Köksüz Ağaç

İtaatla mürid sulara daldı, / Arkada mürşid onlarla kaldı,

Günümüzde sapla saman birbirine karıştığı için tasavvufi hayat hakkında da  maalesef bir çok yanlış düşünceler mevcuttur. Muhammedi ahlakla şerefyab olup tebliğ eden kim? Şeytanın maskarası olup neye ve kimlere hizmet ettiği belli olmayan sahte şeyhler kim? Burada sahte ve şeyh sözlerini yanyana kullanmak çok uygun değilse de ve bu iki söz asla bir araya gelmese de hakla batılı birbirinden tefrit edebilmek için , güneş balçıkla sıvanmaz diyerek islami ölçüleri bir düşünelim.  

Tasavvuf, ehli sünnet ve’l cemaat çizgisidir. Tasavvuf, kitap ve sünnete uygun bir ibadet hayatıdır. Tasavvuf Muhammedi bir ahlaktır. Haramlardan kaçınmayı, farzları ifa etmeyi ehl-i dünya olmamayı temel alır. Yani tasavvuf , İslâmı emrolunduğu üzere yaşamak için belirli kuralları, öğretisi olan bir okuldur.

Zülcenaheyn Hazretlerine kulak verelim

Var dünyada garip işler,

Yağmur yağar, akar seller,

Çakan şimşekle gök gürler,

Köksüz ağaçları alıp sürükler.

Bu dizeler sanki bize önce temeli sağlam kurmak gerektiğini ifade ediyor. Köksüz bir ağaç gibi olmamak için. İslâm adına yola çıkıp da Allah korusun ,şeytanlaşmış kişilerin oyuncağı olmamak, şeriat çizgisini korumak, dünya imtihanlarına karşı uyanık olmak ve Allah korusun bilerek veya  bilmeyerek küfür batağına düşmemek için…Sanki bize gökleri çatlatan şimşekler gibi  sesini duyurmaya ,hak yola çağırmaya çalışıyor ve ilâve ediyor uyanık olun!..

Beyitin  devamında ,

Doğar güneş , diner yağmur,

Selden geriye kalır çamur,

Bir mürşid müritleriyle,

Sellerin yıktığı köprüye varır.

İfadeleri aklımıza her imtihanın bir sonucu vardır ve bu sonuç kimini mutlu kimini mutsuz eder düşüncesini getirdi. Öyle değil mi? Kimisi yağmur rahmetiyle yıkanır da pak olur, ebedi saadet yurduna varır. Kimisi de  yağmurun şiddetinde yolunu kaybeder ,eşrefi mahlukat olduğunu, akil olduğunu unutur da ayaklar altında çamur olup, varılacak en kötü yere, azap yurduna varır. Allah korusun.

O halde Hak dostuna kulak verelim,

Onlara diyerek seslenir

Kim var kendine güvenir?

Atlasın şu seller içine,

Bakalım kendine ne denir?

Kendine güvenmek burada şahsıma itaati çağrıştırıyor. İnsanın güvenip inanmadığı kişinin sözünü tutması mümkün değildir. Bu öyle bir muhabbettir ki onda itiraz olmaz. Temelinde Hakk’a rıza ve teslimiyeti yerleştirmek hedeftir. Bu muhabbete sahip olan kim ola ki? Sonrasında bakalım şeyhinden manevi olarak nasıl istifade edecek.

Devam edelim…

İtaatla mürid sulara daldı,

Arkada mürşid onlarla kaldı,

Gezdiler, tozdular akşama kadar,

Fakat müridleri bir merak sardı.

İşte muhabbet meyvesini gösteriyor. Sen ki bana Hakk yolunun adabını öğretiyor bana rehberlik ediyorsun. O halde bende sana tabiyim.  Çünkü öğrenmeye talibim.

Akşemleyin onlar dönüyorlardı,

Karanlıkta iyi görmüyorlardı.

Müridin atladığı yere gelince,

Dedi aramızda bir noksan vardı.  

