İki Hece Bir Soluk; Vefa
Dilinden ve elinden müslümanların emniyette olduğu kimse...
Ebu Musa- radıyallahu anh- şöyle anlatır:
“Ey Allah'ın Rasulü! Müslümanların en faziletlisi kimdir?” diye sordum. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem:
“Dilinden ve elinden müslümanların emniyette olduğu kimse...” cevabını verdi. (Buhârî, İman/4, 5, Rikâk/26; müslim, iman 64, 65)
Kelimeler dahi anlatmaya vefa etmez onu... Zira herkese göre tanımı bir başka.
Herkese göre anlayışı, anlamlandırılışı, duyuşu bambaşka.
Çok farklı anlamlar barındırdığı gibi çok farklı dünyalar da barındırır kendinde.
İki hecedir ama bir solukta eser geçer ruh tenlerinde.
Varlığı bir can kurtarabilir mesela.
Yokluğu da nice canlara kıyabilir…
Ne var ki illa olması, barınması icap eden güzel bir haslettir.
Gelgelelim birkaç cümle ile açıklayacak olursak VEFA kelimesinin sözlükteki meali şöyledir;
Arapça bir kelimedir. “Ahdinde, sözünde durmak” diye tarif edilir.
Hakeza yine; sevgi ve dostlukta sebat ve devam olarak vücud bulur...
Tam tersi ise bivefa olarak isimlendirilir. Yani vefasız olmak manasına gelir bu da.
Manası itibariyle de hayatımızın odağına yerleştirdiğimiz bir kelimedir vefa. Belki çokça dile getirmeyiz bunu ama öyledir. Herkesin vefa sözcüğünü koyduğu bir yer vardır mutlaka.
Beklediği, umduğu, hasret duyduğu, vuslatına ermek için yandığı bir vefa bekleyişi vardır.
Güveni ve güvenilirliği ifade eder. Hadis-i şerifte de beyan buyrulduğu üzere tümüyle kişinin elinden dilinden hayır görüleceği bir kıvamı ifade eder.
Tüm bunların yanı sıra bivefa yani vefasız diye adlandırdıklarımız da mevcuttur. Vefayı sadece bir semt adı olarak bilenler mesela...
Vefa hasleti varsa bir insanda; kin, nefret, kıskançlık, haset o kalpte barınamaz. Bu da vefa duygusunun ne denli elzem, ne denli kıymetli bir nimet olduğunu gösterir. Zira ‘bir kahvenin kırk yıl hatırı olur’ demiş büyüklerimiz.
İşte bu cümle tam da vefanın bir tezahürüdür. Nitekim dostluğun, arkadaşlığın, sevgi bağının, kan bağının olduğu bir yerde vefa bir direk vazifesindedir. O olmadı mı, dostlar düşman oluverir. Hatırlar silinir gönül hanelerimizden.
Sonra zihinlerden çıkarılır birer birer hatıralarımız. İçi bomboş dostluklar peyda oluverir sonra hayatlarımızda.
Vefanın, vefalı olanın azılı düşmanıdır; düşmanlık, kin duyma, nefret etme, verdiği sözden cayma, emanet verildiğinde emanete sahip çıkamama…
İnsanı kemale ermeye vesile kılacak güzel bir huy ve Allah'a yakınlaştıracak bir meziyet olma hususuyla da nice yeteneklere sahiptir. Zira nasıl ki bir insan iyi temayüllere, meziyetlere sahip olan kişilere meyyal ise yüce Mevla’mız da sözünde duran, sözüne sadık, dostluğunda sebat gösteren kişileri ziyadesiyle sever ve onları mükâfatlandıracağını beyan buyurur.
Nitekim Kuran-ı Kerim'de;
“Allah, sadakat gösterenleri, sadakatleri sebebiyle mükâfatlandıracaktır...” (Ahzâb, 24) buyrulmaktadır.
Yine bir başka Ayet-i Kerime'de de;
“...Kim ahdini bozarsa, ancak kendi aleyhine bozmuş olur. Kim de Allah ile olan ahdine vefa gösterirse, Allah ona büyük bir mükâfat verecektir.” (el-Fetih 10) buyrulur.
Bir insan unutmamalı ki Allah Teâlâ pek çok ayette “katında sözün değişmeyeceğini” (Bakara, 80) bildirmektedir. Buna mukabil müslüman da ‘söz ağızdan bir kere çıkar’ diyerek emin ve sadık bir kimse olmaya şiddetle devam etmelidir. Kendisine bir vefasızlık uğradı mı da buna aynı şekliyle icabet etmekten sakınmalıdır. Zira vefalı olmak ne kadar güzel bir davranış ise vefasızlık da bir o kadar çirkin bir davranıştır. Vefasız kimseler için şu hadis pek ibretlidir:
Ebû Hüreyre'nin (r.a) rivayet ettiği bir hadis-i şerifte Allah Rasûlü şöyle buyurur:
“Münafığın alameti üçtür: Konuşunca yalan söyler, vaat eder, vaadine vefa göstermez, bir şey emanet edildiğinde emanete hıyanet eder.” (Buhari, İman 1/249; Müslim, İman 1/ 78)
Hâsılı kelam VEFA; iyiliklerin, sevginin, dostluğun, bağlılığın, verilen söz ve vaatlerin unutulmaması, gereğinin hakkıyla zamanında yerine getirilmesi, İslâm’ın her mü'minde var olmasını arzu ettiği en güzel hasletlerden bir haslettir. İnsanın kıymetini arttıran bir meziyettir.
