Kutlu Doğum ve Kaside-i Bür`e
Gel ey Muhammed, bahardır Dudaklarımız ardında saklı âminlerimiz vardır
Âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamberin mevlid kandilini idrak edince, her müslümanın derin derin düşünmesi lâzımdır. O’nun hayatı, sahabileriyle olan münasebeti, Kur’ân-ı Kerim’den sonra eşsiz hadisleri bize ne anlatıyor neleri haber veriyor, acaba anlayabiliyor muyuz? O hadislere gerekli itinayı, saygıyı gösterip istifade edebiliyor muyuz?
Cenâb-ı Allah, O’nu medh ettiği için biz de O’nu sever ve O’nun getirdiklerine uyarız. Kıyamet günü şefaat sahibi olduğu için O’nun şefaatini umarız. Ravza’sının başında buluşmayı arzu ederiz. Oradaki, adetleri yıldızlardan daha çok olan güzel mi güzel kâselerden dolu dolu içmeyi umarız. O’na salât ve selâmlar getiririz. Salevât-ı şerîfenin fazilet ve bereketine inanırız.
Ne yazık ki, son zamanlarda O’na insafsızca saldırılar olmaktadır. Bunlar hezeyandan başka bir şey değildir. Onlar bu sapıklıklarına devam ede dursunlar, Allah’ın seçtiği, Peygamber olarak gönderdiğine hiçbir kimse asla zarar veremez.
Diğer taraftan; Müslüman olduğunu söyleyip de O’nu amansızca tenkit edenlere karşın başkaları, yazmış oldukları ‘Dünya Tarihine Yön Veren En Etkin 100 Kişi’ adlı eserinde birinci sırayı Peygamberimize vermiştir. Hak, bir gayrimüslim tarafından teslim edilirken ümmeti olduklarını, inandıklarını söyleyenlerin böyle ters bir davranış içinde bulunmalarına şaşıyor ve eyvahlar ediyoruz. Denildiği gibi biz makalelerimizle O’nu medh ettiğimizi zannediyoruz. Hâlbuki tam aksine, O’nun adı geçtiği için makalemizin değeri ve kıymeti artmaktadır.
O’nun faziletlerini anlatmaktan insan âcizdir. Cenâb-ı Allah’ın lutf u keremiyle O (s.a.s), birçok harikulâde hallere nail kılınmıştır. Hatta öyle ki O’nu methetmek suretiyle yazılan kaside ve şiirler sebebiyle hastalıktan ifazet/şifa bulunmuştur. Bunlardan biri de İmam Busirî’nin kasidesidir. Kütüphanemde olan baskısındaki yazılı şerhinden birkaç satırı tercüme edip, okuyucularımın istifadelerine sunmak istiyorum.
“Bu kasidenin, Ebû Said Muhammed el-Hadimî’nin sayarak belirttiğine göre tamı tamına elli üç tane fazilet ve bereketi vardır. Bunun gibi diğer başka kasidelerin de faziletleri inkâr olunamaz. Birçok Peygamber âşığı, benden O’nun hakkındaki kasideleri bir araya toplamamı istedi, ben de öyle yaptım.” diyerek, devamla hangi faziletler olduğunu sayar. Bunlar şüphesiz ki doğru ve delillere dayanan sözlerdir. Kur’ân-ı Kerim’de geçmiş ümmetlerden haber verilirken, onların yenemeyecekleri şekilde azılı düşmanlarla karşılaştıklarında; “Âhir zamanda göndereceğin Peygamber hatırına bize yardım et!” diye dua ederek muzaffer oldukları haber verilir. Sözün burasında kim inanıyor, kim inanmıyor iyi anlamak için aşağıdaki hadise bakalım.
“Kıyamet günü bir nidâcı:
‘Her ümmet dünyada neye tapmışsa onun arkasına takılsın!’ diye ilân edecek. Bunun üzerine Allahü Teâlâ’dan başka şeylere, putlara ve heykellere tapmış olanlardan hiçbiri kalmayacak, hepsi cehenneme düşecekler.
Nihayet yalnız Allah’a (c.c) tapan iyi ve kötülerle Ehl-i Kitâb’ın bakiyeleri kalacak ve evvelâ Yahudiler çağrılarak kendilerine:
‘Siz dünyada neye ibadet ederdiniz?’ diye sorulacak.
‘Biz, Allah’ın oğlu Üzeyr’e tapardık.’ diyecekler.
Kendilerine:
‘Yalan söylediniz! Allah’ın hiçbir zevcesi ve çocuğu yoktur. Şimdi siz ne istiyorsunuz?’ denilecek. Yahudiler:
‘Susadık ya Rabbi, bize su ver.’ diyecekler. Bunun üzerine kendilerine işaretle:
‘Suya buyurmaz mısınız?’ denilecek ve Yahudiler cehenneme, o serap gibi (alev dalgaları) birbirini târumar eden ateşe haşr olunarak oraya düşecekler.
Sonra Hıristiyanlar çağrılarak kendilerine:
‘Siz dünyada neye ibadet ederdiniz?’ diye sorulacak.
