Genç KALEMLER

Kâdiriye Tarikatı ve Pir Abdülkâdir Geylânî Hazretlerinin İlmî Derinliği

Kâdiriye Tarikatı ve Pir Abdülkâdir Geylânî Hazretlerinin İlmî Derinliği

Konuşması gayet net ve pek tesirli idi. Kalbi katı bir kimse, onu görse kalbi yumuşar, korku ve heybet hissederdi.

Kâdiriye, İslam dünyasında en yaygın tarikatlardan biridir. Endonezya’dan Fas’a kadar her yerde müntesibi vardır. İslam âleminde Abdülkâdir Geylânî’nin şöhretine ulaşan kişiler bulmak zordur.

Kâdiriye tarikinin kurucusu Abdülkâdir Geylânî (v.561/1165-1166), Geylan’da (Gilan, Cilan, Ceylan) doğdu (470/1077). İlk tahsilinden sonra Bağdat’a gitti. Uzun yıllar tahsil ve riyazetle meşgul oldu. Mürşidi Ebû Said Mübârek b. Ali Mahzûmi’dir. Bu zat aynı zamanda Hanbelî mezhebinin güçlü temsilcilerindendir.

Abdülkâdir Geylânî’nin (k.s) vaaz ve sohbetleri çok tesirliydi. Bunlardan bir kısmı kitap halinde getirilmiştir. el-Gunye, el-Fuyuzâtu’r-Rabbânî, el-Fethu’r-Rabbânî, Futûhu’l-Gayb meşhur eserleri arasındadır. Divan’ı da Türkçeye çevrilmiştir.

Oğlu Abdülvehhâb şöyle anlatmıştır:

“Babam, haftada üç vakit ayırmıştı. Bu vakitler; Cuma sabahı, Salı akşamı ve Cumartesi sabahı idi. Bu zamanlarda, bütün âlimler, sâlih kimseler toplanır, onun vaazlarını ve sohbetlerini dinler idi. Bu hâl 40 sene böyle devam etti.

Ayrıca kendi medresesinde de 33 sene müddetle talebelere ders verdi. Sohbetlerinde bazen birkaç kişinin, coşarak kendinden geçip vefat ettiği vaki olmuştur.

Sohbetlerini 400 kişi yazardı. Bunlar bazen kalabalığın çokluğu sebebiyle birbirinin sırtlarında yazarlardı.”

13 çeşit ilim ve fende ders vermiştir. Ayrıca isteyenlere tefsîr ve hadîs dersleri de verirdi. Akşam ve sabah vakitlerinde usûl ve nahiv dersleri, öğleden sonra da kırâat dersleri yapılır, Kur’ân-ı Kerîm okunurdu.

Konuşması gayet net ve pek tesirli idi. Kalbi katı bir kimse, onu görse kalbi yumuşar, korku ve heybet hissederdi. Ders ve sohbetlerinde bulunanlar, sessiz ve büyük bir tesir altında anlatılanları dinlerlerdi.

Dinlemeye gelenler yakında da olsa, kalabalık sebebiyle çok uzakta da otursa, sesini hepsi aynı derecede işitirlerdi. Birisi onu görse, derhal tesiri altında kalır, mübarek bir zâtı gördüğünü hissederdi.

Cuma günleri câmiye giderken halk sokaklara toplanır, bereketlenmek için görmek isterlerdi. Kendisinden fetvâ isteyenlere, gayet açık ve doyurucu cevaplar vererek müşkillerini hallederdi.

650 talebesi vardı. Her gün onlara ders verir, okutur, kalemi olmayana kendi kaleminden verirdi. İntisâb için gelene, kendi eliyle, mübarek silsileyi yazardı.

Ehl-i Sünnet itikâdını ve din bilgilerini her tarafa yaydı.

Misafirsiz gece geçirmezdi. Zayıflara yardım eder, fakirleri doyururdu. Talebesinin çeşitli suâllerini cevaplandırırken hiç kızmazdı. Onlara karşı son derece sabırlı idi. Yanında oturanlar da: “Ondan daha kerîm ve lütufkâr kimse olamaz” kanaati hâkim olurdu.

Ahbaplarından biri gurbete çıksa, ondan haber sorar, sevgi ve alâkasını muhafaza ederdi.

Kendisine kötü davrananları affederdi. Köleleri satın alıp, azat ederdi.

Verdiği sözü tutar, kimseye karşı kötülük düşünmezdi.

Ambarında, helâlden kazandığı buğday bulunurdu. Hizmetçisi, kapıda ekmek elinde durur ve halka şöyle seslenirdi:

Yemek isteyen, ekmek isteyen, yatmak isteyen kimse yok mu? Gelsin!” Kendisine hediye gelse, yanında bulunanlara dağıtır, bir kısmını da kendisine ayırırdı. Hediyeye, mutlaka karşılık verirdi.

Kâdiriyeyi Anadolu’ya (Bursa’ya) ilk defa getiren, Müzekki’n-Nüfûs yazarı Eşrefoğlu Rumi’dir. İsmail Rumi ile tarikat İstanbul’a girmiştir. Her ikisi için de “pir-i sâni” unvanı kullanılmıştır.

Tarikatın Rûmiye ve Eşrefiye’den başka şu kolları vardır.  Hâlisiye, Garîbiye, Hilâliye, Yafiiye, İseviye, Esediye, Ekberiye.

Merkez dergâh Bağdat’tadır.

Hâlâ Geylânî’nin soyundan geldiği kabul edilen biri tarafından idaresi sürdürülmektedir.


Genç KALEMLER diğer yazıları