Akşemseddin

Koştun kapısına vardın, O bir dilencidir sandın, Terk ederek uzaklaştın, Ayrıldın, Şam’a yaklaştın.

Akşemseddin, Akşemseddin!

Hakikatte derya idin,

Gelmişsin ta uzaklardan,

Vazifeni iyi bildin.

 

Âlim idin zamanında,

Bir boşluk var vicdanında,

Gittin Ankara’da Hacı Bayram’a,

Şüphen izale oldu anında.

 

Koştun kapısına vardın,

O bir dilencidir sandın,

Terk ederek uzaklaştın,

Ayrıldın, Şam’a yaklaştın.

 

Geceledin eski handa,

Kendini gördün rüyanda,

Kalın bir zincir boynunda,

Ucu onun Ankara’da.

 

Hacı Bayram tutar çeker,

Gitme Şam’a, bana gel! der.

Sıçrayarak uyanınca,

Vücudunu bastı bir ter.

                          

Hatanı derhal anladın,

Döndün geriye, bakmadın.

Koştun geldin ki yanına,

Hemen kabul eder sandın.

 

Çalışır durur müridler,

Bir tarafta durur işler.

Herkes yemeğe oturur,

Sana kimse vermedi yer.

 

İlim sahibi âlimdin,

Nefsin elinde bir dizgin,

Ta Şam’a gidip de geldin,

Hatanı o zaman bildin.

 

Seni kabul etmediler,

Sana buyur demediler.

Herkes yemişti aşını,

Fakat sana vermediler.

 

Vardın köpekler yanına,

Halin dokundu canına,

Haykırarak çağırınca,

Ağır geldi vicdanına.

 

Başta beğenmemiştin,

Bu olur mu şeyh? demiştin.

O sultanın yanına,

Sen kibirle gelmiştin.

 

Şimdi yok gurur ve kibir,

Bilirsin ki o Allah bir!

Okunur minarelerden,

Duyulur hep o tekbir.

 

O sultandan el aldın,

Aşk denizine daldın.

Kırk yıllık müridler dururken,

Halife yazıldı adın.

 

Emredince Hacı Bayram,

Sormazdın nedir bunda meram?

Âlim idin de yükseldin,

Bunu anlayamaz avam.

 

Zülcenâheyn


Zülcenâheyn diğer yazıları