Zülcenâheyn

Ölüm Anının Dehşeti

Ölüm Anının Dehşeti

Görmez misinki mü’min, ruhunu ALLAH ALLAH diyerek teslim eder

 

واعوذ بك رب ان يحضرون (*) حتى اذا جاء أحدهم الموت قال رب ارجعون (*)

“Ve eûzü bike Rabbi en yahdurûn. Hattâ izâ câe ehadehümü’l-mevtü kâle rabbi’r-ci‘ûn.” (Mü’minûn, 23/98-99)

Ve eûzübike Rabbi en yahdurûn.”

“Ve yine ey Rabbim ben sana sığınırım, ölüm geldiği zaman yanımızda hâzır olan şeylerin şerrinden, kötülüklerinden sana sığınırım.”

Bunu gelecek olan âyet-i kerime açıklıyor:

Hattâ izâ câe ehadehümü’l-mevtü”

“Onlardan birisine ölüm geldiği zaman…”

“Kâle Rabbi’r-ci‘ûn”

“Şöyle derdi: Rabbim beni geriye döndür, dünyaya döndür.” diye söylerdi.

Ölüm anı çok dehşetli bir andır, ölüm telaşı hiçbir telaşa benzemez.

Aniden bir yolculuğa çıksan ne yaparsın? Bugün deseler ki arkadaş seni Türkiye’den istiyorlar, hemen ne yaparsın? Hemen uçağa koşarsın değil mi? Evinde derhal hazırlığını yaparsın, şunu bunu birçok şeyi de unutursun…

Efendiler, ölüm yolculuğu buradan Türkiye’ye gitmek değildir!

Ölüm anında eşin dostun başında, bir taraftan da şeytan gelmiş seni kandırmaya çalışıyor…

Evet, öyle olacaktır, dehşetli bir zamandır o an!

Cenâb-ı Allah bizi muhafaza buyursun (Âmin).

Ama iyilerin yanında şeytanın işi ne! İyilerin yanına şeytan değil, peygamberler gelirler ve istiğfar ederler. Ve iyilerin ruhlarını yeşil kuşlar gelip alırlar ve onları cennetlere götürürler.

Efendiler, yumuşak bir ipek nasıl böyle yumuşaklıkla çekilirse, mü’minlerin ruhları da öyle kabzedilir. (Nahl, 16/32; Nâzi‘ât, 79/2)

Ama kâfirin ruhu…

Cenâb-ı Allah buyuruyor ki:

“O zaman o kâfirlerin canlarını verişini sen görmeliydin. Onlar bağıra bağıra can verirler. Ölüm meleği ‘Melekü’l-Mevt’ olan Azrâil (a.s.) onların sırtlarına vura vura ve onları bağırta bağırta canlarını alır.” (Muhammed, 47/27)

Kur’ân’ın ayetleridir bunlar.

Görmez misinki mü’min, ruhunu ALLAH ALLAH diyerek teslim eder. Kâfir ise ayağını, bacağını çırparak, bağıra bağıra canını, rûhunu teslim eder. Cenâb-ı Mevlâ sekerât-i mevtimizi âsan eylesin (Âmin).

Demek ki ölüm anı geldiği zaman, o anda etrafımızda hâzır olan ve bize fitne verecek olan, imanımızı çalacak olan, orada hâzır olan şeytanların şerrinden ve kötülü­ğünden Cenâb-ı Allah’a sığınmalıyız.

فاذا نفخ فى الصور فلا أنساب بيـنهم يومئذ ولايتـساءلون (*)

“Feizâ nüfiha fi’s-sûri felâ ensâbe beynehüm yevmeizin velâ yetesâelûn.” (Mü’minûn, 23/101)

“İsrafil (a.s.) tarafından sûra üfürüldüğü zaman, ‘Felâ ensâbe beynehüm’ onların aralarında dikili hiç bir şey kalmaz. Aralarında övünecekleri nesebleri kalmaz, nesebleri yoktur, yok olmuştur. Dünyada hiçbir şeyleri kalmaz artık. Her şey ortadan kalkar, dünyanın nizâmı bozulur.”

