Korkma!
Ey Ulu Peygamber nerdesin? Dinle minaremde öten gür sesin!
Allah’ın (c.c) askerleri olduğu gibi Allah’ın şâirleri de vardır.
Millî şâirimiz Mehmet Akif Ersoy da Allah’ın (c.c) şâirlerinden bir şâirdir. Kendisi milletimizin en buhranlı ve en zor döneminde, pek çok kişinin ümitsiz olduğu bir ortamda ortaya çıktı ve milletini “Korkma!” diye uyardı. Millete ümit telkin etti ve zafere giden yolda üzerine düşen görevi en iyi şekilde yapmaya çalışarak örnek bir aydın modeli çizdi.
Yazdığı İstiklâl Marşı, bizim hem millî hem de dinî değerlerimizi koruma ve yaşatma azmimizi yansıtır. O, milletimizin ortak mutabakat metnidir. Bizi millet yapan temel değerlerimizden biridir. Devletimizin üzerinde kurulduğu toprakların, savaşla tekrar vatan yapılmasının bir belgesidir. Milletimizin var olma yok olma mücadelesinin en şiddetli bir döneminde, işgalcilere karşı direniş kararlılığımızın zirvede olduğu bir sırada oluşan ortak heyecanın, ortak iradenin, ortak hassasiyetin bir ürünüdür.
Bugün milletimizin topluca, hep bir ağızdan ve yüksek sesle okuduğu iki önemli değer vardır; birisi, dinî kimliğimizin simgesi olan, Itri’nin bestelediği ve bayram namazlarında söylediğimiz Tekbirimiz, diğeri de yine hep bir ağızdan söylediğimiz İstiklal Marşı’mızdır. Peki, İstiklal Marşı’mızın ilk kelimesi olan ve millete bir uyarı mahiyeti taşıyan “Korkma!” seslenişinin dayandığı esaslar nelerdir? M. Akif Bey, neden şiirine bu kelimeyle başlamıştır?
Her şeyden önce şunu bilmeliyiz ki M. Akif Bey bir İslâm şâiridir. Bu itibarla, kendisi küçük yaşlardan itibaren İslâmî bir terbiye ve eğitimden geçmiştir. Yahya Kemal Beyatlı’nın deyimiyle ”Müslümanlığın o güzel çocukluk rüyasını” doyasıya yaşamıştır. Kendisi küçük yaşta Kur’an-ı Kerim’i hıfzetmiş ve “Demir Hafız” derecesine nâil olmuştur. Bir medrese hocası olan babası Temiz Tahir Efendi’nin dizi dibinde yetişmiş ve ondan birçok ilimleri öğrenmiştir. Dolayısıyla yazdığı bütün şiirlerinin dayandığı temel kaynaklar; feyz alarak büyüdüğü Kur’an-ı Kerim, Hadis, Siyer-i Nebi gibi İslâmî kaynaklardır. M. Akif Bey’in İstiklal Marşı’mıza olumsuz bir ifade olan “Korkma!” sözcüğüyle başlaması da İslâm kültüründen izler taşır. Zira İslâm dininin temel ilkesi olan Kelime-i Şehadet yani “Eşhedü en lâ ilâhe illallâh ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve rasûlüh” cümlesi olumsuz bir ifade olan “Lâ” ile başlar. “Lâ”, ”hayır, yok, değildir” gibi anlamlara gelir. Yani “Hiçbir ilah yoktur, ancak Allah (c.c) vardır.” manasına gelir. İslâm dini, önce olumsuz durumu, olmaması gereken bir şeyi ortadan kaldırır, sonra olumlu değeri, olması gerekeni ortaya koyar. M. Akif Bey de önce olumsuz bir durum olan korkuyu yok etmek, silmek ister. “Korku yok, korkma!” der. Korkunun olmaması gerektiğini söyler. Sonra olumlu değerleri verir.
Marşımızın;
“Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak.”
Şeklindeki ilk mısraı, Peygamber Efendimiz’in (s.a.s) Hz. Ebubekir ile (r.a) birlikte 622 yılında Mekke’den Medine’ye hicret ederken aralarında geçen bir konuşmaya da telmihte bulunmaktadır. Hadise şöyle cereyan etmiştir;
Mekkeli müşriklerin baskısından bunalan Efendimiz (s.a.s), Hz. Ebubekir’le birlikte, Cenâb-ı Hakk’tan gelen vahiy doğrultusunda Mekke’den Medine’ye hicret için gizlice yola çıkarlar. Yolda Sevr Mağarası’nda konaklarlar. Mekkeli müşrikler de peşlerine düşmüşlerdir. Kâfirler, Peygamberimizi (s.a.s) bulup getirene veya öldürene yüz deve verme vaadinde bulunurlar. Bunu duyan nasipsizler, hemen yola koyulup izleri takip ederek Sevr Mağarası’nın önüne kadar gelirler. Peygamber Efendimiz (s.a.s) ve Hz. Ebubekir (r.a) içeriden onların geldiğini görürler. Fakat müşrikler onları göremezler. Bu esnada Hz. Ebubekir telaşlanır, üzülür ve Efendimiz’e en ufak bir zarar gelmesinden korkar. Rasulullah Efendimiz de (s.a.s) onu teskin etmek için:
”Üzülme/Korkma! Allah (c.c) bizimle beraberdir.” buyurur.
