Genç KALEMLER

İlim-Amel Seyr u Sülûk / Aziz Mahmûd Hüdâyî

İlim-Amel Seyr u Sülûk / Aziz Mahmûd Hüdâyî

İlimlerin en yükseği “Ma’rifetullâh”tır (Hakk bilgisi).

İlim, insanların manevi derecelerinin yükselmesine sebep olduğu gibi, göklerin ve yerin Rabbi olan Yüce Allah’ın sevgisini kazanmaya da vesile olur. Efendimizin (s.a.s):

Âlim mümin, âlim olmayan müminden yedi yüz derece daha faziletlidir. Her derecenin arası, arz ile sema arası kadardır.” buyurmaktadır.

İlim sahipleri, insanlara peygamberlerin getirdiği ahkâma göre yol gösterir. Bu yüzden halk, daima âlimlere muhtaçtır. Nitekim cennette, ehl-i cennete: “Bir şeyler isteyin” denildiğinde onlar ne isteyeceklerini yine âlimlerden öğreneceklerdir.

Muaz b. Cebel (r.a) der ki:

“İlim öğrenin zira Allah rızası için ilim öğrenmek nimet, ilim talep etmek saadet, ders okumak tesbih, ilim mübahasesi cihat, bilmeyene öğretmek sadakadır. Hasılı ilim imam, amel de ona tabi olan cemaat gibidir.”

Öğrenilmesi farz olan ilim, Hakk’ı arayan kimseyi Allah Teala’ya yaklaştırandır. İlimlerin en yükseği “Ma’rifetullâh”tır (Hakk bilgisi). Tam ve külli yakınlığı sağlayan ilim, sûfîyyenin ilmidir. Tasavvuf yolunda kurtuluş arayanların evvela ilim öğrenip sonra sûfîlik yoluna girmeleri gerekir.

İlim iki çeşittir. Biri ilm-i ubûdiyet, diğeri ilm-i rubûbiyettir. Kişi ilm-i ubûdiyeti, yani sağlam inanç ve salih amel için gerekli olan din bilgisini öğrendikten sonra ilm-i rubûbiyet, yani tarikat tahsiline yönelir.

Zikir yolunu tutmak sevaba nail olmaya vesile olduğu gibi, nefs perdelerin kalkmasına da müessir olur.

 

Nefsin Islah Yolları

Kul, nefsin azgınlık ve taşkınlığından kurtularak itminan makamına erince, nefs insana güzel bir binit olur. En büyük cihad, nefs ile mücadeledir. Nefsin kötü ahlakı pek çoktur. Bunların başlıcaları; kibir, riya, öfke, hased, mal sevgisi ve makam tutkusudur.

Tevazuile kul, nefsini kibir ve ucbun çirkinliğinden uzak tutmalıdır. Efendimiz (s.a.s):

Dünyada böbürlenip büyüklük taslayanlar, kıyamet gününde küçük karınca suretinde yaratılacak ve halk onların üzerine basarak çiğneyecektir.” buyurmaktadır.

Yusuf b. Esbat tevazuu şu güzel sözleri açıklıyor:

“Evinden çıktıktan sonra karşılaştığın herkesi kendine üstün görmektir.”

Küçük şirk sayılan riyanın nefisten uzaklaştırılması ancak yapılan her şeyin Allah rızası için olduğunu bilmekle mümkündür. Kişi bir amele yöneldiği zaman aklında sadece Allah’ın rızasını kazanmak olmalıdır.

Efendimiz (s.a.s) yumuşak huyluluğu da şu sözlerle açıklıyor:

Sizin en hayırlınız öfkelendiği zaman kendine hâkim olandır. En yumuşak başlı olanınız da elinde intikam alma imkânı olduğu halde insanların kusurlarını bağışlayandır.

