Vuslat ATALAY

Şifa mı Yoksa Bidat mı?

Şifa mı Yoksa Bidat mı?

Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bizlere hadis-i şerifler ile dualar öğretip müjdeler vermiş iken; başka yerde arayışa girilme sebebi nedendir bilinmez ve dahi akıl almaz.

Son yıllarda çeşitli ilimler adı altında ritüeller peyda oldu. Teknolojinin varlığı sayesinde de popülaritesi giderek artmakta… Biyoenerjiler, thetahealingler, bilinçaltı temizlemeler yada sayı frekansları vesaire vesaire vesaire… Peki, bunlar geçek manada şifa mıdır? Yoksa manevi değerlerimiz kullanılarak bidate sürüklemek midir? İnançlarımız üzerinde oynanan tehlikeli oyunlara bilmeden yada farkına varmadan destek verip, ilerlemesine mi sebep olmaktayız? Peki, gerçekten şifaya ulaşabiliyor muyuz? Yoksa yüce dinimiz İslam’ın önemli yapı taşlarının kullanılmasına izin verdiğimiz için günaha mı giriyoruz?

İnsanoğlunun en kolay kullanılabilen ve tabir-i caiz ise sömürülebilen duyguları dini inançları ve milli duygularıdır. İnançlı insanlar, emir ve yasakları bilmekte ve ona göre de yaşamaya çalışmaktadır. Böyle insanlar şeytanın nerelerden gelebileceğini az çok bilmekte ve ona göre de savunmasını geliştirmektedir. Ama ya hiç beklemediği yerden gelen şeytan ve oyunları?

Şifa niyetiyle karşımıza bir takım ilim sahibi olduğunu iddia eden kişiler ve bu kişilerin yaptığı uygulamalar son yıllarda özellikle de son zamanlarda fazlaca çıkmaktadır. Allah lafzı yada diğer Esmaül Hüsnalar kullanarak şifa niyetine(!) terapiler yapılması, güya insanlara umut dağıtılması maalesef ki çok yaygınlaşan bir uygulama haline geldi. Her sayının bir frekansı olduğuna, çeşitli sayı dizilimleri ile sanki her şeye çare bulunacağına –tabi niyetimiz çok önemli-  inandırılması inançların kullanılması noktasında tehlikeli boyutlara gelmiştir.

Hâlbuki yüce kitabımız Kur’an-ı Azimüşan da şifa ve sıkıntılarımızın giderilmesi ile ilgili birçok ayet-i kerime bulunmaktadır. Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bizlere hadis-i şerifler ile dualar öğretip müjdeler vermiş iken; başka yerde arayışa girilme sebebi nedendir bilinmez ve dahi akıl almaz.

‘Kalpler ancak Allah’ı anmak ile mutmain olur.’ (Ra’d Suresi;28) ayet-i kerimesi ile muazzam bir şekilde zikrullah ile maddi-manevi hastalıklarına şifa bulacağımız haber verilmişken; bilinçaltı temizliği denilen ve yine tasavvuf öğretilerinden nemalanarak manevi hastalıkların giderileceğini söyleyenlere meyletmek, şifa yerine tam tersi bizi karanlığa sürüklemek midir acaba?

Spor kisvesi altında, ruhu arındırma ritüeli olarak ruhumuza kazınmaya çalışılan Budizm felsefesi olan ve seccademize alternatif olarak gösterilen yoga paspasına kapanmakla inançlı insanın akıbeti nereye doğru gitmektedir? Hâlbuki biz insanlara Cenab-ı Allah tarafından bahşedilen kulun miracı secdemiz varken…

Tasavvufun yapı taşlarından letaiflerden yola çıkılarak peyda olan çakralar ile bu yapı taşlarına dinamit bağlanmakta ve yerle bir edilmek istenmektedir. Tasavvufun olmazsa olması zikrullah ilen manen tedavi olmak varken yine Uzak Doğu menşeili çakralar ile bütün blokajları açacağını ileri sürenlere inanmak niyedir?

Velhasıl, adına ne dersek diyelim, okumayan veyahut okusa da okuduğunu anlamayan, ders çıkarmayan, amel etmeyen insandadır en büyük hata. ‘Şeytan sizi Allah ile aldatmasın!’ diye çok ciddi bir uyarı Yüce Allah (c.c.) Hazretleri buyurmuşken biz kullarına. ‘Kur’an-ı okuyup düşünmezler mi yoksa kalpleri üzerinde kilitleri mi vardır?’ (Muhammed Suresi;24) ayet-i kerimesinde de ‘Kur’an-ı inceleyip düşünmüyorlar mı? Eğer Allah’tan başka birinden gelmiş olsaydı onda birçok tutarsızlık ve çelişki bulurlardır!’(Nisa Suresi;82) ayet-i kerimesinde de buyrulduğu üzere uyarıları dikkate almayıp yada anlamayıp dinimize sokulmaya çalışılan bu uygulamalara kapılmakla yapılan hata…

İlim yolcusu olduğunu iddia ederek Sevgili Peygamber Efendimizin (s.a.v.) ‘İlim Çin’de bile olsa gidip alınız.’ (Câmiü’s-Sağîr, 1/310, H. No: 640.) Hadis-i şerifini istedikleri manada kullanacak daha da doğrusu güttükleri emel uğrunda hadsizce insanların manevi duygularını ve dini inançlarını kullanacak kadar ileri gidebilen bu insanlara karşı sağlam surlar örmeliyiz. ‘Şerlilerin en şerlisi kötü âlimlerdir.’ (Dârimî) Hadis-i şerifi akıllardan asla çıkarılmamalıdır.

Sonuç olarak, bu değişik isimlerdeki uygulamalar bidat midir sorusunun cevabı gerçek ilim sahibi zatlardadır ancak bilinen bir durumda var ise oda şifa niyetiyle adım attığımız yolun gerisine de bir göz ucuyla bakmalı ve körü körüne inanılmaması gerekliliğidir. Akıl sahibi insan için dinimizin temel kaynakları olan Kur’an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerde bize yetecek her şey bulunmaktadır. Yeter ki biz bakmasını bilelim…


Vuslat ATALAY diğer yazıları