Zuhur

Peygamber Efendimizden Dualar-1

Peygamber Efendimizden Dualar-1

Biz Rasûlullah’ın (a.s) bir mecliste yüz defa: “Rabbim beni bağışla, tevbemi kabul et, şüphesiz sen tevbeleri kabul edensin, merhametlisin" dediğini sayardık.

                 Dua kelime olarak, çağırmak, seslenmek, istemek, yardım talep etmek manalarına gelir.Dinimizde ise dua, Cenâb-ı Allah’ın yüceliği karşısında kulun aczini itiraf etmesini, O’ndan yardım dilemesini ifade eder. Dua aynı zamanda zikirdir, ibadettir. Dua, ibadetin özüdür,(1) şeklinde buyuruyor Allah Rasûlü. Evet, bizim yaptığımız her bir ibadet aslında bir duadır. Kur’an-ı Kerim’de de: “Duanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin?” (2) buyrulmaktadır.

Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (a.s) Rabbine duyduğu sevgiden dilinden duayı eksik etmezdi. Dua etmek için belli bir zaman ya da mekân olmadan gece gündüz, sevinirken, üzülürken, kalabalıkta iken ya da yalnızken kısacası her an dua ederdi. Bize bunu Hz. Aişe (r.anha) annemiz şu şekilde haber veriyor:

كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم يَذْكُرُ اللَّهَ عَزَّ وَجَلَّ عَلَى كُلِّ أَحْيَانِهِ

Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) her halinde Allah'ı zikrederdi.(3) Allah Rasûlu bizlere de nasıl dua edeceğimizi öğretmiştir.

Değerli okuyucularımız bizlerde bu dualardan birer buket yapıp sizlerle paylaşmak istiyoruz. Bu ayki dua buketime istiğfar ile başlamak istiyorum. Çünkü bizler insan olarak hem sevap hem de günah işlemeye meyilli olarak yaratılmışız. Kişinin imanı ne kadar güçlü de olsa yine de günah işleyebilir. Ancak günah sahibi olan kişi bu günahından dolayı tevbe eder ve bu tevbesinde samimi olursa rahmeti geniş olan Cenâb-ı Allah o kişinin tevbesini kabul eder.

Tevbe, bir kimsenin yapmış olduğu günahtan dolayı pişmanlık duyup Allah’a yönelmesidir. Tevbe bir af dileme olduğundan bu kapı herkese açıktır. Kur’an-ı Kerim’de birçok ayette Cenâb-ı Allah’ın af ve mağfiret sahibi olduğu ve işlenen günahları bağışladığı vurgulanmaktadır. Örneğin; Maide suresinin 39. Ayetinde Cenâb-ı Allah şöyle buyurmaktadır:

فَمَنْ تَابَ مِنْ بَعْدِ ظُلْمِه۪ وَاَصْلَحَ فَاِنَّ اللّٰهَ يَتُوبُ عَلَيْهِۜ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ

“Kim bu haksız davranışından sonra tövbe eder ve halini düzeltirse bilsin ki Allah onun tövbesini kabul eder. Şüphe yok ki Allah çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir.”

 Bizlerde duamıza istiğfar ederek başlarız ve en çok yapılan istiğfarlardan biri “Estağfirullah el-Aziym”dir. Anlamı: Şânı pek yüce olan Allah’tan bağışlanmamı diliyorum.”demektir. Bize Ebû Hureyre’den (r.anh) gelen bir rivayete göre Allah Rasûlü şöyle buyurmuştur: “Vallahi ben günde yetmiş defadan fazla Allah’a istiğfar ederim.” İbn-i Ömer’den (r.anh) nakledilen rivayette ise “Biz Rasûlullah’ın (a.s) bir mecliste yüz defa:

.رَبِّ اغْفِرْ لِي، وَتُبْ عَلَيَّ، إِنَّكَ أَنْتَ التَّوَّابُ الرَّحِيمُ

“Rabbim beni bağışla, tevbemi kabul et, şüphesiz sen tevbeleri kabul edensin, merhametlisin" dediğini sayardık.

