıntılarına sabreden kimseye ben şefaatçi ve şahit olacağım.” (Müslim, Rumuz). Hac ve Umre, çeşitli zorluklarla ve sıkıntılarla yerine getirilen bir ibadettir. Bu yönüyle nefis terbiyesi açısından da önemlidir. Unutmayalım ki; eskiden deve kervanları ile 6 ay süren bir yolculuk idi. Günümüzde hiç tereddüt etmeden çocuklarımızı tatile götürüyoruz. Tatil yerinde de boğulma tehlikesi, kaybolma ve hastalık gibi sıkıntılar Allah korusun olabilir. Durum böyle iken, uçak ile Kutsal Topraklara mı götüremiyoruz? Eski zamanda yaşayan ecdadımız gibi çadırlarda kalmıyoruz. Yemekleri biz pişirmiyoruz.

“Ben Hacca veya Umreye niyetlendim.”dediğiniz anda karşınıza sürekli zorluklar çıktığını, şeytan güruhundan bir gurubun sizinle uğraşmaya başladığını fark edeceksiniz. Sizi vazgeçirmek, onu yapamazlarsa o mübarek beldede kandırabilecek bir yığın hileye başvururlar. Sanmayın ki, tek gidince her şey dört dörtlük olacak. Nasip ve Sabır yolculuğudur bu...

Biz; niyet hayır, akıbet hayır diyelim. Gönüller Tabibi Zü’l-Cenâheyn'in sözleri ile diyelim, tekrar edelim, hıfz edelim:

 

Ne güzel şey Besmele,

Verelim gel el ele,

Kesilsin bu velvele,

İlerle güle güle,

Bismillâhirrahmânirrahîm.

 

Evet, her hayrın başı olan besmele ile inşallah ailelerimizle hepimize nasip olsun.

Buyurunuz:

“Lebbeyk Allâhumme lebbeyk lebbeyke lâ şerîke leke lebbeyk inne’l-hamde ve'n- ni‘mete leke ve'l-mülk lâ şerîke lek…”


Yeşim Gezmiş TORTUM diğer yazıları