Ne Zaman Kopacak!

Kıyâmet ne zaman kopacaktır” diye soran bir kişiye Allah Rasulü şu cevabı vermiştir:...

Musevilik, Hıristiyanlık ve İslâm evrenin, dolayısıyla içinde yaşadığımız dünyanın yani yerkürenin sonradan yaratıldığı konusunda ittifak etmişlerdir. Tevrat’ın Tekvin (yaratış) bölümünde bu konu anlatılır ve burada verilen bilgilere Hıristiyanlar da inanır. Evrenin, dolayısıyla dünyanın sonunun geleceğini Hıristiyanlık ve İslâm, Musevilikten daha güçlü bir biçimde vurgular. Hz. İsa, verdiği vaazlarda kıyâmetin kopmasının yakın olduğunu sıklıkla vurgulamıştır. (bk. İncil, Matta, 24/26, Markos, 13/24-31, Luka 21/25)

Savaşlar, kıtlık, deprem, güneşin ve ayın kararması, yıldızların dökülmesi, ihtilaller, karışıklıklar, dinden dönme, dinsizlik, fitne ve fesat gibi olayların sıkça meydana gelmesi kıyâmet alâmetlerindendir.

Yahudilikte genellikle dünyanın ömrü yedi bin yıl olarak kabul edilir. Hıristiyan ve Müslüman ilahiyatçılar da bu rakamı kabul etmişlerdir. Her üç din de dünyanın geriye kalan ömrünün geçen kısmına göre daha kısa olduğunu söyler ve kıyâmetin kopmasının yakın olduğunu; altını çizerek belirtir.

Kur’ân şöyle der: “Kıyâmet yaklaştı...” (Kamer, 54/1) “Halkın hesap vereceği zaman yaklaştı”, “Hakk’ın vaadi yakındır.” (Enbiyâ, 21/1, 97), (Ahzâb, 33/63), (Nahl, 16/77)

Hz. Peygamber de iki parmağını göstererek: “Yaşadığım dönemle kıyâmet arasında iki parmak arasındaki mesafe kadar bir süre vardır” demiş ve bir çocuğa işaret ederek: “Eğer ömrü uzun olursa bu çocuk kıyâmetin koptuğunu görür.” (bk. Müslim, Fiten, 132, 136) buyurmuştur.

Başka bir hadiste ise Efendimiz (s.a.s), önceki peygamberlerin dönemini bir günün sabahtan ikindi vaktine kadar olan zaman dilimine, kendi dönemini de ikindiden güneşin batmasına kadar olan süreye benzetmiştir.

Bugün evrenin ve dünyanın yaşı milyarlarla ifade ediliyor. Bu durumda kıyâmetin yakın olduğunu ifade eden ayet ve hadislerin anlamı ve yorumu nedir acaba, sorusuna verilen cevaplardan ikisi şudur:

1. Kur’ân’da ve sahih hadislerde evrenin ve yerkürenin yaşı hakkında bir rakam verilmemiştir. Kıyâmetin kopmasının yakın oluşu evrenin ve yerkürenin şimdiki ömrüne göre bundan sonraki ömrün daha kısa oluşu anlamına gelir.

2. “Bir kişi öldü mü onun kıyâmeti kopmuştur.” (Aclunî, Keşfu’l-Hafâ, II, 277)

Bu hadise göre kişinin ölümü onun kıyâmetidir ve bu anlamda kıyâmet çok yakındır, kaşla göz arasındadır. İnsan her an ölümle karşı karşıyadır. Kıyâmetin yakın oluşu ecelin ve ölümün yakın oluşu ile açıklanabilir.

Evrenin ve yerkürenin Hz. Peygamber döneminden itibaren geriye kalan ömrünün kaç yıl ve asır olduğu konusunda Kur’ân’da ve sahih hadislerde bir rakam verilmediğine göre şimdi bilginlerin bu konuda kesin bir rakam telaffuz etmeleri İslâm’a uygun değildir. Hatta yaklaşık bir rakam söylemeleri ve tahmini bir sayıdan söz etmeleri de yanlıştır. Eğer kıyâmetin zamanını belirlemek için bir rakam söylenir ve “Kıyâmetin kopmasına şu kadar gün veya hafta veya ay veya sene veya asır vardır, denirse bunun kehanetten öte bir anlamı olmaz ve kâhine inanan Hz. Muhammed’e (a.s) inanmamış sayılır.

