Kendimizi Nasıl Aldatıyoruz? İmam GAZALÎ
Ebû Hüreyre (r.a) Rasûlullah’ın (s.a.s) şöyle buyurduğunu rivayet eder: “Annem hakkında istiğfarda bulunmak için Rabb'imden izin istedim, bana izin vermedi. Kabrini ziyaret etmek için izin istedim, izin verdi.
İnananlardan günah işleyenlerin aldanmaları şu sözlerinde kendini gösterir:
“Allah, bağışlayıcı ve merhametlidir; biz O'nun affını ümit ediyoruz...” Böyle söyleyip buna güvenir ve amelleri ihmal ederler. Gerçi dinde bu anlayış “ümit” açısından övülen bir düşüncedir. Allah'ın rahmeti elbette geniş, nimeti çok kapsayıcı ve keremi umumidir. Biz O'nun bir olduğunu kabul ederek O'na iman ediyor ve bu iman ve O'nun kerem ve ihsanı vesilesiyle ümidimizi kesmiyoruz.
Onların aldanmalarının kaynağı bazen de anne ve babalarının iyiliklerine tutunmak olur ki, bu zaten aldanmanın son derecesidir. Hâlbuki onların babaları sâlih ve takva sahibi olmalarının yanında günah işlemekten çekiniyorlardı. İşte onların şu şekildeki kıyaslarını şeytan onlara güzel göstermiştir:
“Bir insanı seven onun evlatlarını da sever. Allah sizin babalarınızı sevmiştir. Öyleyse sizi de seviyor.”
Bu sebeple de itaate gerek duymaz, buna güvenerek Allah hakkında kendilerini aldatırlar. Hiç bilmezler ki, Hz. Nuh (a.s), oğlunu gemiye bindirmek istedi fakat bundan menedildi ve Allah onu Nuh kavminin cezalandırılması esnasında en feci biçimde suda boğdu. Yine Hz. Peygamber (s.a.s), annesinin kabrini ziyaret edip, bağışlanması için dua etmek konusunda izin istedi; kendisine ziyaret izni verildi fakat istiğfar için izin verilmedi. Şu âyetleri de unutuyorlar:
“Hiçbir günahkâr başkasının günahını yüklenmez.”(Fâtır, 35/18)
“İnsana ancak kendi çalışmasının karşılığı vardır.”(Necm, 53/39)
Ebû Hüreyre (r.a) Rasûlullah’ın (s.a.s) şöyle buyurduğunu rivayet eder:
“Annem hakkında istiğfarda bulunmak için Rabb'imden izin istedim, bana izin vermedi. Kabrini ziyaret etmek için izin istedim, izin verdi.”(Müslim, Cenâiz/105, 107; Ebû Dâvûd, Cenâiz/77; Nesâî, Cenâiz/101; İbn Mâce, Cenâiz/48; Ahmed, Müsned, 2/44)
Kim babasının takvasıyla kurtulacağını zannediyorsa, o kişi babasının yeme ve içmesiyle kendi açlık ve susuzluğunun gideceğini düşünen birisiyle aynı mantığa sahiptir. Takva herkeste olması gereken bir özelliktir ve bunda baba evladının hiçbir sorumluluğunu gideremez. Kaldı ki âhirette takvanın karşılığı verilirken kişi, kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacaktır, şefaat durumu hariç. Peygamberimiz’in (s.a.s) şu hadisini de unutuyorlar:
“Akıllı kişi kendisini yüksek görmeyip ölümden sonrası için çalışandır; ahmak ise, kendini boş duyguların peşine takan ve Allah hakkında kuruntular besleyendir.”(Tirmizî, Sıfatu'l-Kıyâme/15; İbn Mâce, Zühd/31; Ahmed, Müsned, 4/124; Beyhakî, es-Sünenü'l-Kübrâ, 3/369; Şu'abu'l-Îmân, 4/350; Hâkim, Müstedrek, 1/125; Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr, 7/281)
Şu âyetleri de unutuyorlar:
“İman edenler ve hicret edip Allah yolunda cihad edenler var ya, işte onlar, Allah'ın rahmetini umabilirler. Allah bağışlayıcı ve merhametlidir.”(Bakara, 2/218)
“Hiç bir kimse, yaptıklarına karşılık olmak üzere kendileri için gözler aydınlığı olarak nelerin (sayısız nimetlerin) saklandığını bilmez.”(Secde, 32/17)
Bu durumda, hiçbir amelde bulunmadan ümit beslemek doğru olur mu? Eğer ümitten önce bir çalışma söz konusu değilse hiç şüphesiz bu aldanmadır. Ümit ancak, korku ve ümitsizliği gidermek içindir. Şüphesiz bu faydasından dolayı Kur'ân bunu dile getirmiş ve daha fazla olmasını teşvik etmiştir.
