Şerefli Üç Mekan

"Ancak şu üç mescide yolculuk yapılabilir: Benim mescidime, Mescid-i Haram’a ve Mescid-i Aksâ’ya.” (Müslim, Hac, 511)

Yerleri gökleri en güzel şekilde sapasağlam yaradan بَدِيعُ السَمَاوَاتِ وَالْاَرْضِ “Bedî'u’s-semâvâti vel-ard” Yüce Halik, bazı mekânlara apayrı bir özellik ve şeref bahşetmiştir. O böyle takdir eder bu özellikleri verirse, insanlar ne diyebilirler ki. İşte bu mekanlar içerisinde Mekke-i Mükerreme, birinci sırayı alır. İkinci sırada Medine-i Münevvere ve üçüncü olarak da Kudüs-ü Şerif gelmektedir. Hadis-i şerifte şöyle gelmiştir: شَرَفُ الْمَكَانِ بِالْمَكِينِ “Mekânın şerefi orada oturana göredir.” Okuyucularım bunu düşünmeli ve değerlendirmelerini ona göre yapmalıdır.

Cenab-ı Allah, huzuruna Resulullah’ı (s.a.s) davet ettiği zaman, bu davet kademe kademe şu şekilde olmuş idi. 

1- Hakka davette birçok zorluklar vardı. Bunlara son derece mukavemet ve sabırla, canını da ortaya koyarak, yılmadan, yorulmadan devam ediyordu. Fakat senet’ül-hüzün -hüzün senesi- acı, ıstırap, üzüntü senesi kader takviminde yazılmış idi. O gerçekleşti. Hâmisi, kendisini koruyan dış saldırılara karşı yılmadan korkusuz ve fütursuzca savunan amcasının ölümü ile eşinin vefatları Resulullah’ı (s.a.s) bir hayli sarsmıştı.

2- Tâif yolculuğu olmuştu. Orada da şiddetle karşılaşmış, oldukça üzülmüştü. Oradaki duası şöyle başlar: “Allâhümme ileyke eşkû dâ’fe kuvvetî ve kîllete hîletî ve hevânî ale’n-nâs…” اَللّٰهُمَّ إِلَيْكَ أَشْكوُا ضَعْفَ قُوَّتِي وَقِلَّةَ حِيلَتِي وَهَوَانِي عَلَى النَّاسِ Ey Allah’ım kuvvetimin zayıflığını ve insanların beni ehemmiyetsiz kabul etmelerini sana şikâyet ediyorum.” 

Ne kadar acı bir olay ve hele bu duanın devamındaki olan söyleyişler, acıların daha acısıdır. Bunlar siyer kitaplarında teferruatıyla anlatılmaktadır. Tekrar Mekke’ye girişi ve Kâbe duvarına yaslanarak orada istirahat edişi çok hüzünlü durumlardır. Mirac yolculuğu buradan başlayacaktır. Bazıları Ümmühan´ın evinde iken başladığını söylerler. Ve Mirac yolculuğu, Cebrail’in (a.s) Burak’la gelişi... Bu binek hayvanının özelliği; merkepten büyük, katırdan küçük, ikisi ortasında olan bir hayvan. Ama hızının tarifi taraf-ı Resulullah´tan şöyle yapılıyor. Ayağının birini ufkun göründüğü son noktaya kadar atma imkanına sahipti. İsra-Mirac olayı Mekke´de böyle başladı, Mescid-i Aksa´da onun uğrak yeri oldu. Kur´an çok güzel anlatıyor; gecenin bir kısmında kulunu yürüten Allah´ın şanı ne yücedir. 

İşte böyle bir mekândır, Mescid-i Aksa. Ziyaret edildiğinde görürsünüz, buram buram Hz. Süleyman kokar, Mirac kokar. Bu mübarek şehrin etrafı mübarek kılınmıştır. Böyle olmasına rağmen, Müslümanlar orada esir hayatı yaşamaktadırlar. O mübarek beldeye Müslümanların girmeleri yasaktır. Mescid-i Aksa´ya açılan kapılarda, tam techizatlı askerler dışarıdan gelenlere kontrollü olarak geçiş vermektedirler. Sadece orası değil, yahudilerle Müslümanların da mukaddes olan alanlarında da aynı durumlarla karşılaşırsınız. 

Başta Hz. Süleyman, ondan sonrada gelen müslüman devletler, bilhassa Osmanlılar oraya çok güzel hizmetler yapmışlardır. Bir hadis-i şerifle bitirelim: "Ancak şu üç mescide yolculuk yapılabilir: Benim mescidime, Mescid-i Haram’a ve Mescid-i Aksâ’ya.” (Müslim, Hac, 511)


Abdullah DEMİRCİOĞLU diğer yazıları