Bir Müslüman Kur’ân ve Hadise uyarak genel bir ifade kullanarak: “Kıyâmetin kopması yakındır” der ve bu konuda belli bir tarih vermez. Bu üstü kapalı bir ifadedir, bunu açmak ve belirli hale getirmek yanlıştır, günahtır. Eğer bu tarihi tespit etmek uygun olsaydı bunu Allah Teâlâ (c.c) Kur’ân’da, Rasûlü (s.a.s) hadislerde yapardı. Hâlbuki yüce Allah ve Rasûlü bu hususun mübhem kalmasını özellikle istemişlerdir. Çünkü insanların yarar ve çıkarı bundadır. İnsanların yarar ve çıkarlarını insanlardan çok yüce Allah ve Rasûlü bilir. Kıyâmetin kopacağı zamanın mübhem ve meçhul oluşu Allah Teâlâ’nın insanlar hakkında merhametli oluşunun eseridir.

Hakk Teâlâ buyurur:

“Kıyâmet muhakkak kopacaktır, bunda hiç şüphe yoktur.” (Hacc, 22/7), (Câsiye, 45/32)

“Kıyâmetteki deprem dehşetli bir şeydir.” (Hacc, 22/1)

“Büyük bir felakettir, çok acıdır.” (Kamer, 54/46)

“Kıyâmet ansızın gelir.” (En‘am, 6/31, Hacc, 22/55)

“Kıyâmet belki de yakındır...” (Ahzâb, 33/63; Şuarâ, 42/17)

“Senden, kıyâmetin kopacağı tarihi vermeni istiyorlar. De ki: Bu tarihin bilgisi Allah’ın katındadır.” (A‘raf, 7/187; Ahzâb, 33/63; Fussilet, 41/47; Zuhruf, 43/85; Kıyâmet, 71/1; Lokman, 31/34)

“Allah’tan başkası gaybı bilmez.” (Neml, 27/65)

Kıyâmetin kopacağı tarih, gün, hafta, ay, yıl ve asır olarak gaybtır.

Hz. Peygamber, Cibril hadisinde kıyâmetin tarihi sorulunca: “Kıyâmetin ne zaman kopacağı hususunda soru sorulan, soru sorandan daha fazla bilgiye sahip değildir.” demiştir. Diğer bir hadiste: “Beş gayb vardır, kıyâmetin kopacağı tarih bunlardan birisidir.” (Buhârî, Tefsir/6; Tevhid/4)

Yukarıdaki ayet ve hadislerden açıkça anlaşılmaktadır ki kıyâmetin yakın olduğunu vurgulayan Şâri‘ (c.c), bunun tarihini tespit ve tayin etme hususunda iradesini açık ve kesin bir biçimde dile getirmektedir. O halde bu meseleyi kurcalamanın ve bu hususta bir tarih belirlemenin hiçbir yararı yok, ama zararı çoktur. Bu yöndeki merak ve çaba dünya hayatı için de âhiret hayatı için de sakıncalıdır.

“Kıyâmet ne zaman kopacaktır” diye soran bir kişiye Allah Rasulü şu cevabı vermiştir:

“Kıyâmet günü için ne hazırladın?” (Buhârî, Edeb/91; Müslim, Birr/165)

Önemli olan kıyâmetin ne zaman kopacağı değil, kişinin o gün için nasıl bir hazırlık yaptığıdır. Mü’min, kendisini ilgilendirmeyen bir şeyle uğraşmaz, kendisini ilgilendiren şeyle uğraşır.