O halde Cenâb-ı Hakk bize bu güzel huyu layıkıyla ifa edebilmeyi, elimizle dilimizle her hal ve kâlimizle insanların zarar değil fayda göreceği insanlar olabilmeyi nasip eylesin.
Âmin…
Ayşegül SAYIN
Genç KALEMLER diğer yazıları
- 15 Temmuz 2023 Kethüda Mescidinin Asırlık Hikayesi
- 18 Ocak 2023 Kıssadan Hisse
- 07 Ekim 2022 Hz. Peygamber'in (sav) Örnek Ahlakı
- 11 Eylul 2022 İlla Edeb, İlla Edeb
- 03 Nisan 2022 Ramazan Orucunun Fazileti
- 01 Aralık 2021 İslam Dini ve Engellilik
- 18 Ekim 2020 Melek Yüzlü Efendim
- 26 Nisan 2020 Pir Abdulkadir Geylani Hazretlerinin Mührü ve Duası
- 28 Ocak 2020 Profesörün İlk Namaz Heyecanı
- 28 Eylul 2019 Veliler Sofrası
- 28 Eylul 2019 Anlat Mürşidim
- 20 Aralık 2018 Tasavvuf Peygamber Efendimizin Yoludur
- 09 Mart 2018 İstemem!
- 29 Ekim 2017 Camiye Gelenler ile Namaz Kılanlar
- 23 Şubat 2017 Şems-i Tebrizî (k.s)
- 25 Ekim 2016 II. Abdulhamid Han´ın Tasavvufi Yaşantısı ve Meşayihle İlişkileri
- 25 Ekim 2016 Na’t-ı Şerîf
- 13 Mayıs 2016 Horasan Erenlerinden Sarı Saltuk
- 31 Ocak 2016 Yâ Sabûr (c.c)
- 30 Temmuz 2015 Sadıklarla Beraber Olun!
- 27 Şubat 2015 Tasavvuf Aslında Ashabın Yaptıklarıdır, Yoludur
- 27 Şubat 2015 Seni Seven Âşıkların
- 26 Şubat 2015 Kâdiriye Tarikatı ve Pir Abdülkâdir Geylânî Hazretlerinin İlmî Derinliği
- 06 Kasım 2014 Sûfîlerden Esintiler / Mansur b. Ammâr (k.s)
- 03 Haziran 2014 Takva Babı -Kuşeyri Risalesi
- 03 Haziran 2014 Allah’a İtimat Etmek - Abdülkâdir Geylânî (k.s)
- 08 Şubat 2014 İlim-Amel Seyr u Sülûk / Aziz Mahmûd Hüdâyî
- 25 Eylul 2013 Ehl-i İrfan – Günah İlletinin Devası
- 17 Eylul 2013 Yolculuğun Kiminle ve Nereye?
- 16 Şubat 2013 Peygamberimizin İsimleri, Künyesi ve Pak Soyu
- 03 Kasım 2012 Tarikat-ı Kâdiriyye ve Sıdk
- 03 Kasım 2012 Mevlânâ’ya Hakaret Edenler Aynaya Baksın!
- 03 Kasım 2012 Sûfîlerden Esintiler…
- 11 Mart 2012 Kendi Cenaze Namazlarını Kılanlar
- 11 Mart 2012 Mürşid-i Kâmili Ziyâret Âdabı
- 29 Aralık 2011 Mevlid-i Nebî
- 29 Aralık 2011 Tasavvufî Şiirler
- 05 Ekim 2011 Sonsuzluk Kervanı
- 05 Ekim 2011 İlim-İrfân Terkibi ve Medeniyetimiz
- 15 Nisan 2011 Mevlânâ Hazretlerinin (k.s) Vecde Gelişi
- 15 Nisan 2011 Peygamber Efendimiz ve Zühd Hayatı
- 15 Nisan 2011 Şemâil-i Şerîf
- 26 Şubat 2011 Aşk Damlaları - Serkan KAMACI
- 26 Şubat 2011 Hakikate Açılan Pencere, Örtünme
- 25 Aralık 2010 Dört Halifeden
- 12 Ekim 2010 Genç Kalemler - Zuhûr-i Aşk
- 08 Ağustos 2010 Tasarrufta Bulunmak
- 08 Ağustos 2010 Kalk Arkadaş
- 08 Ağustos 2010 Peygamberimizden Oruçla İlgili Cevaplar