Tasavvufî Şiirler

Mevlânâ hazretlerinin de buyurduğu gibi: “Aşkı yoksa o kişi yok olsun…”

 Tasavvufun menşeini teşkil eden Aleyhissalâtü Vesselâm Efendimiz, aynı zamanda tasavvufî şiirlerin de membaıdır.

Nasıl ki Ehl-i Sûfî, Peygamber Efendimizin çardağı altındaki yünden elbise giyen Ashâb-ı Güzîn’den ilhamını alıyorsa, İslâm şairleri, özellikle de sûfî şairler de Abdullah bin Revâha’dan, Ka‘b bin Mâliklerden, Hassân bin Sâbitlerden şiir geleneğini alıp bize ulaştırmaktadırlar.

Şiir sözü, kökte Arapçaya dayanır. Sözlükte; bir şeyin inceliklerini bilmek, sezerek vâkıf olmak, ahenkli ve güzel söz söylemek manasına gelir. (İslâm Ansiklopedisi, c.39, s.144)

Şair de; nesne ve olaylara bilerek ve sezerek vâkıf olan, ölçülü ve ahenkli söz söyleyen kişiye denir. (İslâm Ansiklopedisi, c.38, s.298)

Bazı sûfî şairlerin tulû‘atı diğer şairlerin doğadan, insandan esinlenerek yazdıkları şiirleriyle karıştırılmamalıdır. Bizim buradaki çalışmamız daha çok bir tasavvuf şairinin hissini yansıtan bir şiiri ele alıp o konuda âcizane bir analiz yaparak anlamına vâkıf olmak, olacaktır. Yoksa şairi ya başkası medhetmiştir veya şiirinde kendisi hissedip vâkıf olduklarını dillendirip yazıya dökmüş ve böylece bilinmek istemiştir. İnşallah ileride her yazımızda bir şairi ve şiirini yazıp konuya biraz ışık tutmak istiyoruz.

Nasıl ki Na‘t-i Şerîf yazan şairler, Resûlullâh’ı medh u senâ ederek ondan şefaat istiyorlarsa; bizlerde bir şairi dillendirerek onların şefaatine nail oluruz inşallah. Çünkü bu Na‘tları yazmak, Peygamber aşkı gerektirir.

Hazreti Allah’a bir şiir aracılığıyla tazarruda bulunmak aşk ister. Mevlânâ hazretlerinin de buyurduğu gibi:

“Aşkı yoksa o kişi yok olsun…”

Zamanımıza ışık tutan meşâyıhtan Abdullah Efendi’nin buyurduğu gibi:

“Aşkın varsa gidersin, Ravza’ya yüz sürersin…”

Burada aşk kelimesini iyi anlamak gerekir.

Aşk kelimesi literatürde; şiddetli ve aşırı sevgi, bir kimsenin tamamen kendisini sevdiğine vermesi, sevgilisinden başka güzel görmeyecek kadar ona düşkün olması (İslâm Ansiklopedisi, c.4, s.11) manasına gelir.

Tasavvuftaki karşılığı; Muhabbet ve Hub’dur. (İslâm Ansiklopedisi, c.4, s.11)

Bu manaları içeren tasavvufî şiirleri araştırmayı, bunları konu başlığı yapmayı, bu vesileyle hem tarihi, hem edebî ve hem de mana yönünden sizlere bir pencere açmayı düşünüyoruz.

Belki bizler şiir yazamayız ama bu şekilde bizlere manevi bir bereket ulaşır ve bu şekilde rahmet-i Rahmân’a kavuşuruz.

Burada girizgâhımızı yaptıktan sonra inşallah geniş bir çalışma gerektiren şiir incelememizi bir diğer yazımıza bırakıyoruz.

.................................

Tufan Doğan


Genç KALEMLER diğer yazıları