Yine Ebû Hureyre’den (r.a.) gelen rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) buyurdular ki:

مَنْ قَالَ سُبْحَانَ اللهِ وَبِحَمْدِهِ فِي يَوْمٍ مِائَةَ مَرَّةٍ، حُطَّتْ خَطَايَاهُ وَإِنْ كَانَتْ مِثْلَ زَبَدِ الْبَحْرِ

“Bir kimse günde yüz defa sübhânallâhi ve bihamdihî derse, onun günahları deniz köpüğü kadar bile olsa hepsi bağışlanır.”(4)

İstiğfarın en üstünü olan ise Seyyidü’l İstiğfâr’dır. Bu dua kulun Rabbi karşısında acziyetini, zayıflığını ve O’nun affına olan ihtiyacını dile getirir. Şeddâd b. Evs’ten (r.anh) rivayet edildiğine göre, Rasûllulah(a.s) şöyle buyurdu: 

اللَّهُمَّ أَنْتَ رَبِّى ، لاَ إِلَهَ إِلاَّ أَنْتَ ، خَلَقْتَنِى وَأَنَا عَبْدُكَ ، وَأَنَا عَلَى عَهْدِكَ وَوَعْدِكَ مَا اسْتَطَعْتُ،

أَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ مَا صَنَعْتُ ، أَبُوءُ لَكَ بِنِعْمَتِكَ عَلَىَّ وَأَبُوءُ بِذَنْبِى ، فَاغْفِرْ لِى،

فَإِنَّهُ لاَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ إِلاَّ أَنْتَ

Allahumme ente rabbî, lâ ilâhe illâ ente, halaktenî ve ene abduke, ve ene alâ ahdike ve va'dike mesteta'tu. Eûzu bike min şerri mâ sana'tu, ebûu leke bini'metike aleyye, ve ebûu leke bi zenbî, fagfirlî  feinnehû lâ yağfiruz zunûbe illâ ente"

“Allahım, Sen benim Rabbimsin. İbadete lâyık Senden başka ilah yoktur. Beni Sen yarattın. Ben Sen’in kulunum. Ezelde Sana verdiğim sözümde ve vaadimde hâlâ gücüm yettiğince durmaktayım. İşlediğim kusurların şerrinden Sana sığınırım. Bana lütfettiğin nimetleri yüce huzurunda minnetle anar, günahımı itiraf ederim. Beni affet. Şüphe yok ki günahları Sen’den başka affedecek yoktur.”

Rasûllulah (a.s) sözüne şöyle devam etti:

“Bir kimse bu seyyidü'l-istiğfârı akşam okur da o gece ölürse, cennete girer veya cennet ehlinden olur. Bir kimse de seyyidü'l-istiğfârı sabah okur da o gün ölürse, cennetlik olur.”(5)

            Bu hadiste kul, tevbe etmekle af edilmekle kalmaz, cehennemden azad olup cennete girmekle de müjdelenir. Aynı zamanda Allah’ın sevgisini kazanır.

İstiğfar sadece af için değil maddi ve manevi sıkıntılardan kurtulmak, kalbe gelen üzüntülerimizi gidermek için de okunur. Nitekim Allah Rasûlu bu konuda şöyle buyurmaktadır: “Allah (azze ve celle), istiğfara devam eden kimsenin her sıkıntısı için bir çıkış yolu ve her keder için bir ferahlık sağlar. Onu hiç beklemediği bir yerden rızıklandırır." (6) Hadisten de anlaşıldığı üzere Peygamberimiz, Cenâb-ı Allah’ın istiğfara devam eden kulunun maddi ve manevi her türlü sıkıntısını gidereceğini onu ummadığı yerden rızıklandırılacağını müjdeliyor. Bu demek oluyor ki var olan sıkıntılarımızın çözümü istiğfardır. Bizlerde Allah Rasûlü’nün öğretmiş olduğu bu duaları okumayı kendimize düstur edinmeliyiz. Rabbim bizleri affına mazhar eyleyip cennetini kazanan kullarından eylesin.

 



1 Ebû Dâvûd, Salât, 23.

2 Furkan 25/77.

3 Ebû Dâvûd, Taharet, 18.

4 Buhari, Daavât, 65.

5 Tirmizi, Daavât, 15.

6 Ebû Dâvûd, Vitr, 18.

 


Zuhur diğer yazıları