İlim Üzerine
Allah da onlara, “Sizin bilmeyeceğinizi herhalde ben bilirim.” dedi
Kur’ân-ı Kerim’de Hz. Allah, yeryüzünde halife yaratmak istediklerinde, “Bizler hamdinle seni tespih ve seni takdis edip dururken, yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan dökecek insanı mı halife kılıyorsun?” Allah da onlara, “Sizin bilmeyeceğinizi herhalde ben bilirim.” dedi. (Bakara, 2/30)
Onun iradesi üzerine, Hz. Âdem yaratıldı. Bundan sonra onun nasıl özelliklerle donatıldığını, basit bir varlık olmadığını meleklere göstermek istedi. İlk önce ona bütün esmâyı öğretti. Meleklerle karşı karşıya getirildi. “Şunların isimlerini bana bildirin!” dedi. Âyetler böyle devam ediyor. Müfessirler bu âyetleri izah ederken, “hattel kas’ate fe vesvete” derler. Yani, yemek kabı tenceresinden sessiz yellenmeye (okuyucularımdan özür diliyorum) kadar hepsini öğrenmişti. Tabii ki melekler, ruhanî varlıklardır. Yemeye, içmeye muhtaç değildirler. Tencereyi ve onun içinde pişen yemeklerden haberleri olmaz. Bugün, dünyada milyarlarca isim var. Şahıs isimlerinden, canlı cansız isimlerine, yerlerdeki, göklerdeki cisimlerin adlarına varıncaya kadar hepsi ilâhî lütuf gereği, insan zekâsının ürünüdür. Ya anlaşma vasıtası olan bir sürü dil var. Milyarlarca kelime var. Burada, “ ’Alleme’l-Âdeme’l-esmâ’e “ evâmirden önce ilk öğrettiğinin isimler olması çok düşündürücüdür.
Okumak, öğrenmek… Rasûlullâh’a da peygamberlik başlangıcında ilk emir “Oku!” idi. Namaz, oruç, hac, zekât ondan sonra gelecekti. Emirler, yasaklar daha sonraya bırakıldı. Böylece ilk peygamberle son peygamber arasında benzerlik vardır ki, o da okumak idi.
Bundan sonra Yaradan’ı bilmek geliyordu. “Kan pıhtısından yaratan…” (‘Alak, 96/2); “Bil ki Allah bir tektir!” (Muhammed, 47/19) âyetlerinde olduğu gibi.
Ey Rabbim, ilmimi ve fehmimi ziyadeleştir, diye dua etmek bize öğretilmiştir.
İlim öğrenmede sabır ve istimrarda lazımdır. Devamlı olmayan ilim unutulmaya mahkûmdur. Âlim odur ki, ölünceye kadar ilim öğrenmeye ve bildikleriyle amel edip, ilmini yaymaya, talebe okutmaya, ilim sahibi kişiler yetiştirmeye itina göstermelidir.
Niyet, ihlas, amel de ilmin ayrılmaz parçalarındandır. Onun için,
Men sahhet bidayetuhû
Sahhet nihâyetuhû
“Başlangıcı iyi ve düzgün olanın, nihayeti de doğru düzgün olur” denilmiştir.
Öyle zamanlar olmuştur ki, talebe bulunmuş öğretici/âlim bulunamamış veya bunun tersi olmuştur. Âlim, ilim aşkıyla meşbû’ olmalıdır. Öğretmeli, öğretmeli yine öğretmelidir.
Öyle derler, meşhur hadis âlimi Ahfeş, ilmi öğretecek talebe bulamayınca, keçisinin başına bir ip bağlamış, ondan sonra da “Söyle bakalım, NASARA ne kelimedir?” diye sormuş, keçinin ipini çekerek, sanki talebe başını sallayıp cevap veriyormuşçasına kendisi cevap vermiştir.
İlim unutulabilir. Tekrar etmek unutmamaya, hele hele ders vermek bilinenin sağlamlaşmasına sebeptir.