Onlara gurur, yaptıkları bir takım iyilik ve günahlar yönünden yaklaşır. Ancak günahları daha çoktur. Bununla beraber bağışlanacaklarını umar ve kötülükleri daha fazla olmasına rağmen iyiliklerinin ağır basacağını zannederler. Bu ise cehaletin doruk noktasıdır.
Bakarsınız onlardan biri, helal veya haram yoldan kazanılmış bir kaç dirhem sadaka verir. Fakat diğer tarafta insanların mallarından ve şüpheli yollardan elde ettiği kat kat fazladır. Bu insan tıpkı, terazinin bir kefesine on kilo koyup diğer kefesine de bin kilo koyduğu halde, on kilonun ağır basmasını isteyen kişiye benzer. Bu ise bilgisizliğin son noktasıdır.
Bazıları da iyiliklerinin günahlarından çok olduğunu zanneder. Çünkü o, ne nefsini hesaba çeker, ne de günahlarını araştırır. Bir iyilik yaptığında onu aklında tutar ve ona güvenir. Bunun durumu şuna benzer:
Bir insan diliyle Allah'tan bağışlanma diler, gece gündüz Allah'ı yüz veya bin defa tespih eder. Diğer taraftan gün boyu müslümanların gıybetini yapar ve Allah'ın razı olmayacağı şekilde konuşur. Bir de tespihin faziletiyle ilgili âyet ve hadisleri araştırır. Onlara öncelik verir. Fakat yalancıların, söz taşıyanların ve de münafıkların çarptırılacağı ceza hakkındaki âyet ve hadisler hiç aklına gelmez. İşte bu da tam bir aldanmadır. Hâlbuki onun dilini günahlardan koruması, tespih çekmesinden daha doğru bir davranıştır.
Editör diğer yazıları
- 09 Aralık 2023 es-selâmu aleyküm ve rahmetullâh
- 15 Temmuz 2023 es-selâmu aleyküm ve rahmetullâh
- 18 Ocak 2023 Ankâzâde Köstendilî Halîl Efendi’nin, Tûti İhsan Efendi’ye Mektubu (7. Mektup)
- 18 Ocak 2023 es-selâmu aleyküm ve rahmetullâh
- 11 Eylul 2022 es-selâmu aleyküm ve rahmetullâh
- 03 Nisan 2022 es-selâmu aleyküm ve rahmetullâh
- 01 Aralık 2021 Ankâzâde Köstendilî Halîl Efendi’nin, Tûti İhsan Efendi’ye Mektubu (31. Mektup)
- 01 Aralık 2021 es-selâmu aleyküm ve rahmetullâh
- 08 Haziran 2021 Ankâzâde Köstendilî Halîl Efendi’nin, Tûti İhsan Efendi’ye 26. Mektubu
- 08 Haziran 2021 eş Şeyh es Seyyid Abdurrahmân Hâlis Kerkûkî Hz.nin Nigârâ Adlı Türkçe Gazeli
- 08 Haziran 2021 es-selâmü aleyküm ve rahmetullâh
- 08 Şubat 2021 es-selâmu aleyküm ve rahmetullâh
- 08 Şubat 2021 Mürîdin nefsiyle olan âdâbı nelerdir?
