Genç KALEMLER

Peygamber Efendimiz ve Zühd Hayatı

Peygamber Efendimiz ve Zühd Hayatı

Bir arpa ekmeği ve kokusu değişmiş bir miktar iç yağıyla Rasûlullâh’ın (s.a.s) yanına gittim...

 Nevfel b. Îyas el-Huzelî şöyle söyledi:

“Abdurrahman b. Avf’ın evine, içinde ekmek ve et bulunan bir ta­bak getirdik. Tabak Önüne konulunca Abdurrahman ağladı. Ben:

‘Niye ağlıyorsun?’ dedim. O da:

‘Rasûlullâh aleyhisselâm ile ailesi arpa ekmeğiyle doymadan öldüler. Bi­zim için hayırlı olan şeyden dolayı geciktirildiğimizi zannetmiyorum.’ diye cevap verdi.”

Hz. Âişe (r.anhâ), Heffan b. Kâhil’e şunu anlattı:

“Bize bir gece Ebû Bekr’in evinden bir koyun budu hediye edildi. Vallahi, onu parçalamak için Rasûlullâh’la adeta yarışıyorduk.

‘Mü’minlerin annesi lambasız mı?’ dedim. O da:

‘Eğer lambamız olsaydı, onu (eti) yerdik. Muhammed’in (s.a.s) aile­sinin üzerinden ay gelir geçer de evde ne ekmek pişirilir ne de tencere kaynatılırdı.”

Enes b. Mâlik şunu anlattı:

“Bir arpa ekmeği ve kokusu değişmiş bir miktar iç yağıyla Rasûlullâh’ın (s.a.s) yanına gittim. O’nun ailesinin sabah akşam bir sa’dan başka yiyeceği olmadı. Hâlbuki onlar o sırada dokuz haneydiler.”1

 

Ebû Hureyre şöyle anlattı:

“Oturarak namaz kılarken Rasulullah’ın (s.a.s) yanına girdim:

‘Yâ Rasûlallâh, neyiniz var?’ dedim.

‘Açlık!’ buyurdu. Bunun üzerine ağladım. Rasulullah (s.a.s):

‘Ebû Hureyre, ağlama! Çünkü dünyada sevabı beklenirse, kıya­met gününde açlığın şiddeti acıkana isabet etmez.’ buyurdu.”2

 

Enes b. Malik şöyle dedi:

Hz. Fâtıma (r.anhâ), Efendimize (a.s) bir ekmek parçası getirdi. Hz. Peygamber (s.a.s):

‘Fâtıma! Bu parça nedir?’ dedi. Hz. Fâtıma:

‘Bir somun yaptım. Bu parçayı sana getirmeden içim rahat etmedi.’ diye cevap verdi. Bunun üzerine Rasûlullâh (s.a.s):

‘Bu, üç günden beri babanın ağzına giren ilk yiyecektir.’ buyurdu.3

 

İbn Abbas şunu anlattı:

“Rasulullah (s.a.s) zırhı, ailesine yedirmek için aldığı otuz sa’ arpa karşılığında bir yahudide rehin iken vefat etti.”

Hz. Aişe şunu söyledi:

“Rasulullah (s.a.s), zırhı, yahudi Ebû Şahme’de rehindeyken vefat etti.”

Enes şöyle anlattı:

“Rasûlullâh (s.a.s), gelmem için bana haber gönderdi. Rasûlallâh (s.a.s) hizmetçisini, buğday satın almak üzere bir yahudiye göndermişti. Şöyle buyurdu:

‘Söyle ona, bize iki elbise versin. Bize bir şey gelince onu öde­yelim.’

