Yeşim Gezmiş TORTUM

Çocuktan Öğrenebilseydim...

Çocuktan Öğrenebilseydim...

İnsan tefekkür sayesinde diğer varlıklardan ayrılır. Tefekkür ise ancak kalpte tasavvuru mümkün olan şeyler hakkında yapılabilir. Onun için insan ALLAH’ın yarattıklarını tefekkür edebilir. Kur’an da birçok ayette düşünen, akıl erdiren insanlar için ibretler vardır, denilmektedir. O halde, tefekkür için ALLAH’ın yarattığı şeylerden ibret almak diyebiliriz. İmam Gazali ‘Tefekkür ibadetin yarısıdır.’ demiştir. Gelin, zihnimizde bir pencere aralayalım, evlatlarımız üzerinden tefekkür edelim.

Tîn Suresi 4. ayette “Andolsun ki biz insanı en güzel biçimde (ahsen-i takvim) yarattık.” denilmektedir. İnsan büyüdükçe günahla tanışır, ya ALLAH’ın emrine itaat eder, günahlardan kaçınır ya da günahkâr olup yaratılışını bozar. Bu bakış açısıyla çocuklarımıza elbette öğretecek çok şeyimiz olduğu gibi onlardan öğrenecek çok şey olduğunu da söyleyebiliriz. İşte bunu tefekkür etmeye başladığımızda, kendimizi yazımızın başlığı olan çocuktan öğrenebilseydim derken buluyoruz.

İslâm âlimlerinin büyüklerinden olan İmam Suyutî (r.a) tasavvuf ehli olan kişilerin bazı özelliklerini şöyle açıklar.

Ebdal (seçkin veliler) dan olmak istersen, ahlâkını, çocukların huylarına çevir, çünkü onlarda beş haslet vardır ki, onlar büyüklerde olsa elbette evliya olurlar. Bu beş haslet şunlardır:

1-      Rızık için endişe etmezler.

2-      Hastalandıklarında kimseye şikâyet etmezler.

3-      Yemeği birlikte yerler yalnız yemeyi sevmezler.

4-   Korkunca hemen gözlerinden yaş akıtırlar.

5-  Kavga ettiklerinde, kin tutmadan hemen barışırlar.

Evet, büyüklerin sözleri de büyük oluyor. Şimdi dönüp kendimize soralım. Bizler de bu beş hâl mevcut mu, diye. Mevcut ise Allah’ın bize verdiği nimeti geri almasından korkarak şükredelim. Ama ya mevcut değil ise...

1- Rızık ile başlayalım tefekkürümüze; rızık korkusu ile manevî açlık birleşince bunalımlar, aile içi facialar intiharlar vs... Böyle haberlere ahir zaman ümmeti olarak ne kadar tanıdığız değil mi? Oysa Kur’an; “Nice canlı var ki, rızkını (yanında) taşımıyor. Onlara da, size de rızık veren ALLAH’tır. O, her şeyi işitir ve bilir.” (Ankebût, 60) demiyor mu? Peki, Peygamberimiz (s.a.v): “Ey insanlar! ALLAH ‘tan korkunuz ve rızık talebinde mutedil olunuz. Çünkü rızkı gecikse bile tamamını elde etmedikçe hiçbir nefis ölmeyecektir. O halde rızık talebinde ALLAH’tan korkun ve istemekte mutedil olun. Helâl olanı alınız, haram olanı bırakınız.” (İbn-i Mâce, 6. Cilt; Beyhaki) buyurmuyor mu?

Yani İslam, sebeplere sarılmayı emretmiş, tembellik etmekten men etmiş, olana da razı gelmemizi emretmiştir. Kısaca çocuklarımız gibi endişe etmeden teslim olmalıyız. Böyle düşününce insanın içine bir ferahlık geliyor değil mi?

2- Gelelim, hastalıktan şikâyet etmemeye…

Hastalık ve musibetler bizim için bir sabır sınavıdır. İnsanı Allah’a yaklaştırır. Dua kapısını açar. ALLAH; “Biz insana nimet verdiğimizde o yüz çevirir, başını alır uzaklaşır. Fakat kendisine bir sıkıntı dokununca bir de bakarsın uzun uzun yalvarır durur.” (Fussilet, 51)buyuruyor. Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretlerinin ifade ettiği gibi:

Hak şerleri hayr eyler,

Zannetme ki gayr eyler,

Arif ânı seyr eyler,

Mevlâ görelim neyler,

Neylerse güzel eyler.

diyerek isyandan kaçınmalı, vücudumuzun bize emanet olduğunu hatırlayarak, emanetin sahibine yakınmamalıyız. Sızlanmak musibeti artırır, tevekkül ise hafifletir. Çocuklarımızı hastayken gözlemlediğimizde sessiz sedasız yattıklarını görürüz. En fazla yaptıkları ağlamaktır ki bu da Rahman olan ALLAH’ın merhametine sebeptir.

