Emre ALTINTAŞ

Namazda Niçin Huşu Duyamıyoruz?

Namazda Niçin Huşu Duyamıyoruz?

Ey Hak tâlibi can! Önce ambara giren fareden kurtulma çaresini ara..

“Namazdaki bu hoş işaretleri gör de, sonunda, kesin olarak işin böyle olacağını anla... Aklını başına al da namaz yumurtasından civciv çıkar, yani namazdan manen yararlan, yoksa dane toplayan bir şey öğrenememiş kuş gibi, Allah’ın büyüklüğünü düşünmeden yere başını koyup kaldırma.”

“Ey Hak tâlibi can! Önce ambara giren fareden kurtulma çaresini ara, ondan sonra buğday toplamaya çalış. Büyüklerin büyüğü olan, gönüllere gönül kesilen sevgili Peygamberimizin:

‘Namaz, ancak kalp huzuru ile tamam olur’ hadisini hatırla da nefisten ve şeytandan kurtulmak için kalp huzuru ile namaza başla.

Eğer ambarımızda, hırsız bir fare bulunmasaydı, kırk yıllık ibâdet buğdayı nereye giderdi? Her gün azar azar da olsa, candan ve sevgi ile sâdıkâne yapılan ibâdetlerden, iyiliklerden hâsıl olan iç rahatlığı ve huzur neden gönlümüzde hissedilmiyor?

Çakmak demirinden birçok kıvılcım sıçradı. İlâhî aşkla yanan gönül onları çekti aldı. Fakat karanlıkta gizli bir hırsız var. Kıvılcımları söndürmek için üstlerine parmak basıyor. Dünyada manevî bir çerağ uyanmasın diye, o karanlıktaki hırsız, kıvılcımları söndürüyor.

Allah’ım, senin inâyetin, merhametin bizimle beraber oldukça, şeytandan, o alçak hırsızdan (nefs-i emmâre) ne korkumuz olur? Sen, bizimle beraber olup, bizi korudukça, ayakaltında yüz binlerce tuzak olsa da önemi yoktur.”

“O kerem sahibi, namazda gizlenmiştir; gönül namazı kılan, kendini tamamıyla Allah’a veren kuluna lütuf ve ikramda bulunur! O’nun affı ve mağfireti, günaha şeref elbisesi giydirir de böylece o günahı affedilmeye, ihsana, kurtuluşa vesile eyler, sebep kılar!”

“Bu namaz da, oruç da, hac da, Allah yolunda savaş da hep insanın ezeldeki sözleşme inancının şahitleridir.”

‘Ben namazda Rabbim’e yönelirim; O’nun iltifatına alışmışımdır.’

‘Namaz, gözümün nurudur.’ sırrı zuhur eder; gözlerim nurlanır, içim açılır. Namazda, içimde duyduğum rahatlıktan, manevî zevkten ötürü ruhumun penceresi açılır da, oradan vasıtasız olarak Allah’tan haberler gelir, ilham gelir. Allah’ın ilhamı, feyz yağmuru, rahmeti, nuru, ezeldeki kaynağımdan ve hakikatimden gelir, penceremden evime girer. Penceresi olmayan bir ev, cehennem gibidir.

Ey Allah’ın kulu! Dinin aslı, temeli manevî pencere açmak ve oradan tevhîd ve hidayet nuru alarak gönlü, gözü aydınlatmaktır. Yol açmak için ormana az kazma vur! Sen gel, himmet kazmasını nefis duvarına vur da gönle manevî bir pencere aç!”

Hürriyet Allah’a kulluktur. Hür insan, Allah’a kul olandır. Nefsin ve şeytanın arzuları istikametinde hareket, yaradılış gayesine ters düşmektir. Nefsin perdelerini aralayıp veya ortadan kaldırıp Hakk’a vuslattır kulluk, O’nun huzurunda olmaktır. O’nsuz olan anlar köleliktir.

Kulluk sadece cesetle değil, gönülle ibadet etmektir. Ezan sesleri kalbimin mescidine öyle muhrik gelir ki, onun tesiri ile gönül mabedimin kapısı aşk ateşiyle yanıyor.”

“Bize doğru yolu gösteren, bizi kötülüklerden alıkoyan namaz, beş vakitte kılınır. Hâlbuki âşıklar, daima namazdadırlar! O gönüllerindeki aşk, başlarındaki ilahî sevgi ne beş vakitle yatışır, ne de beş yüz bin vakitle geçer gider!”

“Dostların yanına eli boş gelmek, değirmene buğdaysız gitmeye benzer. Cenab-ı Hakk, mahşer gününde halka: ‘Kıyamet günü için ne armağan getirdiniz?’ diye soracak. ‘Sizi ilk yarattığımızda olduğu gibi, eli boş, azıksız olarak, tek başınıza muhtaç bir halde geldiniz’ diye buyuracak. ‘Haydi, söyleyin kıyamet günü için armağan olarak ne getirdiniz? Yoksa sizde dünyadan ahirete dönmek ve Allah’ın huzuruna çıkmak ümidi yok muydu? Kur’an’ın kıyamet hakkındaki haberi, size boş mu görünmüştü?’

Kıyamet gününü inkâr etmiyorsan, o dostun kapısına böyle eli boş olarak nasıl ayak atıyorsun? Azıcık olsun uykuyu, yemeyi içmeyi bırak da Hakk’la buluşacağın zaman için bir armağan hazırla... Ey Hakk âşıkı! Geceleri az uyuyanlardan, seher vakitleri günahlarının bağışlanmasını isteyenlerden ol.

Ana rahmindeki çocuk gibi azıcık oyna, kımılda da sana, nur gören duygular bağışlasınlar. Ana rahmine benzeyen, şu sıkıntılı, kasvetli, kederlerle dolu dünyadan dışarı çıkarsan, yeryüzünden daha geniş, daha ferah bir âleme çıkmış olursun.

‘Allah’ın yarattığı yeryüzü geniştir. Kulluk, ibadet edilecek yerleri çoktur’ demişlerdir ya, işte o geniş yer, peygamberlerin gitmiş oldukları yerdir; mana âlemidir. O geniş sahada, gönül daralmaz. Yaş ağacın dalı orada kurumaz.”

 

Mesnevî'den...


Emre ALTINTAŞ diğer yazıları