Kâdirî tarikatının Hâlisiyye kolunun kurucusu Abdurrahman Hâlis Talebânî (k.s)’nin hulefâsından Şeyh Seyyid Bekrü’l-Cezbî’ye intisap etmiş ve on dört sene hizmetinde bulunmuştur.
Kuddûsi Baba’nın yanında tasavvufî eğitimini tamamlayan Hamdî Efendi, 1846 senesinde otuz yaşındayken kendisinden hilâfet aldı. Bu durumu şiir diliyle şöyle anlattı...
Fâiku’l-akrân olursam da taaccüb eyleme / Hazret-i Neş’et gibi üstada hem-dem olmuşum
Hâl ehline yine hâl ehlinin şiirleri zevk verir. Zâhir ehlinin sözlerini hâl ehli olanlar delil olarak kabul etmezler
“Hani çocuklar masal söylerler ya… Fakat masallarda nice sırlar, nice öğütler vardır. Görünüşte saçma şeyler söylerler, ama sen onları masal sanma sakın. Bütün virânelerde define aramaya koyul!” (1) M
Aynaya Anadolu Sultanı vurmuyorsa bil ki ayna paslıdır da ondan.
Mey gibi her bir harâmın sekri olsaydı eğer Ol zaman ma’lum olurdu mest kim hûşyâr kim
Asırlarca yapılan surre alayları bu satırlara sığmayacak derecede eşsiz hatıralar barındırmaktadır.
Ezelde ruh-ı şerifin Nebi-i mürsel iken Yoğ idi Âdem ü ba‘d u türâb u mâ vü ne nâr
Şeriat tarîkat yoldur varana Hakîkat marifet andan içeru
Kutb-ı âlem pirimiz İsm-i a’zam gülümüz Cümle dilde ismimiz Kadirîyiz Kâdirî
Üstâdın huzurunda lüzumsuz konuşmak edebe aykırıdır