Yâ Sabûr (c.c)

Bir zata soruldu: “Ne kadar sabretmeliyim?” Cevap buyurdu: “Ben sabrediyorum demeyene kadar!”

Bizi yok iken var eden, yüceler yücesi Mevla’mıza hamd ü senalar, habibi Rasûl-i Ekrem efendimize salât ve selamlar olsun. 
Efendim, mutlaka bir ceviz ağacının dalında ceviz görmüşsünüzdür. Dışında yemyeşil bir kabuk bulunur. O kabuğu soyduğunuzda sert odunumsu bir kabuk daha çıkar. Hatta çok sert kabuk olduğu zaman “çetin ceviz” denir. Bu sert kabuktan sonra cevize ulaşmak mümkündür. O cevizin içinde de cevizin özü vardır. Bir kimse yeşil kabuktan yese ve ceviz yedim dese yalan olmaz ama cevizin kendinden haberi bile yoktur. İşte sabır da özüne inildiğinde tadı da mükâfatı da bambaşka olan bir ibadettir. Bazı kimselerin sabrı cevizin yeşil kabuğunda, bazısı ise sert kabuğundaki gibidir ki bu sert kabuğun aşılması gerçekten çetin bir iştir. O kabuğu da aşan kimse cevize ulaşır ki bunun da ötesi vardır. Sabrın da özüne ulaşmak vardır. 
Bir zata soruldu: “Ne kadar sabretmeliyim?”
Cevap buyurdu: “Ben sabrediyorum demeyene kadar!”
İşte sabrın özü, sabrettiğini bile bilmemektir, kendi sabrından gafil olmak nefsin hiçbir halini sabra bulaştırmamaktır.
“Makbul sabır, musibetle karşılaştığın ilk andakidir.”[Buhari]
Sabır en büyük ibadetlerdendir. Öyle ki, Yüce Rabbimiz ayeti kerimesinde;
“Muhakkak ki Allah, sabredenlerle beraberdir.”[Bakara, 153] buyurmuştur. 
Ne büyük bir müjde âlemlerin Rabbi ile beraber olmak. Aynı müjde hadis-i kudsîde:
“Ben, beni zikredenle beraberim”[Buhari] olarak verilmiştir. En büyük ibadet olan zikrullah ile sabrın aynı müjdeye ulaştırması elbette birbirleri arasındaki güçlü ilişkinin bir mesajıdır. Her iki ibadette insanı kemal mertebelerine ilerleten, fena mertebelerinde yürüten yollardır, nefs düşmanına atılan oklardır.
Sabır Rahmân’dan (c.c), sabrın tersi olan sabırsızlık ise şeytandandır. Allah (c.c) yolunda sabredene korku yoktur ve hatta Allah yolunda sabreden mahzun bile olmaz. Çünkü sabreden kimse Allah’ın düşmanına savaş açmıştır. Böylelikle Allah ile dostluk sularına girmiştir.
Ayeti kerimede buyruldu ki;
“Allah dostlarına ne korku vardır, ne de onlar mahzun olurlar!”[Yûnus Suresi, 62]
Yüce Rabbimiz sabırla ilgili birçok ayeti kerime ile biz kullarına yüce Kitâbımız’da yol göstermiştir.
Sabır, aynı zamanda Rabbimizin isimlerindendir. Allah’a giden yollardan biridir ve en tesirlilerindendir. Bu yolda yürüyen Rabbini bulur, nefsini “lâ” (yok) eder ve “illâ” O’na (c.c) kavuşur. Tevhidi tam olur. İşte buna gösterilebilecek en büyük delil yine yüce kitabımızda;
“Muhakkak, mallarınızla ve canlarınızla imtihan edileceksiniz ve kesinlikle gerek sizden önce kitap verilenlerden ve gerekse Allah'a ortak koşanlardan birçok incitici sözler işiteceksiniz. Eğer sabreder ve Allah'tan korkarsanız işte bu, azmedilmesi gereken şerefli işlerdendir.”[Âl-i İmrân, 186]
Tasavvuf büyüklerinden Hallacı Mansur (k.s) hazretleri mürşidinin emri ile konuşmama orucuna başlamış ve tam iki yıl, her ne ile karşılaşırsa karşılaşsın sabredip susmuştur. Ne kadar zor değil mi? Haksızlığa uğrasanız bile susmak, uğradığınız felaket karşısında elinizde olan bir duruma karşı tepkisiz kalmak, nefse ne kadar ağır. İşte bu duruma iki yıl sabırla devam eden Hallacı Mansur (k.s) hazretleri, Allah’tan (c.c) gaflette olunan bir pazar yerinde kendisine konuşma izni verildiği anda dilinden “Ene’l-Hakk / Ben Hakk’ım” diyebilmiştir. Sabır onu Rabbine kavuşturmuştur. Çünkü sabır nefsin aleyhinedir ve samimiyet vardır. Samimiyet olmayınca namaz bile mecazken, samimi olarak yapılan iş elbette mükâfatlandırılır.
O, ben dediği sırada nefsi çoktan erimiş, yok olmuş, sabrettiğini bile unutmuş bir haldeyken, onu ilahi tecelli konuşturmuş fakat gaflet ehli tarafından bu anlaşılmamıştır.
Sözlerimin sonuna yaklaşırken, sözlerin en güzeli olan Rabbimizin sabırla ilgili onlara ayetlerinden birkaç tanesi ile hem kendime hem de siz değerli okuyuculara fânî âlemden bâkî âleme göçmeden sabrın hakikatine kavuşmamızı temenni eder, nefsimin sabırsızlıklarından Rabbime sığınır, eğer bir hata etmiş isem tüm değerli okuyucularımızın affını bekler, hepimize bu dünyada feyz, bereket ve cennette Rabbimizin cemaliyle müşerref olmanızı dilerim…
 “Doğrusu kim Allah’tan korkar ve düştüğü felakete sabrederse; muhakkak ki Allah, iyilik edenlerin mükâfatını hiçbir zaman boşa çıkarmaz.”[Yûsuf, 90]
“Çaresiz biz sizi biraz korku, biraz açlık, biraz da mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmeyle imtihan edeceğiz. Sabredenleri müjdele!”[Bakara, 155]


Genç KALEMLER diğer yazıları