Kıyâmetin kopacağı tarihi belirlemek dine aykırı olduğu gibi, akla ve ilme de aykırıdır. İster din âlimi ve evliyâ, ister bilim adamı olsun hiç kimse kıyâmetin kopacağı tarihi belirleme hak ve yetkisine sahip değillerdir. Bu tarihi Hz. Peygamber bile belirlememiştir. Şu halde kıyâmetin kopacağı zaman hakkında belli bir tarih veren kimseye ister din, ister bilim adamı olsun inanmamak gerekir. Çünkü yaptıkları iş kehanettir, falcılıktır, müneccimliktir. Bütün bunlar gaybı bilme anlamına geldiği için de: “Allah’tan başka hiç kimse gaybı bilmez” şeklindeki temel kuralına aykırıdır ve günahtır.

Kıyâmetin yakın olduğunun bir takım alâmetleri vardır. Bunlardan bir kısmı dînî ve ahlâkî mahiyettedir. Dinsiz ve ateistlerin çoğalması, dince kutsal sayılan hususlarla alay edilmesi, dindarların aşağılanması, fuhşun ve içkinin yaygınlaşması, zulmün ve haksızlığın dayanılmaz boyutlara ulaşması gibi. (bk. Buhârî, Hudûd/29; Fiten/25; Müslim, Fiten/39)

Diğer kısmı; bir dumanın çıkıp ortalığı kaplaması, yer çöküntülerinin görülmesi ve güneşin batıdan doğması gibi kevnî (kozmik), astronomik ve jeolojik olaylardır. Bu gibi olaylar kıyâmetin yakın olduğunun işaretleridir. Fakat yukarıda da belirtildiği gibi kıyâmetin yakın olduğunu zaten Kur’ân-ı Kerim haber vermiştir.

Sonradan uydurulan bazı hadislerle her kötü, uğursuz ve garip olay ahir zamanın geldiğinin veya yaklaştığının alâmeti sayılmış ve Müslümanlar adeta “Kıyâmet koptu kopacak” şeklinde bir beklenti içine sokulmuş, bu da bazı mü’minlerin telaşa kapılmalarına, diğer yandan bazı istismarcıların, felaket tellallarının, kara habercilerin, şarlatanların ve din bezirgânlarının ortaya çıkmasına yol açmıştır. Oysa telaşa kapılmaya ve paniklemeye hiç gerek yoktur. Âhiret için hazırlıklı olmak yeterlidir. Bundan sonrası Allah Teâlâ’ya aittir. Kıyâmet kopacaksa kopar, bunu kimse engelleyemez veya geciktiremez. Eğer kıyâmet kopmayacaksa, Allah Teâlâ’dan başka bir kimse bunu koparamaz. Kıyâmetin Cenâb-ı Hakk tarafından belirlenin bir eceli, bir miadı, bir vakti ve saati vardır. O an gelmeden kıyâmet kopmaz. İnsanlar gibi evrenin ve yerkürenin de mukadder bir ömrü, bir kaderi vardır. Evren ve dünya, kendileri için takdir edilen bu gâye yönünde seyretmektedirler. Kıyâmetin kopuş noktasına ne zaman varacaklarını sadece Mevlâ bilir ve O da bu bilgiyi saklı tutmuştur.

Âhiret hayatına inanan bir mü’min ‘kıyâmet kopacak’ diye telaşa düşmez. Ölümü zaten onun kıyâmetidir ve bu da uzak değildir. O, bunun yakınlığını her an ensesinde hisseder. Mü’minin yapacağı şey şudur:

Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için, yarın ölecekmiş gibi âhiret için çalışmak...

Rasûl-i Ekrem Efendimiz buyurur:

“Bir mü’min kıyâmetin kopmak üzere olduğunu görse ve elinde de bir fidan bulunsa, kıyâmet kopmadan önce bu fidanı dikecek kadar vakti olsa bunu diker. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 184/191)

Âhiret için hazırlığını yapan ve azığını temin eden bir Müslüman ‘kıyâmet koptu kopacak’ diye telaşlanmaz. Hakk Teâlâ’ya tevekkül eder, O’na teslim olur, kaderine râzı olur.


Prof. Dr. Süleyman ULUDAĞ diğer yazıları