3- Yalnız yemek yememek hususunda Peygamberimiz (s.a.v): “Yemeği toplu olarak yiyiniz; bereket topluluktadır.” (İbn-i Mâce) buyurmuştur. Ayrıca bu şekilde yemek, muhabbete vesiledir. Yine Pîr eş-Şeyh es Seyyid Gavsu’l-Azam Abdulkadir Geylani (k.s) Hazretleri: “Bütün amelleri araştırdım, yemek yedirmekten daha faziletli, güzel ahlâktan daha şerefli bir amele rastlamadım. Dünya benim elinde olsa isterim ki, onunla açları doyurayım. Elim deliktir, elimde hiçbir şey tutmam. Elime çok para geçse onunla bir gece geçirmem, onu bir gece yanımda tutmam.” buyuruyor.

Diyebiliriz ki çocuklar da soframızın bereketi, muhabbeti. Kim olursa olsun soframıza ne koyduğumuz önemli değil. Paylaşmamız, muhabbetimizdir önemli olan.

4- Bir diğer husus korkunca hemen gözlerinden yaşlar akıtırlar;

Kur’an-ı Kerim’de kâfirlerin katı kalpliliğine işaret edilmiş, ALLAH korkusundan ağlayan, yumuşak kalpli, merhametli müminler cennetle müjdelenmiştir. ALLAH Rasulü: “Eğer benim bildiğini bilseydiniz az güler çok ağlardınız.” (Buhârî; Müslim) buyurmaktadır.

Ağlamanın sebebi Allah korkusu ve sevgisi, cehennem kıyamet ve ölüm olabileceği gibi; dünya ile ilgili üzüntü ve acılar da olabilir. İslam’da; ailevi, dünyevi acılara ağlamayıp sabretmek tavsiye edilmekle beraber, taşkınlık yapmadan ağlamakta yasaklanmamıştır. Dini his ve heyecanla, ağlamak tavsiye edilmiş ve büyük sevaplar vaat edilmiştir. Mesela kimsenin bulunmadığı bir yerde Allah’ı zikredip, ağlayan müminin ahirette Allah’ın özel lütfuna nail olacağı (Buhârî, Rekâik 24) hadislerde belirtilmiştir. Bilebilseydik dualarımızı ALLAH ‘a ulaştırmanın en emin yolunun gözyaşı olduğunu Yunus gibi:

Ağla gözüm ağla, gülmesem gayrı

Gönül dosta gider, gelmezem gayrı

diyebilirdik. Bilebilseydik ALLAH korkusundan ağlayan göze ateşin değmeyeceğini biz de az güler, çok ağlardık.

5- Kavga edince kin tutmadan barışırlar.

Çok defa yaşamışızdır. Biz daha ne için kavga ettiklerini anlayamadan, çocuklar yeni bir oyuna başlamışlardır bile. Peki, biz nasılız?

Peygamberimiz (s.a.v): “Birbirinizle alâkayı kesmeyin! Birbirinize kin tutmayın! Haset etmeyin! Ey ALLAH ‘ın kulları! Kardeş olun.” (Müslim, Birr) buyurmuştur.

Nefsî tasarruflar ile hareket etmemeli, affetmeyi öğrenmeliyiz. İlâhi adalet elbet tecelli edecektir. ALLAH’a güvenmeli, hesap gününü unutmamalıyız. Ancak böyle yaparak çocuklar gibi mutlu olabiliriz. Yoksa hayatı önce kendimize zehir ederiz. Bir ateş, içimizi yakar durur.

Çocuklarımızdan öğrenecek ne kadar çok şey varmış değil mi? Büyütürken, büyüyoruz, aslında.

Öğrettiğimizi düşünürken, öğreniyoruz ve en büyük silahımız olan duaya sarılıyoruz.

Ya Rabbi, Bizi nimetine şükreden ibadetini güzel yapan ve doğru konuşanlardan eyle. Bildirdiklerinle amel etmemizi nasip eyle.

Âmin.


Yeşim Gezmiş TORTUM diğer yazıları