Mizan

Kadı Burhaneddin Çilehanesi

Kadı Burhaneddin Çilehanesi

Kalplerin huzuru ancak kendisiyle mümkün olan “zikrullâh zamanı...

“Allah’ın velî kullarını görmek Allah’ı (c.c) hatırlatır” hadis-i şerifinin sırrınca gönüllerimizdeki bir nur iştiyakı, bizleri hoş bir mekâna, Kayseri’deki Seyyid Kadı Burhanettin Hz.lerinin çilehanesine çekiyor.

İhlas, vecd, cezbe, muhabbet, feyz, çile ve aşk kokuları sinen bu duvarlar lisan-ı hâl ile bekledikleri sûfi meşrep kardeşleriyle buluşabilmenin mutluluğu içinde...

Ortam biraz hüzünlü... Memleketin dertleri ile dertlenmiş gönüller birbirlerine baktıkça daha da çok kederleniyorlar. Hele ki gönüllerimizin sertâcı olan Mürşidimize baktıkça, o Server-i Enbiyâ’nın (s.a.s) fem-i saadetletinden dökülen “Bildiklerimi bilseydiniz az güler, çok ağlardınız” sözlerini hatırlıyoruz. Belli ki Allah (c.c) kimseye kaldıramayacağı yükü yüklemiyor, dağına göre kar veriyor.

Dervişler cem olduktan sonra, kısa ve öz bir sohbet dinliyoruz. Konusu irşad ve tebliğ yapmak.

Demek ki cihadın her türlüsü daha da elzemdir böyle zamanlarda... İnsanlık İslam’a susamış, vicdanlar Allah’ı unutmanın acısıyla karanlıklarda kalmış, gönüller eğri ve doğruyu anlama gayretinde.

Sohbetin ardından, kalplerin huzuru ancak kendisiyle mümkün olan “zikrullâh zamanı...”

Evet, yer bir çilehane... Mevlana Celaleddin Rûmî’nin (k.s) hocası Seyyid Burhanettin’in (k.s) çilehanesi... Burası şimdiki İslam beldelerine ne kadar da benziyor. Aç kurtlar gibi şefkat ve merhamet duygularını kaybetmiş, insanlıktan nasipleri kalmamış, türlü oyunlar kurarak habis orduların taarruz ettikleri ve böylelikle tıpkı Müslümanların çilelerini doldurdukları İslam beldeleri gibi...

Tuzak kuranların en hayırlısı (c.c) bir hikmet gereği olmalı ki artık bıçak tâ kemiklerine dayanmış Müslümanların gönüllerinden fırlayan âh oklarını küffârın üzerine çekiyor. Bu çilehanelerden çıkan “Yâ Kahhâr, Yâ Kahhâr…” nidâları ve mü’minlerin âh okları zâlimlerin üzerlerine fırlayarak sağanak yağmurlar gibi düşüyor.

Dünyada nerede bir musibet görseniz çoklukla mağdurların müslümanlardan olduğunu anlamanız için çok da bir gayret sarf etmenize gerek yok. Ama minareyi çalana kılıf gerek... Mağduru oynaması ve zulmettikleri masumlara “hak ettiler” dedirtebilmeleri lazımdır. O yüzden bunlar da terör örgütlerini kendileri kurdular, kendileri “Müslümanız” dediler, kendileri propagandalarında kullandılar ve sonunda kendilerini terörle mücadele eden kahramanlar olarak sundular.

Duamız şudur ki Ey Kahhâr (c.c) olan Rabbimiz:

“Bizler kudretinle onların karşılarında dikilmeni istiyoruz ve onların şerlerinden sana sığınıyoruz. Rabbimiz! Zalimleri zalimlerle meşgul et ve bizleri aralarından sağ salim çıkar.”

Sohbet ve zikrin ardından ayrılık zamanı... Öyle ya, ayrılıklar olmasa kavuşmanın da ne anlam ve önemi var!

Dillerde bir tat, gönüllerde huzur. Acaba ne zaman yeni bir vusul?

Allah’a ısmarladık Kayseri,

Allah’a ısmarladık Seyyid Burhanettin (k.s) çilehanesi,

Allah’a ısmarladık ey ihvân ve zamanın bir tanesi...


Mizan diğer yazıları