İbrahim Gibi

Baktığım aynalar, Sensiz Bilmem neye yarar

Benim de bazen nazlanasım

Geliyor Rabbim’e

Hz. İbrahim gibi

Çıkıp dağların başına

Ey Rabbim!

Bu ölüleri nasıl diriltirsin

Diyesim geliyor

“Kalbim mutmain olsun

Göster de göreyim” diyorum

Aslında İbrahim peygamberin

Buna ihtiyacı var mıydı

Ne oldu

Dünya bana dar mıydı

Ben olsam öyle yalvarırdım

O yalvarır mıydı

Ateşe attılar

O’na lütûftu

Beni ateşe atsalar mıydı

Elim kolum bağlı

Beni de bağlasalar mıydı

Çırpındı içimdeki duygular

Gözler, kulaklar

Eller, ayaklar

Hep Seni anar

Baktığım aynalar, Sensiz

Bilmem neye yarar

Şu duvarlar

Şu dağlar

Bilmem neden mahzundur

Bilmem kime ağlar

Erit beni kar gibi

Damla damla olayım

Doldur içime aşkını

Bir ipek gibi tel tel olayım

Odun gibi kıl beni ama

Sana yanayım

Dünyada en zirveye

Koy beni de

Sana bakayım

Sana varayım

Rabbim, ey Rabbim

Mevlâm, ey Mevlâm

Aşkını susuzluğu artır bende

Doya doya içeyim

Sana kanayım

Yaşatıyorsan şu dünyada

Sensiz yaşatma da

Zikrine doyayım

Dilin Allah’ın zikriyle

Yaş olsun diyen

Resûlle ve amelle

Bir olayım

Ufuklarda karartı var

Yağmur aheste aheste

Yağar

Üşütür yorgansızları

Beyaz kar

Kumda yürüyen develerin

Kumlara basışı

Ve kum fırtınaları

Gecenin oluşu, gecenin akışı

Güneşin batışı

İçlere işleyen sessizlik

Böceklerin ötüşü

Ay ve yıldızlar

Ve yalnız insanlar

Ortada ne in ne cin var

Sadece Allah var

Sadece Allah var

Lâ ilâhe illallâh var

O dost, O yâr

Başkası ağyâr

Duyulmaz bir sedâ

Çıkmaz bir nefes

“Allah bes

Bâkî heves”

Dağlara ses ver

Ey garib yolcu

Çöllerde sesin yankılansın

Ta uzaklarda çınlasın

Öyle huzur ve ihlâsla söyle ki

Anlamayanlar anlasın

Duymayanlar duysun

Taş yürekli ağlamayanlar

Ağlasın, ağlasın

Allah Allah İsm-i A‘zamıyla

Yürekler dağlansın

Musa gibiysem ben

Niye firavunlar helak olmadı

Niçin askerleriyle o

Okyanuslarda boğulmadı

Sihirbazlar hala ortalarda

Musa’nın asası hatıralarda

Bana ne oldu bilemiyorum

Bir değişiklik mi var hafızalarda

Ben ki hayal çocuğuyum

Yaşlı ihtiyarıyım

Ne batıyım ne doğuyum

Ama dosdoğruyum

Geri dönmeyen

Ah gençlik

Nasıl da uçup gittin

Ey ömür elveda sana

Ne çabuk bittin

Düşündüm kendimi

Soğuk, buz gibi teneşirlerde

Bembeyaz örtülmüş o kefenlerde

İşte bu son yolculuk

Ve tabutum kaldırılıyor

O mübarek ellerde

Bir huzur var

Bir sükûnet var

Evlerde

Hadi benim aziz naşım

Yürü git, git ta uzaklara

Cennete ve mezarlara

 

Zülcenâheyn


Zülcenâheyn diğer yazıları