Zakir

Zikir Halkalarında Usul ve Erkan

Zikir Halkalarında Usul ve Erkan

İnsan rûhu, ilâhî kelâmı ve esmâyı duydukça Rabb'ının huzuruna yakın olmaya iştiyâk duyar.

Tasavvuf geleneğinde uygulanan toplu zikirlere dair birkaç soru ve cevabını, Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz Hocamızın “300 soruda Tasavvufi Hayat” adlı kitabından, Zuhur Dergisi okurları için derledik, buyurunuz efendim.

Zikir halkalarının yeri ve önemi ile ilgili rivâyetler var mıdır?

"Hadra" denilen ve Allah'ın huzurunda olmak mânâsına gelen, hadîslerde halkatu'z-zikr olarak geçen ifadelerde topluca yapılacak zikirlerin meşrûiyyeti ve kıymeti hakkında bilgi verilmektedir. Nitekim Peygamberimiz'in görevli melekler vâsıtasıyla zikir meclislerinin ihâta edilmesiyle ilgili hadîs-i şerîfi, hattâ böyle bir meclise dünyâlık bir iş için gelen kimsenin bile mağfirete medâr olması, zikir meclislerinin kadrini ifâde etmektedir. (Buhârî, Tevhîd, 15)

Toplu yapılan zikir, şeyh ya da görevlendireceği halîfesinin/vekilinin gözetimi altında şöyle yapılırdı: Kur'an'dan âyet ve hizibler okunur. Sonra her tarîk mensûbu kendi usûllerine göre oturarak, ayakta ya da devrederek zikrederlerdi. Bu tür toplu zikirlerin kaynağı Kur'an'daki zikir emirleridir. Kur'an'daki mutlak zikir emirleri herhangi bir tâyin ve sınırlama yapmadan Allah'ı hiç unutmamak mânâsına her vesileyle onu kalbden anmak, hayâtımızı zikir merkezli bir tarzda yaşamak şeklinde tanımlar. Nitekim: "Onlar ayakta, oturarak, yanları üzere yatarken Allah'ı anarlar" (Âl-i İmrân, 3/191.) âyet-i kerîmesi zikrin şümülünü oldukça genişletmiştir.

 

Bâzı zikir meclislerinde dervişlerin ayakta ve sallanarak zikir yaptıkları görülmektedir. Zikir esnâsında sallanmanın hükmü nedir?

Zikrin vecd ile yapılması zikredenin gönül dünyâsında bir ürperti ve haşyetin meydana gelmesine vesile olmaktadır. Kur'an-ı Kerîm'de gerçek müminlerin vasıfları anlatılırken: "Onlar Allah'ın adı zikredildiğinde kalpleri ürperir”(el-Enfâl, 8/2.) buyrulmaktadır. İnsanoğlu Allah'ı zikrettiği ve Kur'an okuduğu zaman ruh ve gönül dünyâsında meydana gelen sâfiyetle elest bezmine doğru şevkle yol alır. Bu şevk ve heyecân, insanların zikir ve Kur'an tilaveti esnâsında başlarının ve bedenlerinin sallanmasının önemli sebebidir. Âdetâ insan rûhu, ilâhî kelâmı ve esmâyı duydukça Rabb'ının huzuruna yakın olmaya iştiyâk duyar.

Huşû duyan bir kalbe sâhip olan ve Allah'ın zikriyle vecde gelen kişi bu coşkuyla ayağa kalkar, oturur ve ilâhî vâridâtın tesîriyle bâzen yere düşer. Bunlar ilâhî bir cezbenin tesîri ile oluyorsa makbûldür. Makbul olmayan böyle bir huşûdan mahrum olmak, ürpermeyen bir kalbe sâhip bulunmaktır. Nitekim Allah Teâlâ: "Allah'ın zikrine karşı kalbleri katılaşmış olanlara yazıklar olsun. Onlar apaçık bir sapıklık üzeredirler" (ez-Zümer, 39/22.) buyurur.

 

Ayakta ve sallanarak zikretmenin asr-ı saâdetten örnekleri var mıdır?

Meşhur müfessir Âlûsî, Rûhu'l-meânî isimli tefsîrinde asr-ı saâdetten şöyle bir olay nakletmektedir: İbn Ömer ve Urve b. Zübeyr bir grupla birlikte bir bayram günü musallaya çıktılar. Allah'ı zikretmeye başladılar. İçlerinden bâzıları Allah Teâlâ: “Onlar Allah'ı ayakta ve oturarak zikrederler" (Âl-i İmrân, 3/191.) buyurmuyor mu diyerek zikir için ayağa kalktılar. Onlar böyle yaparak âyetin mânâsının ayakta zikri de kapsadığını göstermek istemişlerdi.(Âlûsî, Rûhu'l-meânî, Beyrût ts., IV, 157-159.)

Ebû Saîd Hudrî'den rivâyet edildiğine göre Rasûlüllah (s.a.) şöyle buyurmuştur: "Mecnûn denilinceye kadar Allah Teâlâ'yı çokça zikredin." Diğer bir rivâyette: "O mecnûndur denilinceye kadar" ifâdesi vardır. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 68, 71; Hâkim, el-Müstedrek, I, 677; Beyhakî, Şuabü'l-Îmân, I, 397.)

Hadîsin delîl yönü şudur ki, Allah Teâlâ'yı zikretmekle, eğer kişi sükûn bulursa insanların onun hakkındaki sözlerinin bir anlamı yoktur. Şâyed insanlar işin aslını göremezlerse ona delilik töhmetinde bulunurlar.

Rasûlüllah (s.a.)'ın bir vesileyle Hz. Ali'ye: "Sen bendensin, ben de sendenim" buyurması üzerine Hz. Ali sevincinden sıçrayarak oynamaya başlamıştı. Câfer b. Ebî Tâlib de Rasûlüllah (s.a.)'ın: "Sen hem yaratılış, hem de huy bakımından bana benzersin" buyurmasının ardından sevinçle sıçrayarak kendi ekseni etrâfında dönmüştü. (İbn Sa'd, IV, 35; İbn Hişâm, III, 414; krş: Buhârî, Meğâzi, 43; Tirmizî, Menâkıb, 20, 21; Müsned, I, 98, 108.)

Bu davranışı gören Allah Rasûlü'nün onları bundan men etmemiş olması, takrîren bu işin cevâzını gösterir. Ayrıca Habeşli bir grubun Mescid-i Nebî'de sıçrayarak ve hareketli olarak yaptıkları raksı seyretmesi, hattâ Âişe vâlidemizin bunları seyretmesine yardımcı olması (Buhârî, lydeyn, 2.) bu konunun cevâzına delîl sayılır.

 

 


Zakir diğer yazıları