Hased, Allah’ın kullarına olan ihsanından memnun olmamak manasına gelir. Bu ise insanı günaha götürebilir. Bir kimse dünyaya ait bir şey için hased ediyorsa bu tutumu ona hiç bir şey kazandırmaz. İbn Şirin derki:

“Hased ettiğim kimse Cennet ehliyse onun ehl-i cennet olduğunu kıskanmayayım da dünyalığını mı kıskanayım? Zira dünya cennete nazaran çok hafiftir. Eğer hased ettiğim kimse cehennemlik ise onu cehenneme götüren dünyasını niye kıskanayım?”

Müminlerde olması gerekli olan güzel huylardan birisi de “îsar”dır. Yani kendine verilmesi gereken ihsanın başkasına verilmesini arzu etmektir. Nitekim Allah Teâla bu konuda Haşr sûresinde:

Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile, kardeşlerini kendilerinden önce tutarlar.” buyurmaktadır.

Nefsin kötü huylarından olan hırs kişiyi hasede götürür. Bunun önüne geçmek amacıyla müminlerin kanaatkâr olması gereklidir. Kanaat konusunda aslolan iktisatlı, tutumlu olmaktır. İktisat, harcamada tutumlu, vermede minnetsiz davranmaktır.

Bilmek gerekir ki, makam sevgisi ve şöhret tutkusu, nefse en çekici gelen özelliklerdendir. Bu sebeple sıdk makamına ermiş kimselerden en son çıkan nefsani duygu, “makam sevgisi” veya “baş olması” arzusudur. Resulullah (s.a.s) şöyle buyurmuştur:

Siz baş olmaya çok meraklısınız, fakat bu duygu kıyamet gününde size pişmanlık sebebi olacaktır.

 

Sülûk’ün Niteliği

Bu âlemde gerçek maksat, biricik gaye Allah Teâla Hazretleridir. Bu yüce gayeye götürülen yollar, yaratıkların nefesleri sayısıncadır. Bu yolların en sağlam, en zor, en yüce ve en doğru olanı riyazat, mücahede ve şiddet yoludur. Kalp temizliği; batın tasfiyesi, zikir ve tevhid ile olur. Allah Teâla ile aramızda bulunan perdelerin en kalını şüphesiz nefs perdesidir.

Nefsin arzularına karşı koyabilmek için gerekli bazı hususlar vardır.

1.    Gönlünün ısındığı kâmil bir şeyhe bağlanmak

2.    Tevbe ve inâbeden sonra Hakk’a yönelmek

3.    Sünnete uymaya ihtimam göstermek

4.    Ehl-i dünyaya yaltaklanmamak

5.    Aç kalmak (ve az yemek)

6.    Sükût (ve az konuşmak)

7.    Zikr-i İlahi ile meşgul olmak

8.    Halvete devam

9.    Vakıasını başkasına söylememek

 

Marifet-i İlahiyye’nin Fazileti

Marifet ve ilm-i ilahi, yani Cenabı Hakk’ı iyice tanımak faziletlerin en yücesidir. Nitekim rivayet olunduğuna göre Resulullah (s.a.s), “En fazileti amel nedir?” diye sorulduğunda:

Allah’ı bilmek ve tanımaktır.” buyuruyor. Ayrıca yine bu konu ile alakalı olarak “Bilerek yapılan az amel, bilinmeden yapılan çok amelden daha hayırlı ve faydalıdır.” buyurmaktadır.

 

Tevhid-i İlahî’nin Fazileti

Tevhid hakkında pek çok söz söylenmiştir. Fakat tevhidin hakikati dil ile beyan olunamaz. Çünkü tevhid-i hakikatinin yörüngesi, tatmak ve yaşamaktır, o yüzden ancak vicdan ile anlaşılabilir.

Ebu’l-Abbas es-Seyyari derki: “ Tevhid; kalbin Hakk’tan başka bir şey hatırlamamasıdır.”

 

Kaynak: İlim-Amel, Seyr u Sülûk


Genç KALEMLER diğer yazıları