Evet bir müjde geliyor burada. Mürşid ben varım seni Hakk’a ulaştırabilmek için, seninle ilgilenen bir annenin yavrusunu gözetlediği gibi seni gözetleyen, muhabbet eden ben varım. Korkma der gibi karanlıkta bir el uzatıyor.

İsmiyle çağırdı onu oradan,

Asker gibi mürid koştu karadan

Elbisesi bile ıslak değildi,

Çünkü böyle istedi ulu Yaradan,

Kime ne için itaat etmesi gerektiğini bilen, kabiliyeti olan, ihlaslı, sadık, samimi mürid, hocasına o kadar sevgi ve saygı duyar ki huzurunda makamın ağırlığının farkında olarak emir komuta sistemini bilerek edeple huzuruna koşar. Allah’ın izni ile sınav başarı ile geçilmiş , mürid bilip bilmediği nice sırlara gark olmuştur. Yine Allah’ın izniyle mürşidin ilahi yardımı yetişmiş teslimiyeti sonucu eteği dahi ıslanmamıştır.

Gönüller tabibi  Zülcenaheyn Hazretleri, bizlere altından daha kıymetli bir nasihat ediyor bu son kıtada. Dikkat edelim…

Köksüz ağaçları sürütür seller,

Sadık olmayanları götürür eller,

Bağlıları yükselip arşa çıkınca,

Köksüzün yerinde eser hep yeller.

Bu mübarek yola sıdk ile bağlı değilsen, seni bu dünya öyle sürükler ki, tutunamaz yok olur gidersin. Evvel ahir olacak budur. Hak gelir batıl zail olur. Her ilmin bir profesörü vardır. Tasavvuf yolunda böyle kişilere mürşidi kamil denir. Denmiştir ki: Delilsiz gidilmez yollar yamandır. Eğer ki bu mübarek yola ve mürşidine samimi olarak bağlı değilsen sana bütün maneviyat kapıları kapanır ve sen gayet coşkun akan bir çeşmenin yanında su, su diye inleyerek garip bir halde can verirsin de o gün sana bir yardımcı bulunmaz.  Yahut da şöyle diyelim görülen her çeşmede durulmaz. Gönül bir kapıya tam bağlı olmalıdır ki istifade edebilsin. Elinde dibi delik bir kova ile çeşme çeşme dolansan ne fayda… Değil mi ki seni bilen bir usta dibi delik kovanı onarmadıktan sonra ömür boyu boş bir kovanın yükünü taşır da durursun. Tapduk Emre Hazretlerinin ifadesini hatırlayalım.

Aşk ile yürüyen, sırtında dünyayı taşır. Aşksız yürüyen beden diye bir ceset taşır.

Hakk dostlarının sözleri bir, çünkü kaynakları bir. Mürsidimizin sözünü tekrar edelim. Kendilerinin ifadesi ile tekrarda bereket vardır.

Bağlılar yükselip arşa çıkınca ,

Köksüzün yerinde eser hep yeller.

Bağlılık,bağlılık,bağlılık… Uzaklık ve yakınlık farketmez. Önemli olan sevgi bağının kuvvetidir. Bizler ahir zaman ümmeti olarak büyük bir şerefe nail olduk. Böyle bir zamanda bir Hakk dostu tanıyıp ona bende olduk. Nimet şükür ister. Hepimiz adına ALLAH’a  yarattığı zerreler sayısınca şükürler olsun. Eş Şeyh Es Seyyid Abdullah Demircioğlu Trabzoni Hazretlerine, MEVLAM bereketli ömrü, bizlere de istifade edebilmeyi nasip etsin. Gözünden, gönlünden düşürmesin.

Bu mübarek yolun mahsup ve mensuplarından olabilme duası ile. Amin. Ve sallallahu Aleyhi Ve Sahbihi Ve Sellim.

                                                                                        


Yeşim Gezmiş TORTUM diğer yazıları