- 07 Şubat 2021 Şeyhu’l-İslâm Haydȃrîzȃde İbrȃhîm Efendi´nin, Kerküklü Abdurrahman Hâlis Hazretlerinin Biyografisine İçeren Makalesi
- 18 Ekim 2020 es-selâmu aleyküm ve rahmetullâh
- 18 Ekim 2020 Sahih-i Buhari´de Zayıf Hadis Yoktur
- 18 Ekim 2020 Bu Dünya Dar-ı Gaflettir
- 28 Nisan 2020 es-selâmü aleyküm ve rahmetullâh
- 26 Nisan 2020 Tasavvufi Eğitimin Hedefi ve Bir Prototip
- 28 Ocak 2020 Ya Resulallah - Niyazi Mısri
- 28 Ocak 2020 Ankâzâde Köstendilî Halîl Efendi’nin, Tûti İhsan Efendi’ye 23. Mektubu
- 28 Ocak 2020 Tasavvufsuz İslami Kalkınma Olmaz
- 28 Ocak 2020 es-selâmü aleyküm ve rahmetullâh
- 28 Ocak 2020 Hüdâyi Hazretleri´nin Nefis Terbiyesi
- 28 Eylul 2019 Abdülkâdir Geylânî’nin Ahlakı
- 28 Eylul 2019 Ankâzâde Köstendilî Halîl Efendi’nin, Tûti İhsan Efendi’ye 22. Mektubu
- 28 Eylul 2019 Derviş Olsam
- 28 Eylul 2019 Allah, Kubâ Halkını Niçin Övmüştür?
- 28 Eylul 2019 Bir Kıssa, Bin Hisse - Buyurun Efendim!
- 28 Eylul 2019 Bursa Ulucami’indeki Levhanın Sırrı
- 28 Eylul 2019 Ayasofya Diyor ki
- 28 Eylul 2019 es-selâmü aleyküm ve rahmetullâh
- 20 Aralık 2018 Cem Olmuş Dervişleri
- 20 Aralık 2018 Kıssadan Hisse -ÇingeneAli-
- 20 Aralık 2018 Siz Hiç Çocuğunuza Böyle Bir Mektup Yazdınız mı?
- 20 Aralık 2018 Tövbe
- 20 Aralık 2018 Ankâzâd´den Tûti İhsan Efendi’ye 21. Mektub
- 09 Mart 2018 Tasdik ve İnkâr Bakımından İnsanlar - Ömer Nesefî
- 09 Mart 2018 Kudüs Davası Sahipsiz Değildir!
- 09 Mart 2018 Ankâzâde Köstendilî Halîl Efendi’nin, Tûti İhsan Efendi’ye 20. Mektubu
- 09 Mart 2018 Hz. Peygamber, Barış ve Savaş
- 29 Ekim 2017 Kabir Azabını İnkâr Edenlere Güzel Bir Cevap
- 29 Ekim 2017 Suların Kısımları
- 29 Ekim 2017 Ankâzâde Köstendilî Halîl Efendi’nin, Tûti İhsan Efendi’ye 20. Mektubu
- 29 Ekim 2017 Bir Mucize, Süheyl b. Amr (r.a)
- 29 Ekim 2017 Olmayınca
- 29 Ekim 2017 Gel Papaz Efendi!
- 23 Şubat 2017 Abdesti Bozmayan Şeyler
- 23 Şubat 2017 Ankâzâde Köstendilî Halîl Efendi’nin, Tûti İhsan Efendi’ye 18. Mektubu
- 23 Şubat 2017 Himmetini Âlî Tut - Pir Abdulkâdir Geylâni Hazretleri