Adam, halka satış yaparken benimle oyalanmağa başladı. Sonra bana dönüp:

‘Vallahi, Muhammed’in (s.a.s) ne ekini var, ne sağılır hayvanı. Bana nerden ödeyecek?’ dedi. Gelip Peygamber’e (s.a.s) bildirdim. Hz. Peygamber (s.a.s):

‘Allah’ın düşmanı yalan söylemiş. Eğer bana verseydi, borcumu ona öderdim. Ben ona, onlardan daha hayırlıyım.’ buyurdu ve şunu ilave etti:

‘Kişinin yamalı elbise giymesi, onun için, emanet olan şeyi ye­mesinden daha hayırlıdır.’4

 

Ebû Hazim şunu anlattı:

Ebû Hureyre’nin, parmağıyla birkaç defa işaret ederek şöyle dedi­ğini gördüm:

“Ebû Hureyre’nin canı elinde olan Allah’a yemin olsun! Rasûlullâh (s.a.s) ile ailesi, dünyadan ayrılıncaya kadar üç gün arka arkaya buğday ekmeğinden doya doya yememiştir.”5

 

Simak b. Harb şöyle demiştir:

“Nu‘mân b. Beşir’in, ‘Ömer b. Hattâb’ı, hutbe okurken din­ledim’ dediğini duydum. Ömer, insanların dünyadan elde ettiklerini an­dıktan sonra:

‘Rasûlullâh’ın bütün gün kıvranıp, karnını doyuracak kötü (kalitesiz) hurma bile bulamadığını gördüm.’ dedi.”6

 

Câbir (r.a), şunu anlattı:

“Rasûlullâh’la (s.a.s) arkadaşları (Hendek savaşı için) hendek kazarlarken üç gün hiçbir yiyeceğin tadına bakmadan kaldılar.

‘Ya Rasûlallâh! Burada çok sert bir damar var.’ dediler. Bunun üzerine Rasûlullâh (s.a.s):

‘Orayı su ile ıslatın.’ dedi. Orayı su ile ıslattılar. Daha sonra Hz. Peygamber (s.a.s) balyozu eline aldı ve ‘Bismillâh’ diyerek oraya üç defa vurdu. Böylece orası kumları savrulan bir yığın haline geldi. Bir aralık göz attığımda Rasûlullâh’ın, karnına taş bağla­dığını gördüm.”

Hz. Âişe (r.anhâ), Urve’ye şunları söyledi:

“Yeğenim! Vallahi! Biz üç defa hilali görürdük de Rasûlullâh’ın (s.a.s) odalarında ateş yakılmazdı. Ben de:

‘Teyzeciğim! Bu süre içinde sizin hayatınızı devam ettiren neydi?’ dedim. O da:

‘İki siyahla, yani hurma ve su ile yaşıyorduk. Ancak Rasûlullâh’ın (s.a.s) ensârdan komşuları vardı. Onlar ne iyi komşulardı! Onların, sütü için besledikleri koyunları vardı. Rasûlullâh’a (s.a.s) onların sütünden verirlerdi.”7

 

 

 

[1]    Buharî, Sahih, III, 186; Ebu Nuaym, Hılyetu’l-Evliya, VI/280; İbn Hacer, Fethu’l-Bari V/140, 141.

2   Hatib, Tarih, III, 15; İbn Asakir, Tarih, VI/329.

3   İbn Sa’d, Tabakatü’l-Kübra, I, 114; Zebidî, İthafu’s-Sadeti’l-Muttakîn, VII/391.

4   İbn Hanbel, Müsned, III, 244; İbn Hıbban, Sahih, 1628; Tarihu’l-Hatib, III, 155; İbnu’l-Cevzî, Kitabu’l-Mevzuat, I/55, 56.

5   Buharî, Kitâbu’l-Eymân/22, Kitâbu’l-Et’ime/23, Kitâbu’r-Rikâk/17; Müslim, Sahih, Kitâbu’z-Zühd/ 20, 25, 33; Nesaî, Sünen, Kitâbu’z-Zehâyâ/37; İbn Mace, Sünen, Kitâbu’l-Efime/48, 49; İbn Hanel, I, 98, 434, IV, 442, VI, 128, 156, 187, 255, 277.

6   Müslim, Kitâbü’z-Zühd, 36.

7   Buharî, III, 186; Ebu Nuaym, VI/280; İbn Hacer, V/140, 141.


Genç KALEMLER diğer yazıları