Zülcenâheyn

Ey Rabbim! Sanki Ben İbrahim´im

Ey Rabbim! Sanki Ben İbrahim´im

Ne olur, Şu iman ıssızlığı olan yerde, Şu şehirde, şu Gent’te Kurduğumuz İslâm Üniversitesini, Sen yükselt her yerde.

Hz. İbrahim’im ben,

Kâbe’de duvarları yükseltiyorum

Oğlu İsmail’le,

Ve yalvarıyorum Rabbime;

Bu ıssız çölde,

Ot bitmez kervan geçmez yerde,

Kuşlar bile uçmuyor göklerde…

Burayı kim ziyaret eder, diye düşünüyorum.

O’na iltica ediyor ve diyorum.

Birden bire kalkıyor perde,

Duyuyorum Rabbimin hitabını sanki;

Sen Kubeys dağına çık, bağır!

Çağırmak senden, işittirmek benden

Diyen Allah’ım!

Ne olur,

Şu iman ıssızlığı olan yerde,

Şu şehirde, şu Gent’te

Kurduğumuz İslâm Üniversitesini,

Sen yükselt her yerde.

Sana âşık olan âşıklar,

Koşarak gelsinler ve öğrensinler.

Nasıl ki Endülüs’te, Kurtuba’da

Senin ismin yücelmişti,

Yücesin, Rahmet sahibisin,

Bu içten dualarımızı

Bırakma yerde!

Yerde de kabul görsün, göklerde de.

Kurtuluşu olsun insanlığın

Bu üniversite.

Aç yolumuzu ey Allah’ım!

Seni tanımayanlar tanısınlar,

Seni anlamayanlar anlasınlar,

Ve o yüce divanda, hesapta

Kolayca kurtulsunlar.

Hem bu dünyada, hem de âhirette

Huzur bulsunlar.

Bunlar bizim dualarımız,

Sana layık değil belki

Âminlerimiz.

Belki günahkârdır

Şu dillerimiz.

Belki tam dua edemiyor

Şu gönüllerimiz.

Belki hakkı tutup kaldırmıyor

Bu ellerimiz.

Sonsuzluk, sonsuzluk ebed âlemin,

Bize iyilikler ver,

Güzellikler ver,

Rabbu’l-Âlemîn!

Bir çıtırtı duydum ta uzaklardan,

Bir zikir işittim şu yapraklardan,

Rabbim bizi mahrum bırakma,

Uzak kılma tesbihini, zikrini

Şu dudaklardan!

Kirlendi dünya

Günahkâr insanlarla,

Bilinsin sadece dünya değil,

Hava kirlendi,

Sular kirlendi,

Toprak kirlendi,

Lokma kirlendi,

İnsanlık kirlendi…

Analarından tertemiz doğan

Masum yavrular büyüyünce,

Bu kirlilikleri temizleyecekler.

İştiyakla beklendi

Gözler yollarda,

Mehdî ufuklarda,

İsâ göklerden emir bekliyor.

Esmer tenli kıvırcık saçlı,

Sanki banyodan yeni çıkmış gibi

Saçları ıslak, pırıl pırıl

Ve dolgun vücuduyla,

Yüzleri ışıl ışıl…

Deccali yere serecek

Bir vuruşuyla,

Sonra da savaşlar,

Melhame-i Kübrâ olacak

Mehdî ve İsâ, ehl-i küfürle

Onlar savacak,

Tam kırk yıl bu dünyada

Kalacak.

İsâ, İsâ deyip geçmeyin,

Geleceğini bekleyin.

Ötelerden veren haber

Peygamber,

İsâ’nın gelişini,

Onun inişini,

Gözler önüne serer.

O gelince putlar kırılacak,

Şaraplar dökülecek,

Hınzırlar öldürülecek,

Bu dünyada tam kırk yıl

Hüküm sürecek.

Ateş, su, toprak ve hava

Onun emrine verilecek.

Her türlü teknoloji

Ve silahlar

İşlemeyecek, işlemeyecek, işlemeyecek

Hüküm Allah’ındır,

Mülk de Allah’ın…

Var mı bir kimse, bir şey diyecek!

Ey küfür, ey zulüm!

Ey akan kanlar,

Bekle sonunu!

Doğuyor,

Yeniden nurlu ufuklar.

Doğacak nurlu güneşi bekliyor,

Şu KARANLIKLAR.

Adım adım İsâ inecek.

Toprak kirlendi,

Hava kirlendi,

Ve sadece insanlar demiyorum,

Bütün canlılar zehirlendi.

İşte dünyayı bu zehirlerden temizleyecek

Bir el lazım,

Bir dil lazım,

Bir kalb lazım…

EĞER İSTERSEN,

Bu el, senin elindir.

Bu dil, senin dilindir.

Bu kalb, senin kalbindir.

Sonunda ne olacak?

Lütfu Rahman doğacak,

Sevap hanen akan sevaplarla

Dopdolu olacak.

Herkes ettiğini,

Herkes ektiğini

Bulacak.

Ve göklerden çağıran Allah,

Bu elleri, dilleri, gönülleri

Cennetine koyacak.

“İrci‘î ilâ Rabbiki” hitabı

Senin olacak.

Sen de, siz de, sizler gibi olanlar da,

O cennetlerde

Ebedî kalacak.

İşte bunun için tut elimi beraber gidelim!

Bu İslâm üniversitesini kıyamete kadar

Beraber götürelim.

 


Zülcenâheyn diğer yazıları