‘Biz Allah’ın oğlu Mesih’e tapardık.’ diyecekler. Onlara da:
‘Yalan söylediniz! Allah hiçbir zevce ve çocuk edinmemiştir. Şimdi siz ne istiyorsunuz?” denilecek Hıristiyanlar da:
‘Susadık ya Rabbi, bize su ver!’ diyecekler. Bunun üzerine kendilerine işaretle:
‘Suya buyurmaz mısınız?’ denilecek ve Hıristiyanlar ateşe haşr olunarak oraya düşeceklerdir. (Müslim, 183)
Resûlullâh (s.a.s.)
“U‘düd sitten beyne yedeyi’s-sâ‘ati…”
“Kıyametten önce altı olayı say. Bunların birincisi benim ölümümdür.” (Buhârî, 2967) buyurarak vefatının kıyametin küçük alâmetlerinden olduğunu söylemiştir.
Cenâb-ı Allah, bu dünyaya gelen her canlının ölümü tadacak olduğunu haber veriyor. Bu hususta Enbiyâ sûresi ayet 34-35’de şöyle buyuruyor.
“Biz senden önce hiçbir beşere dünyada ebedilik vermedik. Sen ölürsen, onlar ebedi midirler? Her canlı ölümü tadacaktır.”
Her canlı gibi O da bu dünyaya geldi, vazifesini tamamen yaptı, bitirdi ve ölümle aramızdan ayrılıp Mevlâ-yı Müteâl’e kavuştu.
Ölüm yıl dönümleri idrak olunur, doğum yıl dönümleri kutlanırken kıyamet saatine biraz daha yaklaşıldığı düşünülmelidir.
Abdullah DEMİRCİOĞLU diğer yazıları
- 09 Aralık 2023 METÂ NASRULLAH
- 15 Temmuz 2023 Nasuh Tevbesi
- 19 Ocak 2023 Tasavvufta Rabıta ve Uyarılar
- 11 Eylul 2022 Şerefli Üç Mekan
- 11 Eylul 2022 Tasavvuf Demirden Leblebidir – Kürsüden Kaleme
- 04 Nisan 2022 Tevbe ve İstiğfar
- 01 Aralık 2021 Dünya ve Ahiret Bereketi
- 08 Haziran 2021 Küfür ve Dalalet
- 08 Şubat 2021 Hicret, Ama Nereye?
- 18 Ekim 2020 Tasavvufi Hayat ve Allah Dostlarından Örnekler
- 26 Nisan 2020 Korona Virüs Üzerine
- 28 Ocak 2020 Kerb-i Azîm
- 28 Eylul 2019 Onların Sözleri
- 29 Nisan 2019 Şahadet ve Namaz
- 09 Mart 2018 Bir Gün Gelecek…
- 29 Ekim 2017 Tasavvuf Yolunu Tuttum Giderim
- 29 Ekim 2017 Doğru ve Sağlam İtikad
- 17 Temmuz 2017 Dua Üzerine
- 23 Şubat 2017 Kandiller ve Hadiselere Bakış
- 23 Şubat 2017 Bütün Müslümanlar, Bütün Maneviyat Erleri, Kardeşlerim
- 26 Ekim 2016 Zaman Gelecek ki…
- 25 Ekim 2016 Diyalog
- 09 Mart 2016 Emaneti Yüklenmek
- 31 Ocak 2016 Beşeriyetin İhtiyaçları; İlim ve Kur’ân-ı Kerîm
- 31 Ekim 2015 Bir Hadîs-i Şerîf Üzerine
- 30 Temmuz 2015 Şehr-i Ramazan
- 28 Şubat 2015 Rabıtanın Mahiyeti?
- 16 Kasım 2014 Kul Hakları
- 03 Haziran 2014 Mekke Ve Medine’nin Fazileti
- 09 Şubat 2014 Doğru Söylediyse Kurtuldu
- 17 Eylul 2013 Biz Neredeyiz?
- 25 Mayıs 2013 İlim Üzerine
- 16 Şubat 2013 Temel İki Kaynak
- 03 Kasım 2012 Dinî Hassasiyet
- 11 Ağustos 2012 Kur’ân ve Sünnet’te Veli Kavramı
- 11 Mart 2012 O’ndan Af Dileyiniz!
- 29 Aralık 2011 Zikrullâhın Feyz ve Bereketleri
- 06 Ekim 2011 Hasb-i Hâl / İntibalarım
- 05 Ekim 2011 Kurban İbadeti ve Bayramı
- 28 Haziran 2011 Üç Aylar ve Oruç
- 26 Şubat 2011 Hayat Veren Davet
- 25 Aralık 2010 Zamânı Durdurun
- 25 Aralık 2010 Mâ ‘Adette Lehâ
- 12 Ekim 2010 Eğitim ve Öğretim Yılı Münasebetiyle
- 08 Ağustos 2010 Rahmet ve Mağfiret Ayı
- 22 Temmuz 2010 Dört Unsur
- 22 Temmuz 2010 Ne Olurdu
- 04 Nisan 2010 Hz. Peygamber´in Yüksek Ahlâkı