Doç. Dr. Abdulkadir MACİT

Bir Üniversite Öğrencisine Hayat Rehberi

Bir Üniversite Öğrencisine Hayat Rehberi

Okuma listemizde Hatıratlara bir alan açmamız yaşanmışlıkların üzerine ufkumuzun genişlemesine imkân tanıyacaktır.

Üniversite yılları bir öğrencinin hayatında çok hayati bir dönemdir. Bu hayatilik bir cihetten üniversite sonrasında belki bir ömür icra edeceği mesleğinin temelini attığı bölümünü okumasından, diğer cihetten ise insan-mekân-okuma üçlüsünün kişinin hayat felsefesinin, mefkûresinin veya ideolojisinin muhkemleşmesini sağlamasından kaynaklanmaktadır. Diğer bir ifadeyle, üniversite seneleri, öncesinde gerek aileden, gerek çevresinden elde ettiği ortalama güzelliklerin insan-mekân-okuma üçlüsünün tesiri ile devam etmesi veya devam etmemesinin yaşandığı yıllardır. Daha başka bir deyişle ise üniversite yılları ortalama güzellikler ile fakültelerine gelen nice insanların mezkûr üçlünün olumsuz tesiri ile sahip oldukları güzellikleri kaybetmek ve istikametlerini şaşırmak durumunda kaldıkları yıllardır.

Bu üçlüden birincisi olarak zikrettiğimiz insan, şüphesiz ki birlikte kalınan, eğitim görülen ve vakit geçirilen kişidir. Bu hususta “Kişi arkadaşının dini üzerinedir” düsturu gereği arkadaşın hasını, samimisini ve ahlaklısını, hassaten de ilim-irfan içinde olanını seçmek çok önemlidir. Kişiyi okumaya, ilim meclislerine ve akademik araştırmaya sevk eden bir arkadaş veya arkadaş grubu büyük bir velinimettir. Bu üçlünün ikincisi kalınan mekândır. Arkadaşlar için zikrettiğimiz hususiyetler mekân için de şüphesiz geçerlidir. Kişiye maddi ve manevi tekâmülü sağlayan, ilim-irfan meclisleri sunan, kardeşliği tesis eden bir mekân yine çok büyük bir nimettir. Dolayısıyla maddi olarak kaldığımız mekân ve manevi olarak (akıl-ruh-gönül olarak samimiyetinde) kaldığımız arkadaş-insan hususunda çok titiz bir seçim yapmak durumundayız.

Bu yazımızda mezkûr üçlünün esasen üçüncüsü üzerinde durmak istiyoruz: Okuma. Dinimizin ilk emrinin kendisini yerine getirmemizi istediği, nafile ibadetlerden daha üstün mertebede addedildiği, insanı Allah’tan (c.c) hakkıyla korkan ve Peygamber’in (s.a.s) varisi olma makamına yükselten olarak nitelendirdiği okuma. Yaradan Rabbinin adıyla okuma. Bu konuda şüphesiz ne okuyacağımız sorusu hayli önem arzetmektedir. Bu konuda Yusuf Kaplan hoca’nın ifade ettiği “Pergel Metaforu” bizim için önemli bir kriter olmalıdır. Bu metafora göre, doğru daireler çizmek için pergele ve pergelin demir ucunun sabitesine ihtiyaç vardır. Pergelin demir ucu sabit olursa diğer ucun açısı önemli değildir, dar veya geniş olsun düzgün daireler ortaya çıkar. Ancak demir uç sabit değilse düzgün daireler çizmek imkânsız hale gelir. Bu metaforun bir yansımasını Mevlevî’lerin sema gösterisinde de görmekteyiz. Nitekim Mevlevî’lerin dakikalarca dönmelerine rağmen sabitelerini bozmamalarının ve yerlerinden sapmamalarının temel sebebi yine pergel metaforudur. Malumdur ki, Mevlevilerin sağ ayakları sabittir, sol ayakları ise onun etrafında dönmektedir. Bu yüzden onlar düzgün ve estetik bir dönüş gerçekleştirmektedir.

Konumuz ile pergel metaforunun ilgisine gelince; zihin dünyamızın beslenmesinde okumalarımızın dayandığı demir uç rolünü üstlenen merkezi okumalar olmalıdır ki, zihnimiz doğru okumalar neticesinde doğru fikirler ve eylemler ortaya koyabilsin. Şayet merkezi, sabitesi olan ve kendilerinden beslendiğimiz okumalar olmazsa zihni savrulmalar, itikadi sapkınlıklar ve ameli yanlışlıklar olması kaçınılmazdır. Zihnin okuma hususunda merkezi ucu sabitesini elde ederse pergelin diğer ucunda olduğu gibi, açıyı yani okuma alanını ne kadar çok genişletirsek genişletelim bu durum, olumsuzluk ortaya çıkarmayacaktır. Dolayısıyla okumalarımızda merkezden çevreye genişleyen bilinçli ve seçici bir halka/liste olmalıdır.