Bu hadiseye Kur’an-ı Kerim’de şöyle değinilir:
“Eğer siz O’na (Peygamber’e) yardım etmezseniz, (biliyorsunuz ki) inkâr edenler O’nu iki kişiden biri olarak (Mekke’den) çıkardıkları zaman, O’na bizzat Allah yardım etmişti. Hani onlar mağarada bulunuyorlardı. Hani O, arkadaşına ‘Üzülme; çünkü Allah bizimle beraberdir’ diyordu. Allah O’nun üzerine güven duygusu ve huzur indirmiş, sizin kendilerini görmediğiniz bir takım ordularla O’nu desteklemiş, böylece inkâr edenlerin sözünü alçaltmıştı. Allah’ın sözü ise en yücedir. Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.”(Tevbe Sûresi, 9/40)
M. Akif Bey de bu hadiseye telmihte bulunarak; kâfirlerin Sevr Mağarası’nı kuşattığı gibi milletimizin de emperyalist batılı devletler tarafından kuşatıldığı sırada Peygamber Efendimiz’in (s.a.s) Hz. Ebubekir’e (r.a) söylediği gibi o da milletimize;
“Ey Aziz Millet! Korkma! Allah (c.c) bizimle beraberdir.” diye seslenerek teselli veriyor, milletin şevk ve azmini artırmaya çalışıyordu.
Burada ilginç bir benzerlik daha vardır.
“Peygamberimiz’i (s.a.s) kuşatan, hapseden, dar bir mekâna mahkûm eden mağaranın adının “Sevr” olmasıyla, milletimizi Orta Anadolu’da mağaraya benzeyen küçük bir alana hapsetmeyi ve orada yok olup gitmesini amaçlayan, kıskıvrak kuşatan, hapseden “Sevr Antlaşması”nın adlarının da aynı olmasını nasıl izah etmeli? Sevr banliyösü Fransa’nın başkenti Paris’in dışında küçük bir yerleşim yeridir. “Sevr Mağarası” da Mekke’nin dışında Sevr Dağı’nda küçücük bir yerleşim yeri olarak kabul edeceğimiz bir mağaradır. Dikkat çekici bir tevafuk!”(Prof. Dr. Nurullah Çetin, İstiklal Marşı’mızı Anlamak, Öncü Basımevi, Ankara, 2014, s.30)
Daha bunlar gibi pek çok benzerlikler vardır. M. Akif Ersoy, işte bu kültürden geldiği için milli mücadele sürecimizi İslâm tarihinden benzer olaylarla irtibatlandırma yoluna gitmiştir.
Yazımızı duygularımıza da tercüman olması hasebiyle Millî Şairimizin “Ordunun Duası” isimli şiirinin son bölümüyle bitirelim:
Ey Ulu Peygamber nerdesin?
Dinle minaremde öten gür sesin!
Gel, bana yâr ol ki cihan titresin,
Kimse dönüp süngüme yan bakmasın.
Âmin! Desin hep birden yiğitler,
“Allah u ekber!”gökten şehitler.
Âmin, âmin! Allah u ekber! Allah u ekber.
Halis EŞREF diğer yazıları
- 09 Aralık 2023 Mucit Bir Kadiri Şeyhi: Ahmed Süreyya Emin (k.s)
- 01 Aralık 2021 Der İsen Mürşid-i Kâmil Bulunmaz Bu Asırlarda…
- 07 Şubat 2021 Gölgesi Geniş Bir Muallim: Hoca Neşet
- 26 Nisan 2020 Kalplere Ok Gibi Tesir Eden Şiir Hangisidir?
- 28 Eylul 2019 Masal Sadece Masal mıdır?
- 20 Aralık 2018 Manevî Yükseliş Kudüs’ten Başlar*
- 09 Mart 2018 Mest kim Huşyâr kim
- 29 Ekim 2017 Muhabbet Yükünün Kervanı: Surre Alayı
- 23 Şubat 2017 Hanyalı Nûri Dîvanı’nda Hz.Peygamber (s.a.v)
- 09 Mart 2016 Hanyalı Nuri Osman Divanı’nda Şeriat, Tarîkat, Hakîkat, Ma‘rifet
- 31 Ekim 2015 Girit’teki Kadirî Tekkeleri
- 30 Temmuz 2015 Kâdirîliği, Anadolu’ya Taşıyan Velî Eşrefoğlu Rûmî (k.s)
- 27 Şubat 2015 Bayezid-i Bistâmî Hazretleri Kimdir? (777-848)
- 03 Haziran 2014 Kutadgu Bilig ve Bilgelik Kavramı
- 16 Şubat 2013 Tarihimizden…
- 03 Kasım 2012 Yâ Nureddin Zengi
- 11 Ağustos 2012 Osmanlının Erdemli İnsanları
- 11 Mart 2012 Çanakkale Savaşlarından
- 29 Aralık 2011 Ana, Biz Dilenci Değiliz; Senin Oğullarınız!
- 28 Haziran 2011 Senin İstifa Ettirdiğini Biz de İstifa Ettirdik!