Mizan

Nevzuhûr Âlimlere Dikkat!

Nevzuhûr Âlimlere Dikkat!

Ceddimiz, Türkçe’nin yanı sıra Arapça ve Farsça’yı da yoğun olarak kullanmıştır. Hatta bazen Arapça ve Farsça’yı aynı kelimede birleşik olarak kullanarak bazı tamlamalar da yapmışlardır. İşte bu kelimelerden birisidir nevzuhûr...

Nev, Farsça’da “yeni” demektir. İngilizce’de de  “new” şeklinde geçmektedir. Zuhûr ise Arapça’da “ortaya çıkmak” anlamına gelmektedir. İşte bu iki kelimenin terkibiyle nevzuhûr âlimler; piyasaya yeni çıkmış,  modernist geçinen, bazı dini malumatları olan ama onları anlatırken daha önceki âlimlerden bazı yönleriyle taban tabana zıt fikirleri de beraberinde öne süren kimselerdir.

Sen onları bir meselede, sanki daha önceki âlimler bunu akıl edememiş de sadece kendisi bulmuş edâsında olduklarını görürsün.

Hâlbuki dinî ilimler umumiyetle önceki âlimler tarafından sağlam temeller üzerine kurulmuş, en ince ayrıntısına kadar meselelerin çözüm yolları ortaya konulmuş, öğrenmek isteyen taliplerini de hâlihazırda beklemektedirler.

Bu nevzuhûr âlimlerin bir kısmı da belli ki, din bilgini görünümünde, İslam düşmanı olan münafık kimselerdir.

Böyle kimselerin öne sürdüğü fikirlere eğer dikkat edersen, birçok çelişkileri de beraberinde bulundurduğunu görürsün. Buna bir misal verirsek, diğerleri de bu misale kıyasla deşifre olacaklardır inşallah. Çünkü hakikat birbiriyle çelişkili fikirleri bir arada bulundurmaz. Batıl ise öyle değildir.

Misal olarak günümüzde bazı modernist kimselerin biz sadece Kur’ân’a uyuyoruz,  dediklerini işitiyoruz. Böylelikle hadislere ihtiyaç duymadıkları söylemek istiyorlar. Bunu bazen açıkça, bazen de toplum tepkisinden çekindiklerinden hileyle de yapabiliyorlar.

Şimdi sureti haktan görünen (hak gibi görünen) “Biz yalnız Kur’ân’a uyuyoruz” sözündeki çelişkileri irdeleyelim:

Birincisi, yalnız Kur’ân’a uyduğunu söyleyen bir kimsenin şu ayetlerinde Kur’ân’da bulunduğunu biliyor olması gerekir:

“Rasûlüme uyun ki, doğru yolu bulasınız!” [A’raf, 158]

“Rasûle itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur.” [Nisâ, 80]

“Allah’a ve Rasûlüne karşı gelen, apaçık bir sapıklıktadır.” [Ahzâb, 36]

“Allah ile Rasûllerinin emirlerini birbirinden ayırıp ikisi arasında bir yol tutmak isteyen kâfirdir.” [Nisâ, 150, 151]

İkincisi, Hadisler Kur’ân’-ı Kerim’in daha iyi anlaşılmasında çok önemli bir rol oynar. Ama bu kimseler Kuran ayetlerini güya izah ederlerken hadisi şeriflerden istifade etmeye imtina ederler. Fakat kendi fikirleri ile izahatları bazen saatleri bulabilmektedir.

İşte olayın üzerinden perde bu şekilde kaldırıldığında İslam’ın Rasûlullah’a verdiği yetkiyi beğenmeyen bu kimselerin, üstelik bu alanda kendilerini yetkili bir konuma koymaya çalıştıklarını görürüz. Tıpkı meyve ağacına zarar vermeye çalışan zararlı canlılar gibi...

Bunu yapan fıskından mı, sapkınlığından mı yoksa münafıklığından mı böyle yapıyor? Elbette hesabını er geç ahirette verecektir.


Mizan diğer yazıları