Bu halkalardan ilki esasen zihnimizin merkezi konumunu inşa etmesi gereken, demir uca benzetebileceğimiz eserlerdir. Hatta bu eserler, hayatımızda biri bitince diğerine başlanan ve ömür boyu devam ettirilen bir fonksiyon taşımalıdır. Üniversite yıllarında bu eserlerden her alanda en azından bir tanesinin bitirilmesine azmedilmelidir. Bu eserler evvelemirde Kuran-ı Kerim meal ve tefsiri, Hadis, Akaid, İlmihal ve İslam Tarihi (Peygamberler ve Siyer-i Nebi) okumalarıdır. Bu konuda eser isimleri önermemiz ufuk açıcı ve uygun olacaktır: Kuran-ı Kerim (Diyanet’in heyet meali, Mevdudi’nin Tefhimu’l-Kuran ve Ömer Çelik’in Kuran-ı Kerim Tefsiri), Hadis (Riyazu’s-Salihin), İlmihal (Diyanet’in 2 ciltlik ilmihali), İslam Tarihi (Peygamberler Tarihi olarak Ahmet Lütfi Kazancı’nın Peygamberler Tarihi, Sezai Karakoç’un Yitik Cennet’i; Siyer olarak Muhammed Hamidullah’ın İslam Peygamberi, Münir Muhammed Gadban’ın Nebevi Hareket Metodu; İhsan Süreyya Sırma’nın Müslümanların Tarihi). Bu eserler üzerine inşa olunmuş zihin, üniversitelerin hangi bölümünü okursa okusun içinde olduğu beden ile doğru ve düzgün ameller ortaya çıkartır. Ancak bunlar üzerine inşa olunmamış zihin, İlahiyat dahi okusa yer aldığı bedenden doğru ve düzgün ameller ortaya çıkmaz. Bu yeryüzünde nice makine mühendisleri, gazeteciler, öğretmenler ve bürokratlar zikrettiğimiz zihin ve beden ile insanlığın hayrına öncü çalışmalar yapmışken tersi hususiyette olan İlahiyatçılar da insanlığın ifsadına çalışmalar sergileyebilmişlerdir.

Zihnin inşa ve muhkemleşmesini temin edecek bu okumaların hemen yanı sıra klasik kaynaklar dediğimiz eserler ile okuma süreci devam ettirilmelidir. Bu eserler kendi ilimlerimizi kendi kavramlarımızla konuşmak ve anlamak hususunda çok önemlidir. Bu bağlamda İbn Haldun’un Mukaddime, Şatıbi’nin Muvafakatnâme, Şah Veliyyullah Dıhlevi’nin Huccetullahi’l-Bâliğâ, Kınalızade’nin Ahlak-ı Alâî, Gazzali’nin İhyâu ‘Ulûmi’d-Dîn, Maverdi’nin Kitabu’t-Tevhid, Erzurumlu İsmail Hakkı Bey’in Marifetnâme, M. M. Şerif’in İslam Düşünce Tarihi gibi eserler ilk etapta zikredeceklerimizdir.

Halkayı genişletirken İslamcı Geleneğin Öncüleri olarak zikredebileceğimiz isimlerin eserleri de listemizde yer almalıdır. Said Halim Paşa’nın Buhranlarımız, Mustafa Sabri Efendi’nin Hilafetin İlgası, Muhammed Esed’in Yolların Ayrılış Noktasında İslam, Said Nursi’nin Risaleler, Hasan el-Benna’nın Risaleler, Mevdudi’nin Kur’an’a Göre Dört Terim, Mehmet Akif Ersoy’un Safahat, Muhammed İkbal’in İslam Düşüncesinin Yeniden İhyası, Aliya’nın Doğu ile Batı Arasında İslam, Ebu'l Hasan Ali En-Nedvi’nin Müslümanların Gerilemesiyle Dünya Neler Kaybetti kitabı mühimdir.

Ülkemizde Müslümanların fikri ve entellektüel öncülüğünü yapmış isimler arasında Nurettin Topçu’nun, Cemil Meriç’in, Necip Fazıl’ın, Sezai Karakoç’un, Nuri Pakdil’in, Cahit Zarifoğlu’nun, Rasim Özdenören’in ve İsmet Özel’in külliyatlarını okumak lazımdır.

Okuma listemizde Hatıratlara bir alan açmamız yaşanmışlıkların üzerine ufkumuzun genişlemesine imkân tanıyacaktır. Bu hususta Ali Ulvi Kurucu’nun Hatıralar, Ahmet Muhtar Büyükçınar’ın Hayatım İbret Aynası, Celal Hoca’nın Hatıralar, Mahir İz’in Yılların İzi, Necmettin Erbakan’ın Davam, Malik Bin Nebi’nin Konuşmalar, Aliya’nın Tarihe Tanıklığım,  Hasan el-Benna’nın Hatıralarım, Hayreddin Karaman’ın İslami Hareket Öncüleri, İlke yayıncılığın çıkardığı Çağa İz Bırakan Önder Şahsiyetler (Hasan el Benna, Bediüzzaman Said Nursi, Mehmet Akif Ersoy, Mevdudi, Muhammed İkbal, Seyyid Kutup, Malcolm X, Ömer Muhtar, Aliya İzzetbegoviç) ve Nurettin Yıldız’ın İşi Vaktinden Çok Olanlar, muhakkak bu listede olmalıdır ve okunmalıdır.