“Yevmeizin velâ yetesâelûn”

“Ve artık onlar birbirlerine sorgu suâl de edemezler, birbirlerinin hâlini, durumunu da suâl edemezler.”

İmansız olan kimseler ölüm kendilerine gelip çattığında tekrar dünyaya dönmeyi temenni edeceklerdir. Lâkin bu faydası olmayan bir istek ve yalvarmadır.

Başka hadiseler de var.

لعلى أعمل صالحا فيما تركت كلا إنها كلمة هو قائلها ومن ورائهم برزخ إلى يوم يبعثون (*)

“Le‘allî a‘melü sâlihan fîmâ teraktü kellâ. İnnehâ kelimetün hüve kâiluhâ. Ve min verâihim berzehun ilâ yevmi yüb‘asûn.” (Mü’minûn, 23/100)

Kâfirler öyle derler:

“Beni tekrar dünyaya çevir de, ‘Le‘allî a‘melü sâlihan fîmâ teraktü’ güzel ameller yapayım, geride bıraktığım kötü amellerimin yerine iyi ameller işleyeyim, iyi ameller yapayım.”

Öyle diyor, öyle temenni edecek.

Bunu ne zaman diyecek? Melekü’l-mevt olan Azrail’i (a.s) heybetiyle gördüğü zaman, cehennem kendisine gösterildiği zaman diyecek.

Tabi o zaman herkes der bunu…

Fakat iş; bunu şimdiden söyleyebilmek, şimdiden yapabilmek. Cenâb-ı Allah diyor ki:

“Kellâ / Hayır, asla dönemezsin.”

Onlar orada diriltileceklerdir. Tekrar hayat bulacaklardır. Yaptıkları kötülüklerin cezasını göreceklerdir.

Ölüm geldiği zaman, şöyle bir saniye bile tehir edilmesi mümkün değildir. Eşime, dostuma gideyim, onlarla, hanımımla, çocuklarımla helalleşeyim, çoluk çocuğuma Allah’a ısmarladık diyeyim, çocuklarımı kucağıma alıp seveyim, bir saniyecik bakayım… demek yoktur artık, buna müsaade yoktur. Çünkü ölüm gelip kapıyı çalmıştır.

Ölümden ibret almak lâzımdır müslümanlar!

Cenâb-ı Allah buyuruyor ki:

كل نفس ذائقة الموت ثم الينا ترجعون (*)

“Küllü nefsin zâikatü’l-mevt. Sümme ileynâ turceûn.”

“Her nefis ölümü tadıcıdır. Sonra bize döndürüleceksiniz.” (Ankebût, 29/57)

“Ölüm gelir sizi bulur. Velev küntüm fî burûcin müşeyyedeh. (Nisâ, 4/78)

‘Müşeyyedeh’ demek, kurşundan yapılmış, sıva ile çatılmış, betonlarla yapılmış olan bina demektir. İşte böyle sağlam olarak yapılmış olan binaların içerisinde bile olsanız ölüm gelir sizi bulur, buyruluyor.

فلولا اذا بلغت الحلقوم (*) وانتم حينـئذ تنظرون (*) ونحن اقرب اليه منكم ولكن لاتبصرون (*)

“Felev lâ izâ belağati’l-hulkûm. Ve entüm hîneizin tenzurûn. Ve nahnü ekrabü ileyhi minküm ve lâkin lâ tübsirûn.”

Ya can boğaza dayandığı zaman? Ki siz de o zaman (can çekişen kimseye) bakıp durursunuz. Biz ona sizden daha yakınız, fakat siz görmezsiniz. (Vâki‘a, 56/83-85) buyruluyor.

Ve ölüm anında kâfir, “Beni tekrar geri döndür” der ama artık dönüş yok, dönüş yok artık.

Mü’min ise huzur içerisindedir, o cennetlere gidecektir. Cenâb-ı Mevlâmız ayetlerin devamında bunları haber veriyor.

Rabbimiz, bizim imanımızı bizden almasın inşâallah. (Âmin).


Zülcenâheyn diğer yazıları