“el-‘İlmu saydun ve’l-kitâbetu kaydun”
İlim bir avdır, onu yazmak, avın yani ilmin kaybolmamasına vesiledir.
İlimde azlık-çokluk, yani çok talebe olsun gayesinden ziyade, kalite ve yetiştirilme de önemlidir. Tabiidir, çok talebeye anlatmak mutlaka, ilmi mesajların çok kişilere ulaştırılmasına sebep ve vesiledir. Fakat unutmamalıdır ki, öyle peygamberler de gelmiştir ki onların ancak birkaç inananı olmuştur.
Abdullah DEMİRCİOĞLU diğer yazıları
- 09 Aralık 2023 METÂ NASRULLAH
- 15 Temmuz 2023 Nasuh Tevbesi
- 19 Ocak 2023 Tasavvufta Rabıta ve Uyarılar
- 11 Eylul 2022 Şerefli Üç Mekan
- 11 Eylul 2022 Tasavvuf Demirden Leblebidir – Kürsüden Kaleme
- 04 Nisan 2022 Tevbe ve İstiğfar
- 01 Aralık 2021 Dünya ve Ahiret Bereketi
- 08 Haziran 2021 Küfür ve Dalalet
- 08 Şubat 2021 Hicret, Ama Nereye?
- 18 Ekim 2020 Tasavvufi Hayat ve Allah Dostlarından Örnekler
- 26 Nisan 2020 Korona Virüs Üzerine
- 28 Ocak 2020 Kerb-i Azîm
- 28 Eylul 2019 Onların Sözleri
- 29 Nisan 2019 Şahadet ve Namaz
- 09 Mart 2018 Bir Gün Gelecek…
- 29 Ekim 2017 Tasavvuf Yolunu Tuttum Giderim
- 29 Ekim 2017 Doğru ve Sağlam İtikad
- 17 Temmuz 2017 Dua Üzerine
- 23 Şubat 2017 Kandiller ve Hadiselere Bakış
- 23 Şubat 2017 Bütün Müslümanlar, Bütün Maneviyat Erleri, Kardeşlerim
- 26 Ekim 2016 Zaman Gelecek ki…
- 25 Ekim 2016 Diyalog
- 09 Mart 2016 Emaneti Yüklenmek
- 31 Ocak 2016 Beşeriyetin İhtiyaçları; İlim ve Kur’ân-ı Kerîm
- 31 Ekim 2015 Bir Hadîs-i Şerîf Üzerine
- 30 Temmuz 2015 Şehr-i Ramazan
- 28 Şubat 2015 Rabıtanın Mahiyeti?
- 16 Kasım 2014 Kul Hakları
- 03 Haziran 2014 Mekke Ve Medine’nin Fazileti
- 09 Şubat 2014 Doğru Söylediyse Kurtuldu
- 17 Eylul 2013 Biz Neredeyiz?
- 16 Şubat 2013 Temel İki Kaynak
- 03 Kasım 2012 Dinî Hassasiyet
- 11 Ağustos 2012 Kur’ân ve Sünnet’te Veli Kavramı
- 11 Mart 2012 O’ndan Af Dileyiniz!
- 29 Aralık 2011 Zikrullâhın Feyz ve Bereketleri
- 06 Ekim 2011 Hasb-i Hâl / İntibalarım
- 05 Ekim 2011 Kurban İbadeti ve Bayramı
- 28 Haziran 2011 Üç Aylar ve Oruç
- 15 Nisan 2011 Kutlu Doğum ve Kaside-i Bür`e
- 26 Şubat 2011 Hayat Veren Davet
- 25 Aralık 2010 Zamânı Durdurun
- 25 Aralık 2010 Mâ ‘Adette Lehâ
- 12 Ekim 2010 Eğitim ve Öğretim Yılı Münasebetiyle
- 08 Ağustos 2010 Rahmet ve Mağfiret Ayı
- 22 Temmuz 2010 Dört Unsur
- 22 Temmuz 2010 Ne Olurdu
- 04 Nisan 2010 Hz. Peygamber´in Yüksek Ahlâkı