Nefsin muhasebesi, her yönüyle yenilenmemiz ve tazelenmemiz için şu kitaplara da başvurmak gerekmektedir. Haris el Muhasibi’nin Farzet ki Öldün, Ruhi Özcan’ın Vahiy Kültürü, Fethi Yeken’in Müslüman Olmam Neyi Gerektirir, Abdullah Yıldız’ın Yusuf’un Üç Gömleği ve Bir Tevhid Eylemi Olarak Namaz, Ali Haşimi’nin Müslüman Şahsiyeti, Nedvi’nin İtikat, İbadet ve Güzel Ahlak, Şerafettin Kalay’ın İslam Edebinden Demetler, bu konuda hemen okunması gereken eserlerdir.

Birkaç asırdır muhatap olduğumuz, Batı Avrupa’nın öncülüğünü yaptığı Batı medeniyetini tanımamız da zihin pergelimizin açısını genişletmemiz itibariyle elzemdir. Bunun için Kasım Küçükalp–Ahmet Cevizci’nin Batı Düşüncesinin Felsefî Temelleri, Marshall G. S. Hodgson’ın Dünya Tarihini Yeniden Düşünmek ve İslam’ın Serüveni, Gerard Delanty’nin Avrupa’nın İcadı, Jack Goody’nin Tarih Hırsızlığı, Leo Huberman’ın Feodal Toplumdan Yirminci Yüzyıla, Christopher Dawson’un Batının Oluşumu ve David Harvey’in Yeni Emperyalizm kitapları ilk etapta tetkik edilebilir.

Bütün bu kitapları şahsi veya esasen bir hocanın riyasetinde okumak ve ardından tahlil etmek veyahut yukarıda zikrettiğimiz özelliklerde bir arkadaş grubunu oluşturup bu listeden okumalara ivedi olarak başlamak gerekmektedir.

Son sözler olarak; üniversite yıllarının merkezine okuma eylemini yerleştirmek elbette çok esaslı bir şarttır. Ancak bu eylem diğer eylemlere kurban edilmeyecek şekilde sürdürülmelidir. Diğer eylemlere örnek olarak şunları zikredebiliriz: Üniversite yıllarında ehliyet alınmalı, araba kullanımı öğrenilmelidir. Pasaport alınmalı, yurt dışına gidilerek bu tecrübe elde edilmelidir. Bir spor dalında, bir sanat dalında veya bir musiki aletinde uzmanlaşılmalıdır. Din ve medeniyet dilimiz Arapça başta olmak üzere bugünkü muhatap dilimiz İngilizce muhakkak surette öğrenilmelidir. Okuduğunuz alanın uzmanlığını sağlayacak bilgi birikimine sahip olunmalı, bölüm birincisi olacak şekilde derslere çalışılmalıdır. Bir kulüp, topluluk veya konseyde yer almalı, vakıf, dernek veya kurumun mensubu olarak eylem/aksiyon tarafını ihmal etmemelidir. Ancak buralardaki eylemler baştan beri vurguladığımız üzere okuma eylemimizi güçlendirecek, destekleyecek veya organize edecek şekilde kurgulanmalı veya programlanmalıdır. Üniversite yıllarında kuşanılması gereken önemli ahlaki hassasiyetlerden birisi de kız-erkek ilişkileri konusunda olmalıdır. Üniversite yıllarında flört veya sevgililik gibi bir yönüyle zinaya yaklaştırıcı, diğer yönüyle ilim yolunda asli vazifelerinden uzaklaştırıcı bu eylem gündemden uzak tutulmalıdır. “Ben Allah’tan (c.c) hayâ ederim!” hissiyatı bir an olsun elden bırakılmamalıdır. Olunacaksa da gömleği arkadan yırtılanlardan olunmalıdır. Ancak üniversite sonrasında da evlilik geciktirilmeden gerçekleştirilmelidir.

Ve esasen, merkezde okuma eylemi olmak üzere zikrettiğimiz bütün eylemler sadece ve sadece Allah rızası için olmalıdır. Bütün bu eylemler insanlığın sorunlarına eğilmemizde bizim kuşandıklarımız olmalıdır. Bütün bu eylemler insana, topluma, şehre, ülkeye ve insanlığa dokunmamıza vesile olmalıdır. Ki anlam katsın ve kazansın. Vesselam.


Doç. Dr. Abdulkadir MACİT diğer yazıları